Prof. Dr. Ali Osman Özcan
Büyük Selçukluların Anadolu’ya girişlerinde Türk boyları genellikle sınır boylarına doğru göçmek arzusundadırlar. Bu boy unsurlarının göçerliği, Konya’daki merkezi hükümetin güçlü elinden mümkün olduğu kadar kaçma isteklerinden kaynaklanmaktadır. Göçer ve yarı göçer boylar Orta Asya, İran ve Azerbaycan’dan gelenler tarafından sınır boylarına itilmişlerdir. Sınır boylarında artan Türk gücü 1071’den itibaren daha da artmıştır. Sınır boylarına itilen bu gruplar, Müslümanlıktaki cihat anlayışını da diriltirler, alpler ve gaziler olarak kendilerini Müslümanlık için gazaya adarlar.
Selçuklu-İlhanlı egemenliğinin çökmeye başlamasıyla Anadolu’daki beylikler dönemi ortaya çıkar. Örneğin Danişmendliler 1080 civarında Haçlılarla mücadeleye başlamışlar, toprakları ise 1178’de Anadolu Selçukluları tarafından işgal edilir. 1071’deki Selçuklu zaferinin hemen ardından ortaya çıkan bu beyliklerden başka, kuruluşları XII.yüzyıl sonu ve XIII.yüzyıl başına giden devletçikler ortaya çıkar. Peter B. Golden’in Türk Halkları Tarihine Giriş adlı Ötügen yayınlarından 2002 yılında basılmış eserin 361.sayfasında Kastamonu-Zonguldak bölgesiyle ilgili şu bilgiler verilmektedir:
“Kuzey-Batı Anadolu’daki (merkez Kastamonu) Çobanlı sülalesi (Çobanoğulları) bunların özgün örneğidir. 1224-1225 civarındaki Selçukluların ünlü Kırım Seferi’ni de yöneten Hüsamettin Çoban Bey Kayı boyundan geliyor olabilir. Beyliğin kısa tarihi karanlıktadır. Çobanlıların, Selçukluların rızasıyla 1292 civarına kadar tuttukları beylik biraz kafa karıştıran şartlarda Candarlı ailesine verilmiş, bunlar da nihayetinde Çobanlı Mahmut Bey’e (Öl. 1309) karşı bir savaş ile onu güvenceye almışlardır. Candarlılar, Oğuzlar’ın Alayuntlu (Ala Atlı) boyundandır”.
Görüldüğü gibi Kastamonu’daki Çobanoğulları büyük ihtimalle Kayı boyundandır. 1071 Malazgirt Zaferi’nden hemen sonra Alparslan’ın emriyle Kayı boyuna Kastamonu, Zonguldak, Ereğli bölgesi ikta olarak verilir. Ancak buradaki ikta kavramı sadece vergi toplamayla ilgilidir. Bölgenin mülkiyeti Selçuklularındır. Çobanlılar sülalesi bölgenin vergisini toplama yetkisine sahiptir.
Adı geçen eserin 363.sayfasında da beylikler geniş anlamda güçlü bir gazi karakteri olanlarla kutsal savaşa daha az ilgisi olanlar diye ayrılırlar. Gazi devletleri gayet doğal olarak Hristiyan dünyasının sınırlarında bulunuyorlardı. Halil İnalcık’a göre doğrudan “Diyar-ı Küfr’e” akınlarla beslenen karlı köle ticareti bu gazi devletlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır, denmektedir. Ayrıca aynı eserin 362.sayfasında İnalcık kaynak gösterilerek “İbn Sa’id (XIII.yüzyılın son çeyreği) akın, halıcılık ve çerçilikle geçinen sınır bölgesinde büyük miktardaki Türkmen’den bahsetmektedir” ifadesi yer almaktadır.
Adı geçen eserin 366.sayfasında Anadolu’ya bazı İrani unsurların da geldiği yazılıdır. Anadolu’da Selçuklu ve İlhanlı egemenliğinin çöküşü mahalli Türkmen isyanlarını da ortaya çıkarır. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babası Oğuzların Bozok alt birliğinden Kayı Boyu’nun bir beyidir. Selçukluların kendisine verdiği Söğüt’e 1277’den sonra İç Anadolu’dan (Ankara’dan) gelmiştir. Bu efsane onun büyük babası Süleyman Şah yönetimindeki Kayı topluluğunun Türkmenistan’da Merv yakınındaki bölgeden 1230 civarında Moğol istilaları, Harzemşah düzeninin çöküşü ve Celalettin’in Moğollar’a direnişinin sebep olduğu yer değiştirmelerin sonucunda Doğu Anadolu’ya göç ettiğini söylemektedir. Bu Kayılar sonra doğuya ve batıya giden unsurlarla kendilerini dağıtmışlardır. Ertuğrul, Anadolu Selçuklularının hizmetine girerek Erzurum çevresindeki bölgeden batıya göçmüştür. Bu Kayılar Artuklu Beyliği’nin kuruluşunda da yer almışlardır ve bu yüzden Ertuğrul’un atalarının Anadolu’da daha önceden bulunduklarının delilidir. 1291 yılında bir iktidar mücadelesinde
Osman’ın bağlı olduğu Kastamonu’nun Çobanlı emiri Muzafferüddin Yavlak Arslan hayatını kaybeder. Osman, bağımsız hale gelir ve Çobanlılar Bizans ile kutsal savaşı bırakır, bu savaşı ve gazayı Osman üstlenir. Bir gazi hareketinin önderi olarak Türkmen boy mensuplarından bahse gerek yok, Kastamonu beyliğinden ve başka yerlerden ciddi sayıda gaziyi kendine celbeder. Müslüman şehir kuruluşlarının, tarikat ve ahilerin desteğini de zaten almıştır. 1290 civarında Selçuklu egemenlerince resmen takdir edilen ve uç beyi olan Osman Bey, 1301’de Bizans ordusunu yener, İznik civarındaki bölgenin denetimini ele alır. Böylece Osmanlılar sahil bölgesine de girerler. Bizanslılardaki paralı askerler Osmanlı tarafına geçer ve iş imkânı bulurlar. Osmanlıların yükselmesi Türkmen gruplarının cesaretini artırır, gazilik inanışı ve geçim imkânlarındaki artış Osmanlıları daha güçlü hale getirir. Kastamonu, Zonguldak ve Ereğli bölgesinden vergi toplayan Osmanlılar tarihte ön plana çıkmayı başarırlar.
Görüldüğü gibi bölgenin tarihi dipsiz bir kuyu gibidir. Derinlere gittikçe sorunlar daha da artmaktadır. Bölgede konuşulan Türkçe’de Kuman-Kıpçak, Kayı, Kınık, Avşar, Döğer, Salur, Yıva vb. Türk boylarına ait sözcüklerin varlığı Türk egemenliğinin göstergelerinden biridir.