Dr. A.Yılmaz Soyyer
Ben bir ülkücüyüm 1974 senesinde Konya’nın Ereğli ilçesinde ülkücü oldum. O zaman Komünistlerle bir mücadele içerisindeydik ve yeni yetişen gençler olarak tek isteğimiz ülkemizin Komünist Rus işgaline uğramaması ve bu işgal altında esir olan Türk dünyasının kurtulmasıydı. Diğer tutum ve görüşlerimiz bu merkez çerçevesinde şekillenmekteydi. Bir kültürel Turan fikrinin geliştirilmesini, milletimize has bir ekonomi modelinin kurulmasını hep o çağlarda öğrendik ve benimsedik. Amacımız “her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından” vecizesiyle özetlenebilirdi ki benim için hâlâ öyledir.
Bugün 55 yaşındayım, hareketimiz gerek nicelik gerekse nitelik bakımından o gençlik dönemlerimde hayâl dahî edemeyeceğim kadar büyüdü. Artık her alanda yetişmiş en değerli ve en vasıflı bürokratların, bilim insanlarının pek çoğu bizim dâvâmızın insanları. Bu insanlar ülkemize hizmet etmekteler. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi bir türlü iktidar olamamaktadır. Son seçimde de barajın bir parmak üzerinde kalabilmiştir.
Bugün ülkücüler iktidar istemektedirler, mevcut MHP üst kadrosu seçim mağlubiyetini kabul etmeli ve görevi devretmek için kurultayı toplamalıdır. Ta en gençlik zamanımdan beri “lider-teşkilat-doktrin” şeklindeki teslise asla inanmadım ve ilgi göstermedim. Merhum Alparslan Türkeş bana Türk milliyetçiliğini öğreten ve bayrağı teslim eden bir büyüğümdü. Ona o gün de bu gün de “başbuğ” dedim lâkin bu “yanılmaz diktatör” anlamına gelen bir söz değildi. İnsanların yanılmaz, hata yapmaz olmalarını hayatı boyunca felsefe okumuş biri olarak kabullenemem. Türk milliyetçiliği çizgisinde, Ne Bilge Kağan, Ne Alparslan Han, ne Fatih, ne Atatürk, ne de Alparslan Türkeş yanılmaz, hata yapmaz insanlardır. Bunların hiç biri vahiy almamaktadır, dolayısıyla hataları ilahi kaynak tarafından düzeltilmemektedir.
Dolayısıyla Devlet Bahçeli Beyefendi de yanılmaz, hata yapmaz değildir. Bu bağlamda “lidere sadakat şerefim” de değildir. Şerefim, Türklük denilen toplumsal ve kültürel yapıya hizmet etmektir. Sayın genel başkanımız MHP’nin başkanı olarak mağlubiyetin sorumluluğunu paylaşmalıdır. Kurultayı toplamalı, kendisi aday olmayarak yeni nesillerin önünü açmalıdır. Pek çok kişinin kendilerine atfettiği “Bilge Lider” sözüne lâyık olduğunu ancak bu şekilde gösterebilir.
Eğer böyle yapmazsa Milliyetçi Hareket Partisi’ni bazı olumsuzluklar hatta felaketler beklemektedir. Milliyetçi hareket partisi şu an yapılacak bir seçimde –tahminime göre – % 5’ler civarında oy alabilecek bir teşekküldür. Tarihin derinliklerine gömülecek, ancak arkasından yüksek lisans ve doktoraların yapılacağı bir müze-parti olacaktır. İkinci olarak şunu belirtmeliyim ki ok yaydan çıkmıştır. Şu anki MHP yönetimi istese de istemese de ülkücüler yeni bir yapılanma içerisine gireceklerdir. Bu şekilde sadece partiyle ilişkisi kesilmiş ya da küskün durumdaki birkaç partilinin liderlik yarışında olması, ülkücüleri “kırk katır mı kırk satır mı?” ikileminde bırakmaktadır. Ben şahsen 39 milletvekilimizden pek çoğunun da iştirak edeceği bir genel başkanlık yarışı olması arzusundayım. Benim şahsen tanıdığım, niteliklerinden emin olduğum en az 8-10 milletvekili eğer uygun ortam sağlanırsa bu yarışa katılacaktır. Kendimi Meralci ya da Sinacı olarak hissetmiyorum; konuştuğum bütün akl-ı selim sahibi ülküdaşlarımla birlikte “herkes bu yarışa katılsın, iki kişiye mahkûm olmayalım, dâvâmızın en iyisini “lider” olarak seçelim ve onu –ileride- kutsayıp tanrı hâline getirmeyelim” görüşündeyim.
Bütün bunlardan daha tehlikesi ise yeni bir partinin kurulmasının da pek çok yerde telaffuz ediliyor olmasıdır. “Çaresiz kalınırsa yeni oluşuma gideriz” sözü ülkücüler tarafından söylenir olmuştur. Bunun vebali altında hiç kimse kalamaz, kalmamalıdır.
Hak hayırlara vesile kılsın.