Osman B.Karabacak
Meşveret, yapılacak işler hususunda, ehil olan kişilere danışmak, onlardan görüş almaktır. Meşveret, mevcut şartlar içinde yapılması gerekenleri isabetli şekilde belirleme imkânı verir.
Peygamberimiz, Bedir Savaşı öncesi, orduya yerleşme emri verdiğinde, sahabelerden Hubab b. Münzir söyle der: “Ya Resulullah, buraya yerleşmemiz, Allah’tan bir vahiyle midir ? Yoksa, sizin düşünceniz midir? Allah’ın elçisi kendi düşüncesi olduğunu söyleyince, Hubab, su olan bir yere yerleşmenin daha uygun olacağını ifade eder. Şanlı peygamberimiz bu görüşten memnun kalır ve o doğrultuda hareket emri verir. Uhut ve Hendek savaşlarında da benzer hadiseler yaşanmıştır. Ebu Hüreyre, şu tesbitte bulunur: “Ben, Resulullah’tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim.”
Kutsal kitabımızda da istişare konusu bir çok yerde (Şura/38; Al-i İmran/159; Bakara/233; Neml/32) geçmektedir ki bu konudaki hükmü alimlere bırakmakta fayda var.
Eski Türklerde Hakanlar da işleri töreye uygun olarak yürütmek zorundaydılar. Töreye göre halkın huzur ve refahının sürekliliği için Toy ya da Kurultay denen danışma toplantıları yapılır devletin ileri gelenlerinin ve ulularının görüşleri alınır, son sözü yine Hakan söyler, kararını verirdi.
Dede Korkut’ta, Oğuzların karar almadan önce Korkut Ata’ya danıştığı, geçmektedir. Yine Divan-ı Lügat-ı Türk’te “Geniş elbise parçalanmaz, danışmakla gelen bilgi ise bozuk ve kötü çıkmaz” ve “Danışıklı bilgi gittikçe artar, danışıksız bilgi ise eskir” denilmektedir.
Meşveret geleneği Selçuklular ve Osmanlılar’da da devam etti. Osman Gazi, Orhan Gazi’ye, bildiklerini ulemaya danışmasını, vasiyet etmişti.
Osmanlı’nın yükselme devrinde Padişahlar vezir, alim ve paşaların gerektiğinde ise ilgili bölgelerin ileri gelenlerinden görüş alarak karar vermişlerdir. Meşveret meclisi padişahın buyruğuyla toplanırdı. Divan-ı hümayun etkinliğini yitirince XVIII. yy sonlarına doğru Meşveret Meclisi geleneği canlandırıldı. Genellikle Divan-ı Hümayun üyeleri, çeşitli cemaatlerin temsilcileri, asker sivil üst düzey memurlar, emekliler, bilgisiyle tanınan kişiler çağırılırdı. Meclisin belirli bir toplantı yeri yoktu. Toplantılara padişah başkanlık ederdi. Padişah’ın katılmadığı veya ayrıldığı toplantılara Sadrazam başkanlık ederdi.
Toplantıda herkesin düşüncelerini özgürce ortaya koymaları istenirdi. Mecliste konuşup karar alma sürecine katılmayan, alınan kararı meclis dışında eleştirenlerin tavrı hoş görülmezdi. Gerileme devrinde de meşveret bir mecburiyet şeklinde devam etmiştir. Katılanların statüsüne göre değişik adlar verilen meşveret meclisleri kurulmuş çıkış yolları aranmıştır.
Atatürk’ün de her fırsatta halkın ileri gelenleri, sanatçılar ve ilim adamları ile sohbet toplantıları yaptığı ve fikirlerini aldığı bir gerçektir.
Başbuğ da istişareye önem verir gittiği yerlerde partililerle sohbet eder konuşmalarını da bu yönde yaparak halkın taleplerine cevap vermeye çalışırdı. Meşhur hadisedir MHP lideri 1977 seçimlerinde Ankara’dan aday olmak istediğini başkanlık divanında dile getirir. Buna bie kısım üyeler itiraz eder ve Adana’dan aday olmaya devam etmesinin daha doğru olacağı yönünde fikir beyan ederler. Bunun üzerine Türkeş bu konuda oylamaya gider ve çıkan karara itiraz etmeyerek Adana’dan aday olur. Bu seçimde MHP oylarını yüzde 90 oranında artırarak 3 olan milletvekili sayısını 16’a çıkarır.
Bugüne gelirsek, MHP 1 Kasım Genel Seçimleri’nde çeşitli sebeplerle bozguna uğramıştır. Bunun aksini kabul etmek mümkün değildir. 2011’den beri AKP ve CHP’den düzenli olarak MHP’ye akan seçmen geri dönmüştür. Bu konu üzerinde çalışma zamanı gelmiştir. Partiden ziyade, her ne şartta olursa olsun MHP’ye oy veren, hareket içi muhalefetin tavrı da şu anda MHP’ye zarar verme aşamasına gelmiştir. Zira yen içinde kalması gereken kırıklar ortaya saçılmaya başlamıştır.
Türk devletinin bekası için MHP idarecilerine düşen Kuran’a, sünnete ve töreye uygun davranarak meşveret kurumunu işletmektir.
Tanrı Türk’ü Korusun.