Hasan KÜLÜNK
MÖ 1500lere uzanacak kadar kalıntıları mevcut olan Yemen çeşitli krallıklar tarafından yönetildi. 525 yılında iktidardaki Yahudi kral Hristiyanları ağır baskı altına alınca Bizanslılar’la anlaşan Habeş Kralı bir ordu göndererek Yemen yönetimine el koydu. Daha sonra yönetime gelen Habeş Vali Ebrehe Yemen üzerinden Mekke’ye ciddi bir sefer tertib edip kâbeyi yıkmayı hedef almıştır.
570 yılında Yemen Sasaniler’in yönetimine geçti ve bu hakimiyet 630 yılında İslâm ordularının gelmesine kadar devam etti.
Sonraki yıllarda bitmek tükenmek bilmeyen bir iç çatışma, isyan, elden ele geçen hakimiyet mücadeleleri, uzun asırlar boyu devam etmiş hâlâ daha bölge insanının kaderine hükmetmektedir.
Eyyubiler’in hizmetinde bulunan ve onların ordusu içinde 1223 yılında Yemen’e gelen Oğuz kökenli Ömer İbn Resul atabeg sıfatıyla Yemen hâkimiyetini üstlendi ve 1235’ de bağımsızlığını ilan ederek Yemen’de iki yüzyıldan fazla süren Sünni Resuliler hânedanlığını kurdu. Hakimiyet alanını Mekke’ den Zufar valiliği ne kadar genişletti. Ömer ibn Resul’ un yeğeni tarafından öldürülmesinden sonraki dönemde hanedanlık Zeydiler’ in saldırılarına maruz kaldı. Bölgede hakimiyeti 200 yıldan fazla elinde tutan Resuliler Nâsır Ahmed’in 1424’ de ölümünden sonra veba salgını ve iç karışıklıklar sebebiyle zayıflayan hânedanlık, Tahiriler tarafından 1454 yılında ortadan kaldırıldı. Kısa süreli el değiştiren hükümdarlıklar Portekiz’in müdahalesi sonrası Osmanlı’nın el koymasıyla nispeten istikrarlı bir döneme girmiş sayılsa da hiçbir devirde tam huzur ve istikrar oluşmamıştır.
Yemen’ de 1. Dönem Osmanlı Hâkimiyeti
Kızıldeniz ve Hint Okyanusun’ da faaliyet gösteren Portekizliler’e karşı mücadeleye giren Osmanlılar, stratejik önem taşıyan Aden’i 1538’de Hadım Süleyman Paşa tarafından alarak Tâhiriler hânedanlığına son verdi. Osmanlılar Zebid ve Aden arasında kalan bölgeyi kontrol eden Yemen Eyaleti’ni oluşturdular.
Yemen’ de 2. Dönem Osmanlı Hakimiyeti
İngilizler’ in 1839 yılında Aden’ i ele geçirmesi ve Kızıldeniz’ in kontrolü altına alması üzerine Osmanlı devleti 19. Yüzyılın ortalarından itibaren Yemen’le yeniden ilgilenmeye başladı. Tihame’ yi ele geçiren Osmanlı kuvvetleri Hudeyde’ yi ele geçirdikten sonra 1849 yılında San’a üzerine hareket edilse de şehir ele geçirilemedi. Zeydi imamları arasında çıkan karışıklık sonrasında Ahmed Muhtar Paşa ordusuyla birlikte ileri harekâta geçerek 1871’de tayin edildiği Yemen vali ve kumandanlığı sırasında San’a ’yı da alarak Osmanlı idaresini yeniden kurdu. 1872 yılında Yemen vilayeti kurularak idari merkezi San’a oldu.
Yemen’de isyan ve karışıklık hiç bitmedi. Mondros mütarekesiyle Yemen’i terk edene kadar hem isyancılarla hemde onları tahrik, teşvik ve finanse eden emperyal İngilizlerle mücadelemiz hep devam etti.
Hâlâ daha aynı zaruretlerle karşı karşıyayız Anadolu’nun Güney karakolu Yemen’dir, Anadolu’nun savunması Yemen ve Somali’den başlar o sebeple günümüzde dahi İran yayılmasına karşı Suudi müdahalesini destekliyor, Somali’de her çeşit yollarla varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
Kızıl Deniz’in Hint okyanusu çıkışında donanma gezdiriyor olmamız o bölgenin stratejik ehemmiyetine binaen güvenliğimiz içindir.
“Anadolu’nun yiğit çocukları Yemen çöllerinde ne arıyordu” diye soran gelişmemiş beyinler veya düşük ücretli etki ajanları bu denklemi anlayamazlar.
Bugün 25 civarında ülkede güvenliği gereği askeri varlık bulunduran Türk Devleti ve Türk Silâhlı Kuvvetleri ne yaptığını ve niçin yaptığını çok iyi bilmektedir.
Biz sivil münevverler bu gerçekleri iyi anlamalı, kavramalı milletin mesuliyetini müdrik sinir uçlarını zamanlıca bilgilendirerek Devletimizin ve Ordumuzun arkasında durmalı ve gerekli moral desteği inşaa etmeliyiz.