
Ali BADEMCİ
Öğrencilerimize hep söylemiş ve öğütlemişizdir; ilmi, edebiyatı, kültürü, destanı, musikisi, dili olmayan dâvâ dâvâ değildir! Ulu dâvâlar, büyük gönüllerin siyaseti ve mekânı da olmaz! Hele hele partisi pırtısı hiç olmaz! Türklük ve Türkmenlik dâvâsı birbirini tamamlar; siyasetle tarifleri yapılamaz! Ülkücüler bu hatayı çok yapıyorlar! Öncelikle Türkmenliğin ilminî teşekkül ettirmeliyiz! Elbette geç kalmış değiliz! Bu uyanışın işte emareleri ortada! Türkistan’ı Türkler’e Orhun Yazıtları vatan yaptı; fakat dünyanın ufkunu da İslâmiyet açtı! O sebeble daha çok okumalı, daha sağlam eğitim almalı, daha sağlam kültürlere dayanmalıyız. İşte o zaman siyasetin hangi yönünde olursa olsun başarılı olmamanız mümkün değildir.
Yazıların bayatladığının farkındayım; ne yapalım ki başka te’lif çalışmaları da yaptığımız için bu sütûnlara az zaman kalıyor ama bizim için Ülkücü Kadro çok önemlidir! Bazen şu önceki yazı gibi takılı kalıyoruz! Ama çok önemlidir; öyle lüzumsuz şeylerden değildir; sizden görünüp de din iman ayağına sizleri çamura çekmek isteyenler var! Bunlar kulaklarına üflenen talimatın bile farkında değildirler. Elbette ülkücüler olarak devletimize bağlıyız, çünkü biz ölüyoruz, bizim kanımız akıyor! Onların seccadelerinde kan yok; çünkü gönüllerini İslâm’a teslim etmemişlerdir! Bu filmleri Osmanlı’nın son döneminden beri seyrettik! Milli Mücâdele mızıkçıları, Atatürk sonrası sahte dinci ve meczuplar! 12 Eylül kavgasında “Cihadın zamanı” gelmedi diyerek şühedayı yüz üstü bırakanlar! Sizleri iyi tanıyoruz, fakat zararı olur, yanlış yaparız diye konuşmuyoruz! Yoksa o İslâm adına dikilen putları yeni Kâbeden daha temiz hâle getiririz! Sizi iktidar şımarttı, fakat yavaş yavaş ABD’deki adam gibi sizlerin de ne olduğunu anlıyorlar!
İşte böyle düşünceler altında biraz meskukat karıştırırken, Adana’dan çıktık yola, vardık bozkırın ortasında Konya’ya! Benim çocuklarım taahhüt işi yapar; lâkin, ne yazık ki her MHP iktidarında aç kalırlar da benim maaşımı ve üç kuruş telif ücretimi de elimden alırlar! Eh Adana’da koca metropol MHP’nin elinde ama benimkiler yine aç! Kolay değil biz iki derviş hariç üç âilenin geçimini sağlıyorlar; kendi aileleri! Son zamanlarda en çok rahatsız olduğum konu bu; sahipçileri yok; biraz da avellik var ki hep elindekileri kaptırırlar! En büyük Alparslan Efendi 42 yaşında başından beri Suriye hadiselerinin içinde! Çocukları bizim yanımızda! Konya yoluna iknaa edebildik de bizi rahat götürüp getirdi! Manzaranın savaşsız cephesini görünce de sanırım biraz daha aklını kaybetti! 1974’de yayımlanan ilk kitabım Korbaşılar’da “Yiğit bir ülkücü olabilirse” şartı ile Türkistanlılar’ın destanını ona ithaf etmiştim; anladım ki lâyık olmak üzere!
Konya’da ilk intibaım bozkır su istiyor; yeni Mevlâna, Hacı Bektaş sevgilileri bekliyor! Mübarek Cuma günü Üniversite minaresinden Ezan-ı Muhammedi’nin semalara karışması bile bunu ifâde ediyor. Çok şükür ki okul yönetimi bunun şuurunda ve ilgililerle bir Cumaa namazı edâ ettik! Öğrencilerle hocalarının yan yana olması ne kadar güzel bir manzara! Şahsen Cumaalar’da “Haki elbiseli” gördüğüm zaman da çok duygulanırdım, işte Selçuk Üniversitesi Camii’sinde hocaların varlığı da böyle oldu! Demek laiklik kaçıp gitmiyormuş! Sizi gidi eski papazlar, “Karacüppeliler!”
Öğrenci kulübünün acemiliğine gelmiş; sorumlu hocaları da elbette onların akıllarına güvenmiş ama etkinlik verdiği heyecan ve yarattığı düşünceler dâvaların sahipsiz olmadığını iyice ortaya koydu! Konuşacağız diye kocaman bir konu tesbit etmişler, afişlerde de gördünüz:” Irak-Suriye Türkmenleri ve Bayır Bucak.” Yahu ben bunu kaç dakikada anlatabilirim! Türkmen, Türkmen diyorsunuz ama bunu anlatmamız en az yirmi dakika sürer! Irak ve Suriye kitaplarımızda özellikle demografik bilgilerle ilgili kuvvetli iddialarımız var! Bunları bir saatten aşağı ortaya koyabilir miyiz? Ya siyasa! Solcular, hacılar, hocalar, eyyamcılar, kirli basın hep demografi soruyor! Cevapladık; düzgün aktaran da oldu( Yeni Şafak, Alperen Dergisi, Türk Yurdu, Zaman, Milliyet), çarpıtan (Hürriyet, Vahdet)da! Ne yapalım canları sağolsun; büyük dâvâlar hep böyle zordur! Bizim ülkücülerin zaten bilgiye ihtiyacı yok, çünkü onlara göre dünyanın tamamı Türk!
Sevindirici haberler de verelim; devlet katında ve üniversitelerde bir Suriye Lobisi oluşmuş, inşallah okul müfredatına da taşınıyor! Tıpkı 2000’den sonra Özbekistan okul müfredatına “Korbaşılar”ın girmesi ve “Özbekistan’ın Yengi Tarihi I-II”de yer alması gibi! Bizim Türkiye Bayırı’nın başkendi büyücek köy Yayladağı’nın Çadırkentleri’nde çok güzel bir mücadele ekibi ve edebiyatı oluşmuş! Pek memnun oldum; cephe komutanları, ganimet tank operatörleri, silâhçılardân da gelenler olmuştu! Halep Türkmenleri’nin başşehri Gaziantep de öyle! Ankara’dan Türkmen Meclis Başkanı ve üyeleri de hazırdı! Kaç yıldan beri eğitim yuvalarında Türkmen Türkmen diye kendimizi yırtarız! İlk olarak böyle bir arada bir ideal gördük! Selçuk Üniversitesi’nin ilim adamı namzedi doktora, üst lisans ve lisans öğrencilerine hayran olmamak mümkün değildir! Bunlar arasından kuvvetli tarihçiler ve edebiyatçılar mutlaka çıkacak!
Öğrencilerimize hep söylemiş ve öğütlemişizdir; ilmi, edebiyatı, kültürü, destanı, musikisi, dili olmayan dâvâ dâvâ değildir! Ulu dâvâlar, büyük gönüllerin siyaseti ve mekânı da olmaz! Hele hele partisi pırtısı hiç olmaz! Türklük ve Türkmenlik dâvâsı birbirini tamamlar; siyasetle tarifleri yapılamaz! Ülkücüler bu hatayı çok yapıyorlar! Öncelikle Türkmenliğin ilmini teşekkül ettirmeliyiz! Elbette geç kalmış değiliz! Bu uyanışın işte emareleri ortada! Türkistan’ı Türkler’e Orhun Yazıtları vatan yaptı; fakat dünyanın ufkunu da İslâmiyet açtı! O sebeble daha çok okumalı, daha sağlam eğitim almalı, daha sağlam kültürlere dayanmalıyız. İşte o zaman siyasetin hangi yönünde olursa olsun başarılı olmamanız mümkün değildir.
Muhabbetle.