Safter TANIK
Koalisyonun Bozulması
16 Kasım 1963 ara seçimlerini, Adalet Partisi (AP) kazandı. Yine aynı gün yapılan yerel seçimlerde, AP; % 45,4 alırken, CHP; % 36,2’de kaldı. Ortaya çıkan seçim sonuçları sonucu, YTP ve CKMP hükümetten çekildi. Haliyle koalisyon bozuldu, İnönü de istifa etmek zorunda kaldı.
III. İnönü Azınlık Hükümeti (25 Aralık 1963-20 Şubat 1965)
Adalet Partisi (AP) lideri Ragıp Gümüşpala; hükümeti kurmakla görevlendirildi ise de, diğer partilerden beklediği desteği alamadı. Hükümeti kurmakla görevlendirilen İnönü ise; bağımsızlar ile birlikte, bir azınlık hükümeti kurdu.
Johnson Mektubu
Kıbrıs’ta, “Türk belediyelerinin lağvı” kararı ile birlikte Türklere yönelik bir yıldırma ve kaçırtma planı uygulamaya kondu. Haliyle Türklere karşı ard arda artan saldırılar başladı.
Hükümet, İngiltere ile temasa geçerek soruna bir çözüm aramış ise de değişen bir şey olmadı. Bunun üzerine “gerektiğinde, Kıbrıs’a çıkarma yapılmasını da içeren” bir müdahale kararı aldı.
16 Mart 1964’te, TBMM; Kıbrıs’a gerektiğinde müdahalede bulunmak için, hükümete izin verdi ve gerekli askeri hazırlıklara geçildi.
Yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyan ABD Devlet Başkanı Lyndon B. Johnson, İnönü’ye hitaben bir mektup yazdı.
5 Haziran 1964’te; İnönü’ye iletilen mektupta, Johnson; “ Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi, Türkiye ile Yunanistan’ı çatışma noktasına getirir. Haliyle Türkiye; NATO kararı olmadan, Kıbrıs’a müdahale edemez; NATO silahlarını kullanamaz. Aksi halde bunun sonucunu kabul etmiş sayılır, bedeli de ağır olur” diyordu.
Johnson’un Türkiye’yi küçük düşüren, tehditkâr sözler içeren mektubu, İnönü üzerinde adeta soğuk bir duş etkisi yaptı. Ancak; bu, O’na bazı gerçekleri de hatırlattı.
Türkiye; bundan böyle sadece ABD’ye endeksli dış politikadan vazgeçerek, küresel güçleri dengeleyen bir dış politikaya yöneldi. İhmal ettiği milli silah sanayi ile ilgili çalışmaları da başlattı.
Olayın Arka Planı
Hükümetin, gerektiğinde Kıbrıs’a çıkarma yapılmasını da içeren müdahale kararını almasının gerçek hedefi; İngiltere’nin ilgisiz kalması ile ABD’yi işin içine çekmek, Yunanistan’a baskı yapmasını sağlamak, haliyle 1959 Londra Antlaşması’nın hükümlerini işler hale getirmekti. Zira o dönemde, Kıbrıs’a amfibi harekâtını mümkün kılacak; çıkarma gemisi, eğitimli askeri birlik gibi imkânlar yoktu. Ancak, hükümet; Türkiye’nin, ABD açısından arz ettiği önemin, eskisi kadar olmadığının farkında değildi.
Neden?
ABD’nin, Türkiye’ye bakışının; Türkiye’nin arz ettiği stratejik öneme göre zaman, zaman değiştiğini görüyoruz.
ABD’nin; 1960’ta, nükleer başlık taşıyan stratejik denizaltı gemilerini kullanmaya başlaması, Türkiye’deki üslere olan ihtiyacını azalttı. Bu da; ABD’nin, Türkiye’ye verdiği önemin azalmasına neden oldu.
SSCB’nin, Akdeniz’deki varlığı artınca da; Türkiye ve Kıbrıs, ABD için tekrar öncelik arz eden ülkeler oldular. Türkiye’nin; 1974’te, Kıbrıs’a bir çıkarma harekâtını gerçekleştirmesi de bu döneme rastlar.
Kıbrıs’ta Rum Askeri Hedeflerinin Bombalanması
Johnson Mektubu’ndan cesaret alan Rumlar, Türklere yönelik saldırılarını artırdı; Türk uçaklarının uyarı uçuşları bile, bunu durdurmaya yetmedi.
8 Ağustos 1964’te; Türk uçakları, Rum askeri hedeflerini bombaladı; uçaklardan biri düştü; paraşütle atlamayı başaran pilot Cengiz Topel ise Rumlar tarafından şehit edildi.
İlk ABD Karşıtı Gösteri
27 Ağustos 1964’te; Ankara’da, çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan bir topluluk ABD’yi protesto etti. Bu da; Türkiye’deki ABD karşıtı, ilk gösteri olarak tarihe geçti.
Hükümetin Düşmesi
III. İnönü azınlık hükümeti; 13 Şubat 1965’teki bütçe görüşmelerinde güvenoyu alamadı. Başbakan İsmet İnönü istifa etti, Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında; AP’nin öncülük ettiği, CHP’nin dışarda kaldığı, bir seçim hükümeti kuruldu.
14’lerin Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne (CKMP) Girmesi
31 Mart 1965’te; 14’lerden Alparslan Türkeş, Dündar Taşer, Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal ve Mustafa Kaplan; CKMP’ne girerek, fiilen siyasi hayata atıldı. Aynı yılda yapılan kongrede de Alparslan Türkeş genel başkan olarak seçildi.
1961-1965 Dönemi Sanayi Politikası
1961-1965 Döneminde; serbest piyasa ekonomisine dayalı olmakla birlikte, üretimi esas alan bir plan ve program çerçevesinde; devletin ekonomideki aktif rolünü koruduğu ve ekonomiye olan müdahalesinin arttığı, özel sektörün sadece imalata yönelik yatırımlarının teşvik edildiği kontrollü bir karma ekonomik modelin uygulamasına gidildi.
İç ve dış bütçe dengesini, esas alan bir maliye politikasına başvuruldu. Haliyle tasarrufa önem verildi, devam eden KİT yatırımları tamamlandı, yeni KİT yatırımlarından uzak duruldu, otomobil ve lüks eşya ithalatı yasaklandı, montaja dayalı otomotiv sektöründe yerli malzeme üretimi ve kullanımı teşvik edildi, döviz tahsisinde öncelik temel-ara ve yatırım malları ithalatına tanındı.
1961-1965 Dönemi Önemli Sanayi Yatırımları
1961’de; Pırelli Oto Lastik Fabrikası, İPRAŞ Rafinerisi, ATAŞ Rafinerisi, 1962’de; Karabük Demir Çelik Fabrikaları (3. Yüksek Fırın), 1963’te; Goodyear Oto Lastik Fabrikası, 1964’te; Niğde Çimento Fabrikası, Chrysler Kamyon Fabrikası, BMC Kamyon Fabrikası, Koç-Uniroyal Oto Lastik Fabrikası, 1965’te; Ereğli Demir Çelik Fabrikaları, Sümerbank Eskişehir Basma Fabrikası, Kanca El Aletleri Fabrikası işletmeye açıldı.
Öne Çıkan Yerli ve Yabancı Sermaye Grupları
Pırelli; 1960’ta yatırımını tamamladığı İzmit’teki oto lastiği fabrikasında, ilk yerli oto lastiğini üretti.
Koç grubu; 1962’de, İzmit-Yarımca’da; İPRAŞ tesisleri yanında, LPG Dolum Tesislerini inşa etti. Haliyle “Aygaz” markası ile LPG dağıtımı konusunda bir ilk oldu. 1964’te; Adapazarı’nda, Uniroyal ile birlikte gerçekleştirdiği yatırım ile de oto lastiği üretimine başladı.
Tatko ve Hamamcıoğlu; ABD kökenli Goodyear ve Chrysler gibi şirketlerin, Türkiye’de doğrudan yatırım yapmasında rol oynadı.
Goodyear; 1963’te, İzmit’teki yatırımı ile oto lastiği üretimine geçti.
Chrysler; 1964’te, Tatko (Yalman ailesi)-Çiftçiler-Ruşensad ile birlikte İstanbul-Çayırova’da gerçekleştirdiği yatırım ile yerli kamyonu üretti.
BMC (British Motor Company); 1964’te, İzmir’deki yatırımı ile kamyon-kamyonet-traktör ve motor üretimine başladı.
Abdullah Kanca-İbrahim Kanca; 1965’te, İstanbul-Bakırköy’deki tesis yatırımı ile el aletleri üretimi konusunda, bir ilk oldu.
Süleyman Demirel Dönemi
- Demirel Hükümeti
10 Ekim 1965 genel seçimlerinde; kullanılan oyun % 52,87’sini alan Adalet Partisi (AP), tek başına iktidara gelirken, Süleyman Demirel de başbakan oldu.
Genç ve Sürpriz Bir İsim
Demirel; Kurtuluş Savaşı kahramanlarından İsmet İnönü-Celal Bayar, Ragıp Gümüşpala gibi siyasetçilerin siyaset arenasından çekildiği ya da öneminin azaldığı bir dönemde; “ Cumhuriyet kuşağının” siyasi bir temsilcisi olarak ortaya çıktı.
İnşaat mühendisi olması, baraj inşaat projeleri dışında; ismi duyulan, fazlaca tanınan bir isim değildi. ABD kökenli uluslararası mühendislik ve müteahhitlik firması Morrison Knudsen İnc.’in, Türkiye temsilcisi olması ise bir eleştiri konusu oldu. ABD Devlet Başkanı Johnson ile öyle veya böyle bir tanışıklığı vardı.
Siyasi geçmişi fazla olmasa da, siyasete girmesi ve yükselmesi bir anda oldu.
AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın; 6 Haziran 1964’te, vefat etmesi; O’nun, liderlik yolunu açtı.
27-29 Kasım 1964’te düzenlenen büyük kongrede; “barajlar kralı olarak” tanıtıldı, başkan olarak; genelde, Saadettin Bilgiç’in seçilmesi beklenirken; seçilen, Süleyman Demirel’di.
Sanayi Politikası
Demirel; ülkenin refahını, sanayileşmede görüyordu.
Montaj sanayi ile eleştirilse de; yerli otomobil-kamyon-kamyonet-lokomotif vb. araçlar ile beyaz eşya üretimini gerçekleştirmeyi, petrokimya ve metalürji sanayiini inşa etmeyi, oradan da kalıp ve makine sanayiine geçmeyi düşünüyordu. Zaten DPT’nin plan ve programı da bunu gerekli kılıyordu. Haliyle bazı rötuşlar ile birlikte, “1961-1965 dönemi” ekonomi ve sanayi politikasına bağlı kaldı.
Serbest piyasa ekonomisine dayalı olmakla birlikte, üretimi esas alan bir plan ve program çerçevesinde; devletin ekonomideki aktivitesinin arttığı ve ekonomiye olan müdahalesinin devam ettiği, sanayide yerli ve yabancı sermaye yatırımını teşvik eden kontrollü bir karma ekonomik modelin uygulamasına gitti.
Ekonomik büyümeyi esas aldı, sıkı para politikasını terk etti, parasal genişlemeye başvurdu, bütçe ve cari açık ile enflasyona izin veren bir maliye politikasını izledi. İşçi döviz girdilerinin artması, uluslararası banka ve şirketlerden kredi bulabilmenin kolaylaşması, uluslararası şirketlerin Türkiye’ye ilgi göstermesi de; O’na, bu şansı tanıdı.
KİT’lerin sanayi alanındaki yatırımlarına hız verdi, montaja dayalı otomotiv ve beyaz eşya sektöründeki yerli malzeme üretim ve kullanımını teşvik etti, petrokimya ve metalürji sanayi ile ilgili çalışmalara başladı.
Petrokimya Holding AŞ’nin (PETKİM) Kurulması
1965’te; petrokimya ürünleri üretimini gerçekleştirmek için, TPAO önderliğinde, Petrokimya Holding A.Ş. (PETKİM) kuruldu. İzmit-Yarımca’da da bir tesisin inşasına girişildi. Tesis yatırımı ise; 1970’de, tamamlandı ve işletmeye alındı.
Komünizmle Mücadele Derneği’nin Öne Çıkışı
Komünizmle Mücadele Derneği; ilk olarak, 1948’de; Bahaaddin Dökerel, Nurettin Gürtunca, Zeki Kandemiroğlu, Bahaddin Açıkel ve Yaşar Tüzün tarafından Zonguldak’ta kuruldu. Ancak; kuruluş çalışmalarını, 1950’de tamamladı. Kısa bir süre sonra da feshine gitti.
İkinci olarak, 1956’da; Ali Rıza Özer, Altan Deliorman, Burhanettin Şener, Demir Aslan, Ekrem Marakoğlu, İlhan Darendelioğlu ve İrfan Açıkel tarafından kuruldu.
Kısa sürede bir gelişim gösteren derneğin yönetim kurulu da; Yücel Hacaloğlu (Başkan), Necmettin Hacıeminoğlu (sekreter), Niyazi Yurdakul, Gündüz Sevilgen ve Ali Suat Yüksel’den (üyelerden) oluştu; faaliyetini, 1960’a kadar da sürdürdü.
Üçüncü olarak; 1963’te, İzmir’de 41 kişi tarafından kuruldu. Birinci kurultaya kadar, derneğin genel başkanlığını Nejat Halil Pala yaptı; ancak, 10 şube açabildi.
İlk kurultayda, Av. İhsan Koloğlu; genel başkan, Burhanettin Semerkantlı; ikinci başkan, Galip Erdem, Baha Pendük, Ahmet Öztaşan, Şemsettin Çeker, Hayrani Ilgar, Hamza Sadi Özbek ve Ali Rıza Çelik de üye olarak seçildi.
1965’te; İlhan Darendelioğlu’nun genel başkan olması ile hızlı bir gelişim gösterdi, şube sayısı; 27’den 110’a çıkarken, üye sayısı da binleri buldu.
Hızla gelişmesinin ise iki nedeni vardı.
Birincisi; bünyesinde antikomünist olmak şartıyla Milliyetçi, İslamcı, Anadolucu, Liberal vb. farklı düşünceye sahip her kişiye yer verdi.
İkincisi; bazıları, “MİT ve CİA destekledi” dese de; Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 1965 genel seçimlerinde 15 milletvekili çıkarması ile siyasette esen sol rüzgâr, TİP ile sol sendikacıların; Sovyetleri, Ateizmi, Anarşizmi ve Siyasi Kürtçülüğü çağrıştıran söylemlerine duyulan tepkiydi.
İlk Siyasi Sınavı
Gürsel’in; 1960’ta, hafif bir felçle başlayan hastalığı gitgide ilerledi. 2 Şubat 1966’da; acilen, ABD Başkanı Johnson’un özel uçağı ile tedavi için ABD’ye gitti. Ancak; kısa bir süre sonra, komaya girdi. Komaya girince de; 26 Mart’ta, Ankara’ya getirildi.
Demirel’in talebi üzerine GATA’da toplanan sağlık kurulu, “Gürsel’in sağlık durumunun görevini yerine getirmeye uygun olmadığına” karar verdi. Bu da yeni bir cumhurbaşkanı seçimini gerekli kıldı.
Demirel; her ne kadar 27 Mayıstan o güne 6 yıl geçmiş ise de, Türk Silahlı Kuvvetleri’n (TSK); devlet yönetimindeki etkinliğini koruduğunu biliyordu. Bunun için TSK içinde güç dengelerini iyi bilen ve bu alanda güçlü bir konuma sahip olan; eski Genelkurmay Başkanı, Kontenjan Senatörü Cevdet Sunay’ı aday gösterdi. Haliyle Cevdet Sunay; TBMM tarafından, beşinci cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Zorla Yerli Otomobil Üretimi
19.12.1966’da; Koç grubu, Otosan tesislerinde; İngiliz Reliant FWS lisansıyla, “Anadol” markası altında, saç yerine fiberglasın kullanıldığı yerli otomobil üretimine başladı. Bu, ilk yerli otomobil olarak tanıtılsa da; ne ilk, ne de yerli otomobil değildi.
Zira Türkiye’de, tasarım ve üretim itibariyle yerli olan ilk otomobil “Devrim”dir. Bunun dışında; 1958-1961 döneminde, 2171 parçanın birleştirilmesi ile montaj şeklinde üretilen; “3 tekerlekli, 192 cc’lik ve 10,2 beygirlik, iki zamanlı tek silindirli bir motora sahip olan, saatte 80 km yapabilen, 100 km’de 4 litre benzin tüketen” “Nobel 200”ü de var kabul etmemiz gerekir.
Haliyle Anadol’un üretilmesi; Türk otomotiv sektörünün tabii gelişiminden değil; tanıtım amaçlı, baskı ve teşvikten doğan bir sonuçtu.
Yerli Deniz Savunma Sanayi İle İlgili Adımlar
1967’de; Gölcük Tersanesi’nde, “Berk” adlı refakat firkateyninin yapımına başlandı.
Türkiye’nin kendi imkânlarını kullanarak yaptığı bu ilk firkateynin yapımı da 1971’de tamamlandı. Yine aynı yılda; Amerikan askeri yardımından alınan “İstanbul” muhribi, Türk Deniz Kuvvetleri’ne katıldı.