H. Nurcan YAZICI
Geçtiğimiz günlerde, Trabzon’da, pek de ses getirmeyen, Sayın Bakanların tabiriyle, “Türkiye’nin en büyük Bölgesel Turizm Çalıştayı(!)” yapıldı. Sayın Süleyman Soylu başkanlığında yapılan diğer çalıştaylarından tek farkı, gelen misafirlerin fazlalığı ve renkliliği idi…
İki bölümden oluşan, topu topu 7 saat süren çalıştayın, ilk bölümünde Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Maliye Bakanı Naci Ağbal, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, konuyla alakalı düşüncelerini, hayallerini, planlarını sunarken, ikinci bölümünde katılımcılarla istişare toplantısı yapıldı.
Toplantının en ilgi çeken konuşmasını, “turizm büyümesinde ki gerilemelerin nedenleri” başlığıyla kürsüye çıkan Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal yaptı.
Sayın Bakan’ın;
“Birileri son derece bilinçli olarak Türkiye algısı ve imajı üzerine son 3 yıldan beri bir planlama yürütüyor… Ülkemde SADECE 2 ilçede, teröre karşı yürüttüğü meşru mücadeleyi, dünyaya TÜRKİYE İÇ SAVAŞIN EŞİĞİNDE diye yansıtıyor… Şu an da Türkiye’nin algısına ve imajına dönük yürütülen kara propaganda var“ gibi alışılmış sözlerin ardından, “her gün plajlarında bomba atılıyor. Ama turist sayısı artıyor. Çünkü onlar, ETA her eylem yaptığında üniversiteleri, siyasetçileri, medya organları, sivil toplum kuruluları tek yürek oluyorlar” şeklinde devam eden İspanya örnekli çözümü-formülü ise, politik, hiç mi hiç inandırıcı değildi.
(Ayrıca “Turizm kalkındırır” diyenlere de, Turizm ülkeleri “ispanya, İtalya ve Yunanistan’ın” yakın zamanda açıkladıkları iflaslarını hatırlatalım)
Türkiye’nin imajını bozan resimleri, sadece 2 ilçe de yürütülen terör mücadelesine bağlamak ve üç beş kişinin yaptığı kara propaganda olarak ifade etmek ne kadar inandırıcı?
Ülkemizin dış siyasetteki çıkmazları, kent göbeğinde onlarca kişinin öldüğü patlamalar, kahvelerin taranması olayları ve on binlerce mültecinin düzensiz ikame edilmesi ve de bunun gibi onlarca kötü görüntü nasıl yok sayılabilir ki! Tabi bunlar büyük resim yorumları.
Trabzon’u yorumlamak ve Trabzon turizmini planlamak içinse; Trabzon’un toprağı ve yaylası elinden alınan köylüsünü… Yalnızlık sarmalındaki varoşlarını… AVM’lere sıkıştırılan sosyal hayatını… Kaybedilen bakırcılık sanatını… KİMLİĞİNDEN çıkarılan Toki mağduru mahallerini… Hes RANTININ elinde can çekişen suyunu… Gittikçe küçülen balıklarını VE BALIKÇILIĞINI… Sadece adıyla varlığını sürdüren HANLARINI- hamamlarını… Mutsuz yollarının mutsuz ŞOFÖR esnafını, Yunan’ın bile göz koyduğu kemençesini… Betonlara sıkıştırılan yeşilini, bordosunu, mavisini, karasını, denizini, yaylasındaki küs çiçeğini… Çiçekler içinde olmasını dilediğimiz Boztepe’sini… ASLINI, ASALETINI, TARIHINI… Anadolu yürekli insanlarının beklentilerini, kent ve köyleri ile ilgili özlemleriniBİLMEK, (Bakan Soylu’nun, “Trabzon’un İngilizceden daha fazla bildiği dil Arapçadır, kendi ilmi geçmişinden” değerlendirmesinden anlıyoruz) dilini de öğrenmek gerekir…
KISACASI,
Değerli okurlarım, bakanların ve bürokratların ortaya koydukları (yerele ait) sorunları, eylem planlarını ve bilhassa çözüm önerilerini, ben şahsen, iyi çalışılmamış, olabilirlikten uzak ve umut dağıtmak adına verilmiş siyasi mesajlar olarak gördüm…
Aslında o gün salonda konuşulması gereken asıl konu, Ülke sorunlarının bir bütün olduğu, bunca iç ve dış sorunlar çözüm beklerken, turizmden ümit beklemenin hayal olduğuydu… (Bunun ötesinde yapılacaklar, bazılarını memnun etmek ve rant paylaşımından öteye gitmeyecektir.)
Dün Ruslar vardı, bugün yok. Bugün Araplar var, yarın olmayacaklar… Bilmemiz gereken, bunun nedeninin, hükümetin sürdürdüğü ABD-AB yönlendirmeli, istikrarsızlık gösteren ve de hiç güven vermeyen dış siyasetimiz/dir.
Bu kadar dışa bağımlı, değişkenlik gösteren siyasetin “TURİZM TRAFİĞİNİ” dizayn etmek adına, Trabzon kentini ve kültürünü şekilden şekle sokması, yaylaları ve köyleri Araplara pazarlaması, plansız-programsız kalıcı olmayan “Turizm yatırımları” ve “gel geç pazarlarla” yöre ekonomisinin kalkınacağından bahsetmesi,Trabzon’u kandırmak ve galiba ‘kalkındıramamak’ olsa gerek…
EY TRABZON! Yine Sayın Bakanın tabiriyle, “Derler ki çevrenizde ne olup bittiğini bilmiyorsanız, oyun sizin üzerinize kuruluyor demektir.” 13 yıl oldu, niye öğrenemediler hala devlet yönetmeyi, sosyo-ekonomik meselelere şeffaf ve kalıcı ve de istikrar esaslı çözümler geliştirmeyi?!
BIR SORGULAYIN DA!..