Hasan KORKMAZ
Papa “soykırım” kelimesini kullandı! Eyvah ne olacak? En iyisi biz Vatikan büyükelçimizi Ankara’ya çağıralım. İki gün istirahat etsin. Vatikan da hak ettiği yanıtı almış olur.
Ermeni lobiciler bütün güçleriyle 24 Nisan gününü “Ermeni soykırımı” adını verdikleri Büyük Yalan’ı anma günü olarak yaymaya ve kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Bilindiği gibi Papa, San Pietro Bazilikası’nda yapılan “Ermeni şehitliğinin 100. yılı için kutsal ayin” adlı törenin açılışında Ermeni cemaatine seslendi.
Papa “Son yüzyılda insanlık 3 büyük trajedi yaşamıştır. Bunların ilki, genel olarak 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak görülen ve siz Ermeni halkına karşı yapılmış olandır. Piskoposlar, rahipler, dindarlar, kadınlar, erkekler, yaşlılar ve hatta savunmasız çocuklar ve hastalar bile öldürülmüştür” dedi. Papa’nın bu konuşmasını önceden tespit değil tahmin bile edemeyen diplomasimizin durumu ortaya çıktı. Aslında Papa Francesco, Buenos Aires Başpiskoposu olarak görev yaptığı dönemde, 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelemişti. Papalık görevine gelmesinin ardından da Haziran 2013’te Vatikan’da Ermeni cemaati temsilcilerini kabulü sırasında yaptığı bir konuşmada, “20. yüzyılın ilk soykırımı, Ermenilere yapılmış olandır” demişti.
Ermeniler’in 2015’de atağa kalkacağı bir sır değil. Yıllardır hazırlanıyorlar. Tabii şartlarda biz de hazırlanıyor olmamız gerekiyor. Türkiye’yi yurt dışında temsil eden ya da etmesi gereken, misyonlarımız bu konuda donanımlı olmalı diye düşünüyoruz. Erivan’da 24 Nisan’da yapılacak uluslar arası toplantıya katılacak olan ülkelerin devlet adamları büyük bir yankı uyandıracak. Ülkelerinde de sözde Ermeni Soykırımı medyada öne çıkacak. Eğer bizim diplomatik misyonlarımız bu konuda üzerlerine düşeni yerine getirdiler ise sorun yok demektir. Ermeni tezleri iddia olarak yer bulacak ve fazla etkili olmayacaktır.
Aslında bizim büyük bir avantajımız var. İsrail, Yahudi soykırımı dışında bir başka olayın “soykırım” olarak nitelendirilmesini istemiyor. Medya üzerindeki etkileri ile Yahudi diasporası bu konuda bizim yanımızda sayılır eğer ki biz bu desteği hak ediyorsak.
Bunun tersini düşünmek istemiyoruz. Misyon şeflerimiz, Cumhurbaşkanı’nın tabiri ile, monşerler, gerekli lobi çalışmasını yapmadılar ise orada sorun var demektir. Eğer yan gelip yattılarsa, milli meselelere duyarsız kaldılarsa, kendi rahatlarını ön planda tutup “netameli konularda” konuşmaktan imtina ettilerse ülkemize, milletimize ve tarihimize sürülecek karada onların da el izi olacaktır.
Aslında “Hatırlamak gereklidir, hatta zorunludur, çünkü kötülüğü saklamak ya da inkâr etmek, bir yarayı tedavi etmeden kanamaya bırakmaya benzer” ifadelerini Papa’nın kullanması bir işaret fişeği. Bu günlerde arka arkaya alacağımız darbelerin habercisi. Kim ne derse desin, bu ayin ve Papa’nın açıklamaları öngörülmeliydi. Aksi zaafın ispatıdır.
Ya diğer ülkelerde neler oluyor? Neler olacak? Misyon şeflerimizin keyfi ne durumda acaba? Nasıl hazırlandılar 2015’e? Umarım gerekli lobi faaliyetleri, diplomatik temaslar yapılmıştır. Zira ilgili ülkelerde bizim tezlerimizin aksi bir açıklama gelir ya da sözde soykırımı tanıma benzeri bir gelişme yaşanırsa, ilişkiler yıllarca düzelmeyecek şekilde bozulacaktır.
Yıllardır duyarız 3T aşamaları diye: Tanınma – Tazminat – Toprak. Bizim misyonlarımız, diplomatlarımız eğer gerekeni yapmadılar ise onlar da eli kanlı Taşnak ya da ASALA kadar milletimize, tarihimize ve şehit diplomatlarımıza zarar vermiş olacaklardır. 10 yıl boyunca ASALA’nın öldürdüğü, yaraladığı meslektaşlarına en büyük ihanet bugün sessiz kalmış olmaktır.
Peki umudumuz var mı? Gerçekten korkuyoruz ki, tavşan pisliği misali ne kokar ne bulaşır, bir diplomatik politika izlenmiş olsun. Yıllardır bugün paralel devlet denilen cemaatin masasından kalkmayıp, bugün de ya Erdoğan giderse, diye paralel yapı ilişkilerini bozmayan, düzeyli beraberlik yaşayan monşerler bu milli meselede de sessiz, hissiz, hareketsiz kalmış olmaları kuvvetle muhtemeldir. Ve bu monşerlerin yanında Papa’nın hiç suçu yoktur.