Ergun KAFTANCI
BİR gazete “Susma haykır, değişim yakındır” diye başlık atmış…
İç Güvenlik Yasa Tasarısı‘nın ilk on maddesi kavga gürültü arasında kabul edilince bu başlık öne çıkmış.
İç Güvenlik Yasa Tasarısı‘nın ilk on maddesi kavga gürültü arasında kabul edilince bu başlık öne çıkmış.
Bir çağrışım; başlık herhalde halkın maddelere karşı tepki koymasını sağlamak için kullanılmış olmalı, aynı zamanda da bir uyarı.
Yadırganacak bir durum yok…
Yurttaşlar anayasamızda da yer alan demokratik haklarını kullanarak tasarıyı tümüyle protesto edebilir. Demokrasinin güzel yanı da budur; bu sistemde toplum, beğenmediği, çağdışı saydığı, sıkıcı, hak ve hukuku ortadan kaldırıcı, esaret getirici her girişime karşı direnme hakkını kullanabilir…
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer Meclis tarafından ele alınan yasa tasarısının ilk on maddesinin demokratik hakları ortadan kaldırdığı ve baskı getirdiği için tasarıdan çıkarılmasını istediklerini açıkladı.
Bu konuda bir grup hukuk adamı akademisyen yazıyla, Meclis başkanlığına başvurmuş ve “Komisyondaki çalışmalara biz de katılalım” demiş ama bu istek Meclis’te makes bulmamış, yanıt bile verilmemiş..
Tasarı 132 maddeden ibaret; ilk on maddesi hukukçular tarafından akla , mantığa, hukuka ve siyasete aykırı bulundu. O nedenle komisyona katılarak yasamayı uyarmak istediler ama buna olanak bulamadılar…
Hürriyet gazetesinden İzzet Çapa‘nın Prof. Sözüer ile yaptığı söyleşiyi gazeteden ya da internetten okuduğunuzda tasarıdaki hükümlerin toplumda
baskı kuracak ve insanlar için pranga sayılacak nitelikte olduğunu görecek ve Prof. Sözüer‘in gerçekleri çekinmeden söylediğine tanık olacaksınız…
Adem hoca özetle şunu söylüyor, diyor ki:
-Bunlar gelirken bürokrasiye karşı vatandaş dediler, şimdi vatandaşa karşı bürokrasi diyorlar…
Bu özet, tasarı hakkında herhalde çok şey anlatmaktadır…
* * *
ENGELLİ bir yurttaş AKP ilçe Başkanlığı’na başvurarak milletvekili olmak istediğini söylemiş. “Belgelerini getir”demişler; gitmiş ikametgâh senedi dahil istenilen her belgeyi getirmiş.
Bu defa “Para” demişler. Yurttaş hazırlıklı, elini iç cebine sokup parayı çıkarmış ve ilçe başkanına teslim etmiş… Ardından aday adayına mikrofonu uzatmışlar, “Konuş” demişler, o da lafa “AKP” diyerek girmiş…
Hemen sözünü kesmişler, “Yeniden başla” demişler. Aday adayı ikinci kez AKP deyince “Dur” demişler, mikrofonu elinden almışlar. “Partimizin adı Ak Partidir, AKP değil, aday adaylığınızı kabul etmiyoruz…” diyerek aday adayını şaşkına çevirmişler.
Sonuç?
Adamı kapıya kadar sürükleyerek götürmüşler…
Belgelerini ve parasını iade etmişler mi orası meçhul…
Anlaşılan yolsuzluk, rüşvet, suistimal, nüfuz ticareti gibi pis işlere bulaşmış partili sayısı artınca insanlara AKPdemeyi yasakladılar ve herkesi Ak Parti adını kullanmaya zorladılar…
Akıllarınca Ak Parti denildiğinde, bütün pislikler silinecek ve şaibeliler aklanmış olacak.
Kısacası, garibim aday adayı yurttaşımız, bu yüzden gümbürtüye gitmiş…
* * *
TAM bir yılan…
Yadırganacak bir durum yok…
Yurttaşlar anayasamızda da yer alan demokratik haklarını kullanarak tasarıyı tümüyle protesto edebilir. Demokrasinin güzel yanı da budur; bu sistemde toplum, beğenmediği, çağdışı saydığı, sıkıcı, hak ve hukuku ortadan kaldırıcı, esaret getirici her girişime karşı direnme hakkını kullanabilir…
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer Meclis tarafından ele alınan yasa tasarısının ilk on maddesinin demokratik hakları ortadan kaldırdığı ve baskı getirdiği için tasarıdan çıkarılmasını istediklerini açıkladı.
Bu konuda bir grup hukuk adamı akademisyen yazıyla, Meclis başkanlığına başvurmuş ve “Komisyondaki çalışmalara biz de katılalım” demiş ama bu istek Meclis’te makes bulmamış, yanıt bile verilmemiş..
Tasarı 132 maddeden ibaret; ilk on maddesi hukukçular tarafından akla , mantığa, hukuka ve siyasete aykırı bulundu. O nedenle komisyona katılarak yasamayı uyarmak istediler ama buna olanak bulamadılar…
Hürriyet gazetesinden İzzet Çapa‘nın Prof. Sözüer ile yaptığı söyleşiyi gazeteden ya da internetten okuduğunuzda tasarıdaki hükümlerin toplumda
baskı kuracak ve insanlar için pranga sayılacak nitelikte olduğunu görecek ve Prof. Sözüer‘in gerçekleri çekinmeden söylediğine tanık olacaksınız…
Adem hoca özetle şunu söylüyor, diyor ki:
-Bunlar gelirken bürokrasiye karşı vatandaş dediler, şimdi vatandaşa karşı bürokrasi diyorlar…
Bu özet, tasarı hakkında herhalde çok şey anlatmaktadır…
* * *
ENGELLİ bir yurttaş AKP ilçe Başkanlığı’na başvurarak milletvekili olmak istediğini söylemiş. “Belgelerini getir”demişler; gitmiş ikametgâh senedi dahil istenilen her belgeyi getirmiş.
Bu defa “Para” demişler. Yurttaş hazırlıklı, elini iç cebine sokup parayı çıkarmış ve ilçe başkanına teslim etmiş… Ardından aday adayına mikrofonu uzatmışlar, “Konuş” demişler, o da lafa “AKP” diyerek girmiş…
Hemen sözünü kesmişler, “Yeniden başla” demişler. Aday adayı ikinci kez AKP deyince “Dur” demişler, mikrofonu elinden almışlar. “Partimizin adı Ak Partidir, AKP değil, aday adaylığınızı kabul etmiyoruz…” diyerek aday adayını şaşkına çevirmişler.
Sonuç?
Adamı kapıya kadar sürükleyerek götürmüşler…
Belgelerini ve parasını iade etmişler mi orası meçhul…
Anlaşılan yolsuzluk, rüşvet, suistimal, nüfuz ticareti gibi pis işlere bulaşmış partili sayısı artınca insanlara AKPdemeyi yasakladılar ve herkesi Ak Parti adını kullanmaya zorladılar…
Akıllarınca Ak Parti denildiğinde, bütün pislikler silinecek ve şaibeliler aklanmış olacak.
Kısacası, garibim aday adayı yurttaşımız, bu yüzden gümbürtüye gitmiş…
* * *
TAM bir yılan…
Karayılan!
Türbeyi PYD ile IŞİD arasındaki anlaşma sonucu oradan kaldırmışız. Demek ki yanlış politika izliyoruz ki Karayılan, bu açıklamayı yapabiliyor.
İddiası doğru mu bilmek zor!
Ancak PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ile ilişkimiz malûm; o çetenin lideri defalarca Ankara’ya geldi ve baştakilerle görüştü, belki de pazarlık yaptı… IŞİD’e gelince, bu vahşilere silah verdiğimiz iddiası da bugüne kadar ciddi biçimde yalanlanmış değil; Avrupa ülkelerinde hâlâ bu konuşuluyor.
Rehin aldıkları konsolosluk binamızdaki görevlileri yapılan pazarlık sonucu saldıklarını ortaya yayan da IŞİD. Yalansa neden doğrusunu açıklamadık?
Boşuna “İki çete birlik olup yol verdi” denilmiyor ki…
Karayılan bunu deşifre etmiş oldu!
Yazık; koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘ni ne hale getirdik görün!
Yazık; koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘ni ne hale getirdik görün!
* * *
YARGITAY karar verdi ama dinleyen kim!
Bu iktidar ,yargı kararlarını uygulamamakta direnince kurumların başında olanlar da aynı yolu izliyor.
Elektrik dağıtım şirketleri bundan böyle kayıp kaçak bedelini aboneden alamayacak. Kim elektriği kaçak kullanıyor ve enerji kaybına neden oluyorsa bedelini o ödeyecek, Yargıtay’ın kararı böyle…
Ancak karar uygulanmıyor, dağıtım şirketleri yargı kararını elaltı yaptı, uygulayan yok. Yurttaş ise perişan, faturalar hayli kabarık geliyor. Evler fabrika mı yahu; neden insanlar, bir fabrikanın ya da atölyenin ödediği kadar elektrik bedeli ödemek zorunda bırakılıyor…
İtiraz edenlere verilen cevap hep aynı:
-Önce öde, sonra itiraz et, belki fazla ödediğini alırsın…
Sanki dağ başındayız; bu şirketler de Deli Dumrul!
* * *
HALK ayaklanmasına sahne olan ve diktatör Kaddafi’nin halledilmesinden sonra para yardımı yaptığımız Libya’nın da biti kanlandı.
Vaktiyle koalisyon güçlerinin harekât kararı almasına direnmiş ve Libya’yı koruma pozisyonuna geçmiştik. Nitekim harekâta katılmadık, sadece denize açılarak koalisyon güçlerinin güvenliğini sağladık…
İşte bu Libya şimdi orada iş yapan Türk Şirketleri’ni ülkeden uzaklaştırıyor ve hak edişlerini ödemiyor; herhalde makine parklarına da el koyuyordur…
Müstahakız…
Besledik kargayı şimdi gözümüzü oyuyor!