Ali BADEMCİ
Hani hep deriz “Biz adam olmayız” diye; hiç böyle şey olur mu? Neden adam olmayacak mışız? Bu ülkenin adam gibi adamları biziz! Kabahatimiz nedir biliyor musunuz, meselelerimizi şahıslara indirgiyoruz ve kendi kendimize tabular yaratıyoruz! Farklı düşünenlerimiz, hiçbir şey yoksa birbirine çamur atıyor! Şahsen böyle şeyleri duymamazlıktan gelen birisi olamam, başımı kuma da gömemem! Bundan önceki yazıda tamamen şahsiyete dökülen bir kitabın Ötüken’de yayınlanmaması üzerine açıklamalar yapmıştık! Ne var bunda? Bizim kitaplarımızın birisi hariç hepsi Ötüken’de, bizi de reddediyorlar ve haklı gerekçeleri var! Burası herşeyden evvel ticarî bir müessese; kitap satmak zor, işlerine gelmeyenleri neşretmiyorlar veya zayıf olduğu için yazarın diğer kitapları ile çelişkiler ortaya çıkmasın istiyorlar. Bu aslında yazarı korumaktır. Yapılacak iş başka bir yayınevine vermek veya fotokopicide yaptırıp kendi raflarına dizmek! Tekrar etmek istemiyoruz, bu son mesele tamamen şahsi tasarruflara dayanıyor.
Bu konu ile ilgili bu sütûnlarda iki yazı çıktı, hiç baktınız mı bu yazılarda ne var? Aslına bakarsanız nezaket hudutlarını aşan hiçbir şey yok! Elbette dostumuz Yağmur Tunalı’nın söylediklerinde haklı yönler çok; bunları kendileri ile uzun uzadıya konuştuk ve karşılıklı bit kabul ortaya çıktı! Ama müsaade edin de tartışalım ve doğruyu bulalım! Elbette milliyetçiliğe çalışmaları ve düşünce ürünleri ile hizmet edenleri kimse yok sayamaz! Fakat insanoğluyuz bazı şeyleri göremiyorsak görenlere kızmaya ne hakkımız vardır? Kendi camiası, hatta varlık sebebi arkadaşlarımızla barışık olmamak gibi yanlış bir yol işaret edildiği zaman neden “Haklısınız” denilmez de mevcud bahanelerle tartışmalar yaratırlar? Bunu anlamak mümkün mü?
Atsız Bey’in kitap ve makalelerinin 2017’ye kadar neşir hakkını Ötüken satın almış ve dökümanları toplayarak zamanın Genel Yayın Yönetmeni Erol Kılınç’a çalışma için teslim etmiş. Herhalde bu işi ondan iyi yapacak birini bulmak mümkün değildir; çünkü hareketin bebeliğinden gelmiş işin ustasıdır. Hiçbir yazarın makaleleri yeniden yayın ölçülerinde olmayabilir; hatta yazarda zaman zaman fikir ve üslup değişikliği de olabilir. O sebeble kullanılmaması gereken bir makaleyi kullandınız mı yazarı kendi içinde çelişkiye düşürmüş olursunuz. O sebeble her makaleyi mutlaka yayınlamanın faydası olmadığı gibi zararları da olabilir. Bunun farkına varıp ona göre düzenlemeler yapılmasının tepki gösterecek hangi tarafı vardır. Hele hele bu işi yayınevine düşmanlık şekline dönüştürmek ne kadar doğrudur? Madem öyle eserin telifini satan ve ikisi de eli kalem tutan oğullar bizzat bu tanzimi yapıp yayınevine verseydi de, o zaman kesinti olsaydı, belki sansürden bahsedilebilirdi! Fakat onlar böyle bir şey yapmazlar da ancak hizmeti kötülerler!
Ersin Aktaş adlı genç bir arkadaşımız bizim yazıdan bahisle bir Tiwit atmış Atsız’ın Kürtçülükle ilgili makaleleri sansürlendi diyor ve Bademci Ağabeyi’ne fırça kaydırıyor, üstelik bütün çalışmalarını da okudum diyor! Atsız Bey hayatta iken Ötüken yazılarımızı görmüş mü bilmiyorum! Tavsiye ederiz baksın, indekslenmiş bulması da kolay! Gözünüzü seveyim artık bu tartışmalardan vazgeçelim! Şahsen Partili, Ocaklı, Türk Ocaklı, Ağabeyler’in çömezi olmak gibi ömrümün yegane rabıtasından vazgeçemem! Müsaade edin de iyi gitmeyen şeyleri tenkit edelim! Bunun harekete zararı değil faydası olur! Tabii ki herşeyden evvel edep dahilinde! Böyle bir tutumdan da katiyyetle uzaklaşamayız!
İskender Öksüz mutlak olarak ağabeyimizdir; hiç mi yanlışı olmaz! Hiçbirimizin üzerinde Tanrı’nın çelik zırhı yok! Beşer mutlaka yaşar! Şimdi elimize İskender Bey’in kitabını alıp tenkid etmemiz, eleştiriler getirmemizin hangi kötü amacı olabilir? Sahaya buyurun, kavgalı göründüğünüz kişi ve kurumlarla barışın demenin ne zararı var? En fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu zamandayız. Paha biçilmez değerler, hareketin göbeğine buyurmalıdır, Oncak ondan sonra “Bilge Adamlar”ın “Buyruk” hakkı doğar; kendinizi şişirtmeden buyurun dostlar, buyurun.
Saygı ve sevgi ile.