Ergun KAFTANCI
FUTBOL maçlarını seyretmeyi seviyorum… Gençliğimizi yaşarken televizyon yoktu. Olmadığı için de maçlar ancak stadyuma gidilerek seyredilebilirdi.
Her genç gibi ben de maçların müdavimiydim..
Hele Beşiktaş’ın oynadığı maçlar…
Hiç kaçırmazdım…
………………………… ………………………
Futbol dünyasında eskiden edepli, ahlâklı, hoşgörülü, dayanışma esaslı bir anlayış egemendi. Yöneticiler, teknik adamlar, futbolcular, malzemeciler, edep üzere yaşayan hak ve hukuka saygılı spor insanlarıydı…
Şimdi kulüplere bakıyorsunuz, yönetici dedikleri insanlar kendi çevrelerinde höt-zöt eden birer diktatör…
Başkanlara bakıyorsunuz, birkaçı dışında adamlar despotun önde gideni!
Teknik direktörlerin arasında, burnu kaf dağında olanlar var…
Kulüpleri menfaat kapısı haline getiren anlayış hayli kalabalık. Ya maddi, ya da siyasi çıkar sağlamak amacıyla kulüpleri basamak yapan oldukça çok.
………………………… …………………………
Futbol dünyasındaki keşmekeşi, düzensizliği, kötü niyetleri, çeteleşmeyi ve kulüplerin çıkar kapısı sayıldığını, önemli bir teknik adam olan Yılmaz Vural açıkladı ve malûm eşhasın da ipini pazara çıkardı.
Vural yıllardır teknik direktör; otuza yakın kulüpte görev yaptı. O nedenle hem kulüplerin içini, hem başkanların niyetlerini ve tavırlarını, hem yöneticilerin yaptıkları görevden beklentilerini üstün körü de olsa gündeme taşıdı…
Son olayı anımsayacaksınız…
Uncu başkan, yalvar yakar göreve getirdiği Yılmaz hocayı üç beş gün sonra görevden uzaklaştırıyor…
Tipik bir edep dışı davranış…
“Futbolcular seni istemiyor” gibi bir gerekçeyle bir hocanın görevine son verilir mi? Bunu yaparken de hoca hakkında yalanlar uydurmak bir kulübün başkanına yakışır mı?
O başkan, Yılmaz hocanın ardından bir başka hocayı takımın başına getirdi.
Fuzuli bir iş…
Hocaya “İstemezük” diye kazan kaldıran topçulara başkan maşkan ve hoca moca kâr etmiyor ki bildiklerini okuyorlar…
Takımın neden düşme hattına çöreklenmiş üç takımdan biri olduğu herhalde anlaşılıyor.
……………………… ………………………… ..
Türk futbolundan kimse başarı beklemesin.
Başta, başarıyı engelleyen bir Federasyon, Merkez Hakem Kurulu, despot kafalı başkanlar, höt-zöt diye çıkar peşinde koşan yöneticiler, burnu kaf dağında teknik adamlar varken futbolumuz mek parmak ileri gitmez…
Galatasaraylı futbolcu Schenider, “Türk futbolu diye bir sistem yok” demedi mi; yok tabii, bu koşullarda olması da mümkün değil.
Futbol dünyamızdaki edepsizlikler sonlanmadıkça, kulüpler edepsizlerden kurtarılmadıkça Türk futbolu diye bir sistem de olmaz!
* * *
ERKEKLERİN saçından başlayalım; ya kafalarının bir tarafını kazıtıyorlar, ya da iki tarafını. Tepelerinde de orman gibi saç kalıyor, horoz gibi oluyorlar. Sabahları “Üürüüüü üüü” diye de ötüyorlardır herhalde…
Kimi de saçlarını jöleyle dimdik hale getiriyor, baktığınızda kirpi denilen oklu hayvanı seyrediyor gibi oluyorsunuz…
Karmakarışık saç da modaymış; o nedenle, çoğunun kafası tarak yüzü görmüyor, aynaya baktıklarını da sanmıyorum…
Sakala gelince…
O da moda; suratlar sakaldan seçilmez oldu. Türlü çeşitli sakal tipi ortaya çıktı. Sünnet sakalıyla papaz sakalı birbirine karıştı, ayıramıyorsunuz…
Ne biçim modaysa…
………………………… ………………………… ..
Ülkemizde erkeklerin yüzde 63’ü sakallıymış. Modaya siyasetçiler de uydu, iş adamları da…Bilim adamları ve sanatçılar da sakal bırakmayı seçiyor.
Caddede en çıtır simidi satan simitçi Dursun da o pırıl pırıl yüzünü simsiyah sakalıyla kararttı, geçerken simit almak içimden gelmiyor…
Tv dizilerinde oynayan erkeklerin yüzde 7’si sakalsız, gerisi sakallıymış…
İnsan onları seyrederken ormanda olduğunu zannediyor…
………………………… ………………………… …
Modayı şöyle tarif ediyorlar:
-Moda, değişime dayalı bir kombinasyondur…
Yani…
Yenilik ihtiyacı ya da süslenme özentisi sonucu toplum hayatında ortaya çıkan karışık değişim…
………………………… ………………………… ..
Gelelim hanımlara…
Kıyafetlerini yorumlayacak bilgiye sahip değilim, o nedenle es geçiyorum ama saçlarına taktım bir kere…
Sarışın olmak modası sürüyor; insan esmerken sarışın oldu mu komik duruma düşüyor. Bari simsiyah kaşlarını da sarıya boyatsana mübarek…
Bir de saçları ortadan ayırıp iki yana salmak, sıkça da uçlarını arkadan alıp öne düşürmek de moda…
En komiği de şu; kimi saçının bir yanını erkek gibi kazıtıyor, kazıtmadığı yarısıyla da bir gözünü kapatarak yarım görmez oluyor…
Çoğunda tik var; kafalarını saçlar yerlerine gitsin diye ikide bir sağa sola sallıyorlar… Elleri hep saçlarında, öne düşenleri kulak arkası etmeye çalışıyorlar…
Moda sapkınlığa işaret mi?
Öyle de diyorlar. Yaygın hale gelen dövmeyi de kapsayan yeniliklere (!)baktıkça bu değerlendirmeye ne yalan söyleyim, aynen katılıyorum.
Bakalım moda diye daha neler göreceğiz…