Halim HALLAÇ
Ülkücülüğü ve Ülkücü Hareketi anlamaktan yoksun mihraklar, sürekli olarak hareketin içinde bir kargaşanın varlığını dillendirmeye devam etmektedir. Oysa ülkücüler, mensubu olmaktan şeref duydukları Ülkücü hareketin bekasının devletin bekası ile eş değerde olduğunu çok iyi idrak etmişlerdir.
Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir bu dünde böyleydi bugünde böyledir yarında böyle alacaktır Taşıma fitne suyu ile hareketi istedikleri mecraya çekeceklerini umanlar bunun büyük bir yanılgı ve hata olduğunu anlamamakta direnmektedir. Ülkücü hareketin Türk fikir hayatında aksiyoner bir hareket olarak ortaya çıktığı 1968 yılından beri bütün çabalarının merkezinde hareket içinde fitne ve fesat oluşturma çabası çok önemli yer tutar.
Hayatını varlık gayesini Türk Milletine hizmete adamış bir hareketin mensupları olarak hiçbir zaman başkalarının üzerimizdeki hesapları bizi çokta bağlamamış, ilgilendirmemiştir. Bu hesapların var olduğunu ve var olacağını hareket var oldukçada olacağını bilmeyenimiz yoktur. Bize düşen bu fitne hareketlerine karşı savunma hattımızı çelikten hale getirme zorunluluğudur. Bunu yapacak tek güç sevgidir. Sevgi olmadan hiçbir şey olmuyor, olamaz da. Cenab-ı Mevla Peygamber Efendimiz İçin “Sen olmasa idin alemleri yaratmazdım’’ buyuruyor. Bu ilahi buyruğun ışığından hareketle bende diyorum ki ülkücü hareket olmasaydı bu millet, bu vatanı, bu bayrağı, bu devleti bu kadar sevemezdi. Sevemezdi çünkü milletimizin içinde bulunduğu ve hızla eritilmek için uğraşıldığı kültür erozyonuna bizden başka daha net, set geren bir topluluk daha gelmemiştir. Kara eylüllerde hapishaneleri taş medreseye dönüştüren bu sevgidir. Sehpalarda Ülkü devi şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’nun dediği gibi; Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır, dedirten yine sevgidir.
Ülkücü hareketi gözünden bile sakınan Başbuğumun dediği gibi; Türk milletinde Bizans’tan geçme hastalık vardır. Gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklamamak, rast gele laf söylemek bunu dedirten yine Ülkücü harekete olan sevgidir. Seven sevdiğini kaybetmemek adına elinden gelen her çabayı gösterir. Onu mukaddes bilir ekmeği gibi aşı gibi, canı gibi aziz bilir.Ne olursa olsun hangi ad altında olursan olsun, ülkücü hareketin içine sızma girişimleri mutlaka olacaktır. Bu sızmalar mutlaka önlenmelidir. Dışı başka içi başka bizim gibi görünen ama hiçbir zaman biz olamayanlar, münafıklığın değişik modelliğini sergileyenler, gönlümüzde yer edinmemelidir.
Ülkücüyü ancak ülkücü anlar, ülkücülüğü ancak ve ancak ülkücü olan yaşar. Ülkücüler sevgide kucaklaşmalı ve sevgide birbiri ile yarışmalıdır.
Nerede hareket varsa biz oradayız çünkü bereketin ancak harekette olduğuna inanmaktayız. .
SEVGİYLE ve ÜLKÜYLE KALIN