Hanefi BOSTAN
Milli Eğitim Temel Kanununun 14 Mart 2014 tarihinde değiştirilmesi birlikte Milli Eğitimde huzursuzluk, hak gaspları ve zulümler dur-durmak bilmiyor. Zulüm ve hak gaspları o kadar ileriye vardırıldı kimahkeme kararları bile tanınmıyor. Mahkeme kararları tanınmaz mı? Maalesef MEB tanımıyor.
Nitekim MEB, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay tarafından iptal edilen 1709 şube müdürünün iptal kararını uygulamamakta ısrar etmektedir. Yine Danıştay‘ın Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin bazı maddelerini iptal ederek okul müdürlerinin hukuksuz bir puanlamaya tabi tutulduğu, okul başmüdür yardımcıları ve müdür yardımcılarının görevine hukuksuz bir şekilde son verildiğine karar verdi. Bunun yanında İdare Mahkemelerinde açılan on binlerce davada da okul müdürlüğü, okul başmüdür yardımcılığı ve müdür yardımcılığı görevi mahkemelerce iade edilen eğitimciler göreve başlatılmamaktadır. Daha da ileri gidilerek Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğin ekinde yer alan “Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu” gereğince yapılan değerlendirmenin ikinci kez mahkeme tarafından iptal edilmesinden sonra üçüncü kezyapılan değerlendirmede de eğitimcilere kasten geçersiz puan verilmektedir. Bu durumda olan sendika üyelerimiz için üçüncü defa İdare Mahkemelerine dava açılmış ve açılmaya devam edilecektir.
Bilindiği üzere, mahkeme kararları, davalı idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde uygulanma zorunluluğu bulunmaktadır. Hatta bu durum hem Anayasamızın 138. Maddesi ve hem de İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. Maddesinde güvence altına alınmıştır. Ancak mahkeme kararlarını dinleyen kim? Yaklaşık 100 bin eğitim çalışanının kazanılmış hakları gasp edilerek paralel yapıya=yandaşlara peşkeş çekilmiştir. Anlaşılan MEB’de zorbalık düzeni kurulmuş, hak-hukuk rast getire…
Ancak; bütün illerimizde olduğu gibi İstanbul’da da hukuka aykırılığı yargı kararlarıyla sabit olan görevden alma işlemlerinin iptali ile mağdur edilen bütün eğitim kurumu müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarının haklarının iade edilerek göreve başlatılmaları ve yargı kararının ivedilikle uygulanması gerekirken Valilik ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü Anayasa ve mevzuat hükümlerine aykırı hareket ederek okul müdürlerinin göreve iade edilmesi hususunda herhangi bir işlem yapmamışlardır.
Yargı kararlarını yerine getirmeyen idare görevlilerinin bu eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu Danıştay İkinci Dairesinin 10.05.1966 gün ve E.1965/2884, K.1966/1203 sayılı kararı ile de kabul edilmiştir. İdari yargı kararlarını kasten yerine getirmeyen kamu görevlileri, bu durumdan kişisel olarak sorumludurlar. Yargı kararlarını uygulamamak kişisel kusur sayıldığından, tazminat davası adli yargı mercilerinde açılacak ve haksız fiil kuralları uygulanacaktır. Yargı kararlarının uygulanmaması Türk Ceza Kanunu’na göre suç oluşturmaktadır.
İdari yargı kararlarının uygulanmaması veya gereği gibi uygulanmaması, Türk Ceza Kanunun Görevi kötüye kullanma başlıklı 257. Maddesinde; “(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. / (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmü yer almaktadır.
İstanbul Valisi Vasip Şahin ile İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz nolu ve 18.02.2015 tarihli kararının gereği gibi uygulanmasından sorumludurlar. Bu nedenle Türk Eğitim Sen tarafından adı geçen görevlilerin ilgili kanun hükmü gereğince cezalandırılmaları talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
Hak ve hukukun üstünlüğü mücadelemiz ilelebet devam edecektir.