Hanefi BOSTAN
Üniversitelerde 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılının ilk yarıyılı sorunlarla sona eriyor. YÖK Başkanının ve Üniversite rektörlerinin bu sorunların çözülmesi için yoğun çaba sarf etmesi gerekiyor. Üniversitelerde acilen çözülmesi gereken belli başlı sorunlar şunlardır:
1- Kadro Sorunu: Üniversitelerimizde kadro olmadığı, ya da YÖK’ün kadro izni vermediği gerekçesiyle hak ettikleri halde binlerce akademisyen yardımcı doçent, doçent ve profesörlük kadrolarına atanamamaktadır. Adaletsizliklere son verilmeli, hak gaspları sona erdirilmelidir.
YÖK’ün ÖYP Sistemi ile Araştırma Görevlisi alması ve bu Araştırma Görevlilerinin tamamına yakınını yeni kurulan üniversiteler için istihdam etmesi, köklü üniversitelerin Araştırma Görevlisiz kalmasına neden olmaktadır. Bir bölümün ve ana bilim dalının sağlıklı gelişmesi ve yürütülebilmesi için en az öğretim üyelerinin üçte biri oranında Araştırma Görevlisi istihdam etmesi gereklidir. İdeal rakam ise üçte ikidir. Ancak bugün üniversitelerimizin birçok bölümünde bir ya da hiç Araştırma Görevlisi bulunmamaktadır. Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir. Bu nedenle ana bilim dallarının ve stratejik öneme sahip bölümlerin Araştırma Görevlisi ihtiyacının acilen karşılanmasını için kadro tahsisi gerekmektedir.
2- İdari Personelin Yükselme Sorunu: Üniversitelerde keyfi olarak idari personelin görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı yapılmadığından veya sınav yapıldığı halde boş kadroların büyük çoğunluğu ilan edilmediğinden memurlar büyük hak kayıplarına maruz kalmaktadır. Yada hukuk dolanarak hak etmeyenler şube müdürü, fakülte sekreteri ve daire başkanı yapılmaktadır. Bu durum üniversitelerde büyük huzursuzluğa neden olmaktadır. Üniversite idari personeline yapılan bu saygısızlığın ve haklarının hak etmeyenlere peşkeş çekilmesinin önüne bir an önce geçilmelidir. Üniversiteler, hizmetli kadrolarında üniversite mezunlarını çalıştırma ayıbından kurtarılmalıdır.
3- Maaş Dengesizliği ve Ek Gösterge Sorunu: Üniversitelerde çalışan akademik ve idari personelin önemli sorunlarından biri de maaş dengesizliği ve ek gösterge sorunudur. Yıllardan beri üniversite çalışanlarının söz konusu mağduriyetleri bir türlü giderilmemiş ve aksine adaletsizlikler artarak devam etmiştir. Nitekim akademisyenlere yapılan maaş artışlarında denge yardımcı doçent, öğretim görevlisi ve okutmanların aleyhine bozulmuştur. 1/4’ünde bulunan 31 yıllık bir yardımcı doçent son zamlarla birlikte 4186 TL maaş alırken, 7/1’deki Araştırma Görevlisi 4040 TL almaktadır. Yine yardımcı doçentler emekli olurken araştırma görevlileriyle aynı emekli maaşı ve ikramiye almaktadır.
1982 yılında bir yardımcı doçent, profesör maaşının %81.30’u oranında bir maaş alırken bugün bu oran %61’e düşmüştür. Yardımcı doçentlerin maruz kaldığı haksızlık emekli maaşlarında doruğa tırmanmıştır. Nitekim profesörlerin emekli maaşı 4890 TL iken yardımcı doçentlerin emekli maaşı 2427 TL’dir (%49.63). Yani yardımcı doçentlerin emekli maaşı, profesörlerin emekli maaşının yarısı kadar bile değildir. Bu maaş dengesizliklerinin kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır.
Aynı adaletsiz uygulamalar üniversite idari personeli arasında da yaşanmaktadır. Emekli olan birhizmetli 1585 TL alırken, üniversite mezunu memur, şube müdürü ve enstitü sekreteri 1935 TL, fakülte sekreteri 1990 TL emekli maaşı almaktadır. Buna mukabil bir daire başkanı 3350 TL emekli maaşı alabilmektedir. Bu ve benzeri haksızlık ve adaletsizlikler bir an önce giderilmelidir.
4-İdari Personelin Tayin ve Nakil Sorunu: Üniversitelerdeki idari personelin sağlık durumu, eş durumu vb özür durumlarına bağlı yer değişikliği işlemleri yapılamamaktadır. Yer değiştirme işlemleri sadece kurumlar arası nakil yoluyla gerçekleştirilmektedir. Ancak nakil işlemlerinde de personel öncelikle kendisineyer değişikliği talep edecek kurum aramak zorunda kalmaktadır. Bu kurumu bulduğu taktirde ise kendi üniversitesinden “muvafakat” alma mecburiyeti bulunmaktadır. Muvafakat işlemlerinin rektörlüklerin keyfi ve sınırsız takdirine bırakılması ise uygulamada mağduriyetlere yol açmaktadır. Boş kadro olmadığı gerekçesiyle muvafakat talepleri çoğu kez reddedilmekte ve bunlarlarla ilgili açılan davaların çoğu da yargıdan dönmektedir.
YÖK Başkanı ve Üniversite rektörleri söz konusu sorunların bir an önce çözülmesi için acil eylem planı ortaya koymaları gerekmektedir. Bu sorunlar çözülmeden üniversitelerde huzurun sağlanamayacağı akıldan çıkarılmamalıdır.