MECLİS Araştırma Komisyonu dört bakanı neden Yüce Divan‘a sevketmemiş biliyor musunuz?
Adı geçen şahıslar hakkındaki iddiaları pekiştirecek “Yeterli delil” bulunamamış…
Açıkçası, o paralar, ayakkabı kutuları, ağzına kadar dolar ve avro ile dolu kasalar, para sayma makineleri, telefon konuşmaları, saat, çikolata kutusu, geziler filan delil sayılmamış.
Hele şu gerekçeye bakın, demişler ki:
-Bakanların yolsuzluk yaptığının ve rüşvet aldığının ispatı için taraflar arasında anlaşma olması lâzım…
Yok, onu bulamamışlar…
Şöyle olsaydı…
“Rüşveti veren ile alan olarak aramızda iş bu akit yapılmıştır” ifadesiyle bu ahlâksızlığı kâğıda döküp yazıyla bağlasalardı, rüşvet olayı yaşanmış sayılacaktı…
Komisyon o zaman da “Nerede bu anlaşmaya tanık olanlar” diyerek şahitleri arayacaktı.
Buldu, buldu; bulamadı yine rüşvet trafiğinin ispat edilemediğine, dolayısıyla suçun oluşmadığına hükmedecekti…
…………………………
Özal‘ın döneminde yaşanan benzer olayı anımsayacaksınız…
İş adamlarından biri, rüşvet verdiği banka genel müdürünün yargılanması sırasında rüşvet almadığını iddia eden zanlının “İspat et, belge göster” şeklindeki çıkışına yargıç önünde “Ulan pezevenk, rüşvetin belgesi mi olur” yanıtı vermişti…
O günler çok geride kaldı…
Geldik belge diye taraflar arasında anlaşma arama günlerine…
Kepazelik de tarih gibi, tekerrür etmeden duramıyor!
…………………………
Yahu AKP’li arkadaşlar, değerli Komisyon Üyeleri, sorum size; siz her hangi bir rüşvet olayında anlaşma yapıldığına tanık oldunuz mu?
Bu kararınız, öküz altında buzağı aramayı da geçti!
* * *
PEKİİİ, yolsuzluk ve rüşvet suçunun işlendiğine dair yeterli delil olmadığını kabul edelim ve dolayısıyla bu yönde kanaat oluşmadı diyelim, haksız mal edinme de mi saptanamadı…
Oysa MASAK raporunda adı geçen eşhasın, haksız mal edindikleri iddiası var. Raporda mal beyanlarından bu durumun ortaya çıktığı vurgulanıyor. Adı geçen kimselerin mal varlıklarının gelirleriyle orantılı olmadığı saptanmış…
Beyler şayet vekil olmasaydı, sıradan biri yani dokululabilir yurttaş olsaydı yargılanır, yasaya göre de 3 yıldan 5 yıkla kadar hapisle cezalandırıldı…
Arkadaşlar bundan da yırttı…
* * *
TÜRKLER tarihte 16 devlet kurdu.
17’ncisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte kurduğumuz devlet sayısı aslında 18. Nedense KKTC’yi sahiplenmiyoruz ki kurduğumuz devletlerden biri olarak saymıyoruz.
Kendi devletini sahiplenmeyen insanlar neden el âlemin KKTC’yi tanımamasına kızar, onu da anlamak mümkün değil!
…………………………
Görüntü ilgi çekici…
Beştepe sakini olan cumhurun başı, iki yanı tarihi kıyafetlerle donatılmış askerler arasından ağır ağır iniyor.
Sağ ayağının burnu sol ayağının burnuna baksa bile ağır adımlar atıyor; İlk kez gören düztaban olduğunu iddia edebilir, değil!
Dikkatli ve yavaş hareket ettiği için adımları da tempoya uygun…
Merdivenin iki yanında tarihteki Türk Devletleri’nin çerileri sıralanmış; hepsi farklı giysiler içerisinde. Bu görüntüyü kim akıl etmişse iyi etmiş, ancak kıyafetler pek rüküş. Daha doğrusu aslı gibi değil. Mesela birinin kafasına Alman Nazi askerinin miğferine benzer miğfer geçirilmiş…Ama askerin elinde mızrak var…
Bir diğeri eski İngilizlere benzer bir kiyafete bürünmüş; giysisinde parlak düğmeler var. Sayamadım, galiba ondan fazla…
Komik!
Askerlerin kaftanları, kılıçları, zırhları asıllarına benzemiyor, uydurma…
Keçi sakallı Türk askeri hiç olmamış, merdivene sıralananlar arasında ise var. Velhasıl-ı kelâm 16 Türk Devleti’nin çerisi aslına benzetilememiş…
Yine de hoş bir girişim…
Rötuşlar yapılabilir…
Milliyetçiliği ayakları altına alan bir anlayıştan böyle bir girişimin sadır olması tebrike değer!
* * *
ÜLKESİNDE demokrasinin egemen olmadığını kamufle etmek için gittiği her yerde demokrasi havarisi kesiliyor.
Demokrat ülkelerde düşünce hürriyeti vardır, düşünceyi ifade hürriyeti vardır. Gösteri yapma hürriyeti vardır, basın -haberleşme- hürriyeti vardır, dini ve vicdan hürriyeti vardır, yerleşme ve seyahat hürriyeti vardır, dernek kurma hürriyeti vardır, hak arama hürriyeti vardır, bilim ve sanat hürriyeti vardır.
Bunların bulunmadığı ya da kıstlanmış olarak belirli oranda bulunduğu ülkelerde demokrasi kavramı güçlüdür demek ve demokratik olmakla övünmek mümkün değildir.
“Biz demokratik bir devletiz” ya da “Ülkemizde demokrasi var” veya “Demokrasi başımızın tacı” gibi aslı astarı olmayan beyanlarla hiçbir ülke demokratik devlet çizgisine gelememiştir.
… Ve hepsi, muz cumhuriyeti olarak kalmıştır. (bkz: Türkiye)
…………………………
Siyasal iradeyi, Gezi olayları sırasındaki çarpık tutumu nedeniyle protesto eden Yar.Doç. Dr. Elifhan Köse, ülkede demokrasi olsaydı bir bilim insanı olarak hapse mahkûm edilebilir miydi…