Çocukluğumuzda yaşlı ceviz ağaçlarına saygı gösterilirdi. Hatta bunların üzerinde bez parçaları bile bulunurdu. Biraz daha büyüyünce bütün yaşlı ağaçlara saygı gösterildiğini ve bunun bir gelenek olarak Zonguldak kültüründe ağaçlara hürmetin simgesi olarak devam ettiğini öğrenmiş olmak insanı şaşırtıyor. Yaşlı ağaçlara mezarlıklarda bile rastlanırken günümüzde yaşlı ağaç düşmanlığının varlığı üzüntü vericidir. Yaşlı ağaçlara saygının Orta Asya’dan beri devam eden bir gelenek olduğunu öğrenmek biraz şaşırtıcı olmakla beraber, yaşlılık sorunu ve fakirlik birleşince bazı sorunları anlamak kolaylaşmaktadır. Yaşlı ağaçlar yaşlı insanlarla özdeşleştirilerek işe yaramazlıkları vurgulanırken, fakirlik ise intikamını yaşlılığa iftira atarak almaktadır. Fakirlik bir yerde verimsizliğe atıf yapmaktadır.
Yaşlı ağaçlara saygı gösterenler artık azalmaktadır. Yaşlılık ve verimsizlik ikisi bir arada milletin yakasına yapışmış asalak gibi düşünülmektedir. Çocukluğumuzda köylerde yaşlı ceviz ağaçları yanında yaşlı dut ağaçları da çoktu. Çok erkenden iki tür dut olduğunu öğrenmiştik: Aşılı ve aşısız dutlar. Aşılı dutlara ak dut, iri dut, ballı dut vb. adlar verilirdi. Aşısız dutlara ise bicil dut, yaban dutu vb. denilirdi. Şenol Kuşçu hocanın yazdığı “Dut Çocuğu” adlı yazısı bölgede dut ağacı ve meyvesinin kullanılışını çok güzel özetlemektedir.
Eugene Schuyler’in Türkistan adlı Paradigma yayınlarından İstanbul’da 2007 tarihinde basılmış kitabının 193.sayfasında Anadolu’ya dutun Orta Asya’dan geldiği ile ilgili bilgilere rastlamak mümkündür. Çünkü bu eserde de anlatılanlar aynen Zonguldak bölgesinde anlatılanlar gibidir. Eserin 193-196.sayfalarında dut ağacı ve ipek böcekçiliği konuları ele alınmaktadır. Osmanlı döneminde de Anadolu’da ipek böcekçiliği yapıldığı bir gerçektir. Türkistan adlı kitabın 193 ve 196.sayfaları arasında özetle şu bilgiler dikkati çekmektedir:
Taşkent’te ahali dört tür dut ağacı olduğunu kabul edermiş. “Fidan olarak dikilen ve ipek böceği için yaygın olarak kullanılan yabani bir dut olan Hassak, aynı zamanda diğer türlerin de aşılandığı ağaç gövdesi olarak da kullanılır. Bu bilgi dutun aşılandığını ortaya koyar. İkinci olarak aslen İran’dan getirilen şah dut. Buna karadut da denir. Üçüncüsü hepsinden büyük ve güzel bir tür olup Belh’ten getiren belhi ki Zerefşan (Altın saçan) vadisinde en yaygın ağaçtır. Dördüncü olarak Harezm ya da Hive’den getirilen harezmidir. Bu dut bembeyaz, neredeyse çekirdeksiz olan meyveleri hem taze hem de kurutulmuş olarak yiyecek içinde bol miktarda kullanılır. (Belki de Anadolu’da dut kurusu denilen bu dutun kurutulmuş halidir) Bunlar bazen öğütülür ve suyla karıştırıldığında ferahlatıcı bir içecek olur. Beyaz unla karıştırıldığında dut helvası denilen bir hamur yapılır. Buna dut tatlısı da denilebilir.
Yabani dutların tohumları mayıs ve haziran aylarında ekilir. Tohumdan yetişen fidanlar başka bir yere dikilip küçük parmak kalınlığına ulaştıklarında (Yani ikinci ve üçüncü yıl) aşılanırlar ve ertesi yıl dut verirler. Bunların yaprakları ipek böceği beslemek için çok uygundur. İyi aşılanmış üç yaşındaki iri ağaçlar iyi bir paraya satılır”. Bu bilgiler yanında Meydan Larousse’nin III.cildinin 923.sayfasında Türkiye’de ak dut, kara dut ve kırmızı dut olarak üç çeşit dut yetiştirildiği yazılıdır. Türkiye’de XII.yüzyıldan beri yetiştirildiği tahmin edilmektedir. Tatlı olduğundan kurutulup kuru yemiş olarak da yenmektedir. Odunu mobilyacılığa, tornacılığa, araba yapımı ve gömme süs işlerine elverişlidir” denmektedir. Zonguldak bölgesinde kullanılan dört tekerlekli öküz arabasının yapımında dut ağacı kullanılırdı. Günümüzde Zonguldak bölgesinde artık köylerde de dut ağaçlarının sayısı git gide azalmaktadır.
Dutun meyvesinin tarlada çalışan kadınlar tarafından şeker yerine bez parçasına sarılarak çocuklara emdirildiğini Şenol Kuşçu hoca çok güzel anlatır. Çocukların dutları sevmesi, tatlı ve yumuşak oluşuyla ilişkilidir. Bazı çocuklar dutu çok sevdikleri için onlara “dut çocuğu” değil, “dut delisi” lakabı takılırdı. Dut delisi, duta çok düşkün olan, dutu çok seven anlamındadır. Tarlada ağzına emzik yerine içine dut konarak ıslatılan bezi emen çocuklara dut çocuğu denebilir. Dut çocuğu ile dut delisi olan çocukları birbirine karıştırmamak gerekmektedir.