Prof. Dr. Ali Osman Özcan
Çirkin sözcüğü; Farsça bir sözcük olup göze veya kulağa hoş gelmeyen, yakışık almayan anlamlarında kullanılmaktadır. Pek kirli, güzel olmayan anlamları da vardır. Dolayısıyla olumsuzluk bildiren bir sözcüktür. Öfke, doğuştan getirdiğimiz bir duygu olup engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisinin adı olup kızgınlıkla başlayıp, öfke, hışım, hiddet, gazap gibi olumsuz duyguları da ifade etmektedir.“Öfke baldan tatlıdır. Öfke ile kalkan zararla oturur. Öfkesi topuklarına çıkma, öfkesi burnunda olma, öfkesi kabarma, öfkesini çıkarmak, öfkesini almak, öfkesini yenmek, öfkeye kapılmak” gibi atasözleri ve deyimlerde de kullanılan Türkçeye yerleşmiş bir sözcüktür.
Öfke ile ilgili bu kısa girişten sonra öfkenin çirkinliği, güzel bir duygu olmadığı, insanda saldırganlık davranışlarını ortaya çıkardığı görülür. Bu yüzden öfke kontrolü ile ilgili çalışmaların yapıldığı da bilinmektedir. Ancak şirkin öfkenin ortaya çıkardığı kin, kişiye olduğu kadar topluma ve insanlığa da zarar verir. Çünkü öfke, insanların bilgi, beceri, ustalık, maharet ve hünerlerini öldürücü bir etki yapar. Sanki cehennem ateşinin tohumu gibi işleve sahiptir. Her şeyi yakıp yıkabilir, kızgınlık ve öfke arttıkça davranışın kontrolü da elden çıkıp gider. Kontrolsüz güç ise düştüğü yeri yakıp küle çevirir. En sonunda öfkeden gözü kararan, çılgına dönen, cinnet getiren kişi davranışlarını kontrol edemez, denetim altına alamayacak hale düşer. Sakin bir kişi ise başkalarının tavsiye ve öğütleriyle zenginleşmiş bir zekâya sahip olur.
Öfkenin psikolojik, fizyolojik yönü kadar; ahlaki açıdan da değerlendirilen bir yönü vardır. Öfkeli kişiler şiddet için eğitilebilir ve yönlendirilebilir kişilerdir. Siyasi terörizm açısından bu kişiler kolaylıkla kandırılabilirler ve terör ve şiddet misyonerleri olarak bazıları tarafından alkışlanabilirler. Öfkeden gözü dönenler, orantısız güç kullanmayı marifet sayarlar. Ahlaki açıdan da öfke, hiçbir zaman tasvip edilen, onaylanan bir duygu olarak görülmez. Olumsuzluğu her fırsatta vurgulanarak öfkeli insan yerine sakin insan örneği ön plana çıkarılır.
İnsan ruhunu coşturan ve isteğin, arzunun aşırı derecede insanı etkisi altına alması, doğru düşünmeyi engelleyici, tedbiri elden bırakmaya yol açması açısından bu duygu talihsizliğe de vurgu yapmaktadır. Öfke; başka insanlara karşı soğuk muamele yaparak onları kendisinden uzaklaştırmayı da beraberinde getirir ki, öfkeli insanlar başkalarının eğlenmesine, alayına konu olurlar. Aşırı öfke istenilmediği kadar aşırı sakinlik de pek istenmez. Her iki durum da ifrat ve tefriti (azlık–çokluk) ifade ettiğinden ruhsal yapının dengesizliğini dile getirir.
Aşırı öfkede kişinin fiilleri onun aklını başından aldığı gibi doğru düşünmeden de kişiyi men eder. Dolayısıyla öfkenin kontrolü kişinin daha dengeli, gerek bireysel gerek toplumsal gerek ise insanlık açısından istenilen bir kişi olmasına yol açar. Kişisel düşmanlıklara, kötü niyetlere dayalı bir öfke, o kişi için kaba ve nezakette zıt biri olduğunun da göstergesidir. Özetle öfke; insanın algılamalarını, düşünmelerini, irade ve bilincini olumsuz yönde etkileyen olumsuz bir duygu olup çirkinlik boyasıyla boyanmıştır.
Güç zehirlenmesi olarak öğrenilmiş bir davranış olan öfke tutumu, toplumsal çürümeye de yol açmaktadır. Düşüncesizce başkalarına saldıran, kendini hep haklı görmeye alışkın bir insan tipi toplum tarafından da dışlanır. Trafikte, alışveriş merkezlerinde, sokaklarda asık suratlı, öfkeli insan tipleri uyumlu ve geçimli insanları da rahatsız etmektedir. Ciddiyeti, asık suratlılığı öfkeden ayırt edemeyenler duygusal kararsızlık durumu yaşadıklarında öfkeli kişiden bekledikleri davranışı göremeyince hayal kırıklığına da uğrayabilirler. Siyasi hayatımızda çirkin öfkelerin topluma neler kaybettirdiği de bu arada sorgulanabilir.