Gazi KARABULUT
Bir hüzün huzmesi ile hatıralarımı depreştirir her bayram arafesi…
Nedenini bilmesem de gözyaşları ile evimize misafir olurdu çocukluğumun her bayramı…
Annem, bizden saklayamadığı derin manaları damlalarında barındırdığı gözyaşları ile karşılardı her bayram sabahını…
Belki de bize, çocukluğumuzun taleplerini karşılayamamanın derin ıstırabını barındırırdı yüreğinde…
Zaten biz de, alınmışsa eğer “kilik” adını verdiğimiz naylon terliğin kilteli yerini bağlamaya uğraşmanın zevkini çabuk unutur babalarının ellerinden tutarak biraz da yüksek perdeden bayramlıkları ile gezenleri gıpta ile seyre dalardık toprak evimizin sözde balkonundan…
Ardından öğleye kadar kardeşimle birlikte çobanlığını yaptığımız sığırları öğleden sonra ağabeyimize devredince, elimize kimden geçtiğini pek de bilmediğimiz o büyük demir iki buçuk lira ile koşarak Basamaklı Osman’ın marketine gider birer “elvan” açtırarak bayramın en büyük ve tek lezzetini yaşardık kardeşimle…
Şimdi…
Aynı hüznü barındırıyor bu bayram gönlümün namelerinde…
Yüreğimin bir parçası Doğu Türkistan’a ulaşıyor ve boynu bükük, gözü yaşlı, beş yaşında beş asrın yükünü sırtında taşıyan masum Türk evladının çilesi ile kavruluyor…
Oradan Afganistan’ın çölünde kavrulmuş kara yağız Türkmen çocuğunun kendine has kıyafeti içerisinde seyyar bir oyuncakçının ve şekercinin derme çatma tezgahına manalı ve hüzünlü bir bakış ile seyre dalan manzarası ile yanıyor…
Kerkük sembollü Irak Türkmeni bir çocuğun, kavruk yüzündeki hürriyete hasret sürme çekilmiş gibi siyah gözlerinde ise artık sözün bittiği yere yeniden dönüyor derin hıçkırıklar…
Ardından bir Bayır Bucak yiğidi olmaya aday bala bakıyor derin hasretleri anlatan gözlerle…
Nihayet kan ağlıyor topyekun insanlık alemi…
Acıdır ki ziyadesiyle Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda yaşanıyor hüzünler…
En çok da asırlarca hürriyet aşığı bir milletin ata topraklarından geliyor acı dolu haykırışlar…
…
Çok söz söylendi bugüne kadar bayram konulu…
Kim dem vurdu eski bayramlardan, kimi ağıt yaktı insanlığın ahvaline… Nice şiirler yazıldı “bayram” başlıklı…
En çok da Karakoç dile getirdi dilimize has bir üslup ile… Onun bayram şiirlerini seçmek zor ama her halde halimize tercüman olacak en güzel anlatımlarından biri şu dizelerde:
BAYRAMLAR BAYRAM OLA – 6
Âlem-i İslâm’a rahmet su gibi
Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Evleriniz cennet kokusu gibi
Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Zindan, “medrese”dir; gam, yayla size
Farkı yok bin yılın bir ayla size
Melekler yukardan gıptayla size
Baksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Uygur, Kazak, Kırgız, Azerî’nizden
Gitmesin gardaşlık nazarınızdan
Zalimler, zulmünü üzerinizden
Çeksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Süleyman esir de, Simon neden hür?
Hiç durma dünyanın yüzüne tükür..
Müslümanın sesi münafıktan gür
Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Serilsin gönüller döşek misali
Patlasın sevgiler fişek misali
Hakikat, durmadan, şimşek misali
Çaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Haksızlık almasın Hak’kın yerini
Aşsın boyunuzdan aşkın derini
Kimi gözyaşını, kimi terini
Döksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül
Afganistan bir gül, Türkistan bir gül
Vahdet bahçesine her insan bir gül
Diksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Mağdurlar, mazlumlar ersin felaha
Vuslata varanlar varsın bir daha
İrfan tohumunu gece, sabaha
Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Kandır zalimlerin zulüm çiçeği
Öldürür cehalet, ölüm çiçeği
Gençler yakasına ilim çiçeği
Taksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Şehide toprağın hürmet-i aşkı
Anadan fazladır şefkat-i aşkı
Rab’bim yüreklere ülfeti, aşkı
Soksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Hazreti Resul’ün nurlu katına
Gitmek isteyenler binsin atına
Küfrün saltanatı yerin altına
Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Ne makam, ne para olamaz ölçek…
“Kurtuluş İslâm’da” vallahi gerçek
Bu mübarek sevda bizleri tek tek
Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.