ORHAN KILIÇOĞLU
”Gölgesinde yaşayıp, sonsuz merhametinden, nimetinden, hasbelkader ellerine geçirdikleri rütbe ve makamlarından istifade ederek semiren ahde vefasız nankör köpeklerin hedefi olan mazlum ve mağdur bir milletin adıdır Türk”
TÜRK; İnsanlığın huzur ve güveninin sağlanması Ve de Irz- namus ve haysiyetinin korunarak, İnsan onuruna yakışan bir hayat sürmesi için Cenab-ı Allah tarafından memur ve muhtar kılınmış mubârek ve muazzez bir milletin adıdır /
Yetmişe yaklaşan ömrüm içinde şuna şahit oldum ki; her kim ister din kisvesiyle, ister sosyalizm, isterse de herhangi bir ideoloji adına Türk milletini inkâr edip küçümsüyor ise alayı birden; Ahlâk fukarası / Nankör / Kadir kıymet bilmez / Soy özürlü / Genetik takıntılı / Onun bunun kuçu kuçusu / Satılmış birer işbirlikçidirler /
Bilhassa din kisvesine bürünerek, bu kisve altında Türklüğe çatanlara çok iyi dikkat edilmeli zira bu gibiler koyunlarında haç gezdirirler, utanmadan da âlim- ulema pozlarıyla câmi – dergâh – tekke çevrelerinde vaaz! verirler…
Yüce dinimiz İslâm’ı süfli maksatlarına âlet ederek; Türk milletinin inkârı cihetine gidenlerin bu aşağılık fikirlerine kanan saf ve temiz insanlarımızı mutlaka uyarmalıyız…
TOPRAK – SU VE TÜRK; Bu üçünü sev… Bu üçünden um… Bu üçünden kork… Bu üçüne karşı sakın nankör olma… Çünkü bu üçü olmadan yaşama şansın yoktur!
TÜRK: Yüce Allah Zül Celâl Hazretlerinin, Mâide, âyet 54 de övdüğü ve İslâm’a bayraktar / İnsanlığa ise hizmetkâr kıldığı / Asla zulmetmeyen / Zulmedenleri affetmeyen / Eline geçen dünya nimetlerini dağıtan / Kimsesizlere karşı yumuşak yürekli / Haksızlıklar karşısında ise demir yumruklu / Asla kibirlenmeyen ve böbürlenmekten hoşlanmayan / Asil ve soylu bir milletin adıdır / Ve sırf bu özelliklerinden dolayıdır ki NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE…
M. KEMÂL ATATÜRK’ÜN İFADESİYLE; Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en alasından bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı onların oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır. Kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
Türk milleti asker millet oluşundan dolayıdır ki bugün kendisine ”Dedenin 9 Eylül 1922 de İzmir’den denize döktüğü palikaryaların geride kalan enikleri şimdi sana kefen biçiyor, EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE DÖN” emrini verecek bir Komutan bekliyor!