Dr. Hüseyin YENİÇERİ
Parti; ülke yönetiminde söz sahibi olmak, ülkeyi yönetmek amacıyla bir düşünceye dayanan örgütlenmedir. Demokrasilerle yönetilen ülkelerde siyasal partiler bir zorunluktur. Bir siyasi parti; ait olduğu milletin sorunlarını çözmek, kendi insanlarına daha güzel bir yaşam sunmak amacıyla kurulur. Bir partinin kendisi sorun oluyorsa o bir parti değil, bir projedir, bir tasarıdır.
AKP, Türk siyasi hayatında yer aldığı günden beri Türk kültürü ile didişmiş, sürekli Türk milletinin kazanımlarını harcamaktan başka bir şey yapmamıştır. Sık sık bu gerçeği vurguladık durduk. Gelin görün ki AKP’yi bir parti sanan, başka bir partinin üst yönetiminde görev alan kişiler varmış. Tuğrul Türkeş’in AKP’nin çağrısına kulak vermesi buna örnektir.
O AKP ki 7 Haziran Seçimlerinde iktidarı kaybettiğine inanamamış, bunun için ta seçimden önce azınlık yönetiminden söz etmeye başlamıştır. Hem Binali Yıldırım, hem Beşir Atalay seçimlerden bir ay önce iktidarı oluşturacak milletvekili sayısına ulaşamazsak azınlık hükumeti kurar, erken seçime gideriz demişlerdir. Nitekim bu partinin azınlık hükumeti tasarısı, MHP VE CHP’nin yanaşmaması nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. İstemeye istemeye seçim hükumeti kurarak ta başlangıçtaki düşüncesini yürürlüğe koymuştur.
MHP’yi çantada keklik gören AKP, azınlık hükumetine destek vermemesi yüzünden MHP’ye onun Genel Başkanına saldırıya geçmiş, Bahçeli’yi her şeye hayır diyen biri gibi kamuoyuna sunmuştur. İşin tuhafı bu algıya MHP’nin üst düzey yöneticilerinden Tuğrul Türkeş bile inanmıştır. Halbuki, MHP yalnızca ülke çıkarları söz konusu olunca yönetime destek vermiş, asla AKP’nin arka bahçesi olmayı düşünmemiş bir partidir. MHP’nin kendisini eşit bir parti olarak görmeyen AKP’ye karşı tavır alması, aklın ve dik duruşunun bir gereğidir. Bir koalisyon önerisi bile kendisine yapılmamış, kendisi koltuk değneği yerine konulmuştur.
Böyle bir durumda Tuğrul Türkeş’in genel başkanının arkasında durması beklenen ve akla uygun bir tavır olmalıydı. Emellerine alet olduğu kuruluşu, Tuğrul Türkeş, ülke çıkarları için çalışan bir parti sanıyor diyebiliriz. Tuğrul Türkeş’in on üç yıl boyunca bu partinin ülkeye verdiği zararları göz önüne almadığı açıktır. Bir başka deyişle T. Türkeş’in Cumhuriyet’le cebelleşen; Türklüğü, Türk kültürünü, Türk milliyetçiliğini, Türk tarihini, Türk ordusunu yok etmeye çalışan bir tasarı olduğunu bilmediği, anlayamadığı rahatlıkla söylenebilir.
Erken seçim kararı alındığı bu günlerde T. Türkeş’in bakanlık görevini kabul etmesi, 2011 Genel Seçimleri öncesi MHP’ye gerçekleştirilen kaset operasyonundan farkı olmayan bir davranıştır. Bile bile partisine darbe vurmuştur. Ama bilinmelidir ki yola çıktıklarını yolda bulduklarına tercih edenler hüsranda olacaktır. MHP, bu darbeyi de atlatacak, erken seçimlerden güçlenerek çıkacaktır. Yeter ki bütün Türk milliyetçilerini kanatlarının altında toplamasını başarsın. Bütün Türk milliyetçileri de bu seçimlerde haksızlığa uğrayan MHP için gecelerini gündüzlerine katarak çalışsınlar. Zafer Hakkın ve Hakka inananlarındır.