Özcan YENİÇERİ
Selahattin Demirtaş, PKK’lı teröristlerin HDP’nin seçmeni olduğunu ve PKK’lıların cenazesine gitmeyen HDP’li milletvekilleri hakkında soruşturma açılacağını söylüyor.
Böylece Mehmetçik katillerine onur veriliyor ve cenazeleri TBMM’de milletvekili sıfatını taşıyanlar eşliğinde kaldırılması sağlanmış oluyor.
Hatırlanacağı gibi bir terörist cani, Pozantı’da Emniyet Müdürlüğü binasına gece yarısı kalleşçe saldırır ve 2 polisi şehit eder. Bu caninin toprağa verilmesi sırasında HDP Şanlıurfa Milletvekili Ziya Çalışkan, polis memurunu şehit eden terörist için “şehit” ifadesini kullanarak “Toprağa verdiğimiz her yiğidimiz ant olsun gençliğimiz kadınlarımız, bunu onur ve şeref yükü olarak taşıyacağız ve bu şehitlerimize layık olacağız” diyor.
Bir kalleş katile ‘layık olmak’ onun yaptığı kalleşlik ve katillikten daha fazlasını yapmakla mümkündür.
Tunceli bölgesinde onlarca yıldır yol kesen, kan döken, saldırı düzenleyen kitle katliamcısı PKK’nın Tunceli sorumlusu askerle girdiği çatışma sırasında öldürülmesi üzerine HDP’li vekil şu tveet’i atmış, “Dersim’in asil Komutanı Baran Dersim önünde saygıyla eğiliyoruz.”
Kitle katliamı yapan canileri, pusu kuran hainleri, bomba döşeyen insanlık düşmanlarını “şehit” ya da“kahraman” ilan etmek ahlaken çökmüş kriminal bir zihniyetin sayıklamalarıdır. Ahlakın bittiği yerde de her şeye izin var demektir.
Bu durumda birilerinin size ‘siz bir siyasi parti misiniz, yoksa teröristleri övmek, yüceltmek ve desteklemekle görevli terörist PKK’nın yan kuruluşu musunuz’ diye sorması gerekir…
Kitle katliamcısı terörist örgütler her şeyden önce insanlık düşmanıdırlar. Hain emellere hizmet eden insanlık düşmanı saldırıları övmek ya da yüceltmek kendini insandan sayanlar için anlaşılır değildir.
Sözde bir siyasi parti olan HDP’nin eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, Ankara’daki yüze yakın vatandaşın ölmesiyle sonuçlanan terör saldırısı hakkında şunları söylüyo, “Bu, devletin, milletin birliğine bütünlüğüne yönelik bir saldırı değildir. Direkt devlet millete saldırmıştır…”
Saldırı daha yeni gerçekleşmiştir. Saldırıda ölenlerin cenazeleri henüz morgtadır. Soruşturma ve terörist katillerin kimliklerinin ortaya çıkarılması için yoğun bir çaba sürdürülmektedir. Selahattin Demirtaş bu saldırıyı hemen devlete ihale etmiş, suçluyu da ilan etmiştir.
Bu durum Demirtaş gibilerin ne denli ön yargılı, peşin hükümlü ve toptancı bir anlayışa sahip olduğunu gösterir.
HDP’li Selahattin Demirtaş, 5 Eylül’de Berlin’de de şunları söylemişti; “Halk karşısında bütün ordular çaresizdir. İşte Tayyip Erdoğan’ın sarayının ordusu ve polisi de. Yenildiler, yine yenilecekler.”
Demirtaş’ın burada da yaptığı Tayyip Erdoğan karşıtlığını HDP’ye oya dönüştürme operasyonudur. Türk ordusunu Tayyip Erdoğan’ın ordusu, cinayet işleyen katil teröristi devlet olarak ilan etmek gerçekte devlet ve millet düşmanlığı yapmaktır. Bu sözler aynı zamanda devlete savaş açmış, devlet yıkıcılığına soyunmak anlamına gelmektedir.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu iftiralar bunlarla sınırlı da değildir. Terör örgütünün fitnesinde ve entrikalarında da sınır yoktur. Yalnız HDP değil PKK da kendi yaptığı zalimlikleri, canilikleri ve gaddarlıkları devlete yükleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışmaktadır. Adeta kalleşlik, kahpelik ve alçaklıkta terör örgütü sınır tanımıyor.
Operasyonlarla köşeye sıkışan PKK’lı teröristlerin konuşmalarında hainliğin her çeşidine rastlamak mümkündür. Teröristler kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda aynen şunları söylüyor; “Kazanmaya çalışın. Olmaz ise sessizce halledin ve askerin üstüne atın. Karşı gelenleri arabalarının içindeyken uzaktan indirin ve ‘Yine asker vurdu’ deyin. Sakın görüntü vermeyin… Yol ortasında korucu vurmayın… Kimsenin görmediği bir yerde indirin ve mümkün olursa ‘PKK’ya çalışıyordu, askerler vurmuş’ diyerek suçu askere atın, sakın üstlenmeyin.”
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nasıl bir fitne, kalleşlik ve saldırıyla karşı karşıya olduğunu bu sözler ve gelişmeler ortaya koyar niteliktedir.