MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısına ilk kez başkanlık etmesine ilişkin, “Baştan itibaren eline tutuşturulan yol haritasında başkanlık sistemi var. Onun için fiilen başkanlık sistemine geçmeye çalışıyor, neticede onun bir adım sonrasında da zaten uyguluyoruz diyecek. Başkanlık sistemine bir yol açma gayreti içerisinde. Türkiye için hiç de hayırlara vesile olabilecek, hayırlar getirebilecek bir sistem değil” dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, 2015 genel seçimleri hakkında basın toplantısı düzenledi. MHP Genel Merkezi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıda konuşan Öztürk, şu önemli açıklamalarda bulundu: Son zamanlarda yazılı ve görsel basında seçimlerin dürüstlüğüne ve şeffaflığına gölge düşürecek derecede hile ve usulsüzlük yapıldığına dair ciddi söylentiler ve itiraf niteliğinde haberler çıkmaktadır. Bu kaygı verici iddialar, seçim sonuçlarına olan güveni hızla azaltmaktadır. Seçim sistemimizdeki yanlışlık ve eksikliklerin yol açtığı olumsuzluklar, kamuoyunda seçim sonuçlarının hileli ve şaibeli olduğu inancını yaygınlaştırmaktadır. Oysa vatandaşların güven ve desteğini kazanmış bir siyasi iradenin akıllarda soru işareti bırakmadan seçim sandığına yansıması gerekmektedir. Seçimler, halk iradesinin Meclise yansımasını sağlayan en önemli araçtır. Bu aracın doğru kullanılması, demokrasinin sağlıklı işlemesinin olmazsa olmaz şartıdır. Bu şartın yerine getirilmesi hem siyasi partilerin hem de devletin temel kurumlarının görevidir. Bu kurumlar içinde yer alan en önemli unsur ise yargıdır. Nitekim Anayasa’mız, seçimlerin adil bir şekilde planlanıp icra edilmesi görev ve sorumluluğunu önemli bir yargı organı olan YSK’ye vermiştir. Ancak AKP hükûmeti hem 12 Eylül Referandumu’ndan sonra yüksek yargı organlarının yapısı içine nüfuz etme imkânını elde etmiş hem de YSK’nın uhdesindeki birtakım yetki ve sorumlulukları İçişleri ve Adalet Bakanlıkları gibi siyasi idarenin parçası olan kurumlara devretmiştir.Bu suretle yargı, kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı olarak âdeta iktidara bağlı bir kurum hâline getirilmiştir. YSK ise seçimlere ilişkin kendisine ait olan yetkilerin idareye devredilmesine seyirci kalmıştır. Bu şartlar altında yapılacak seçimlerde alınacak sonuçlar halkın iradesini değil, iktidarların ve onların yönetimde olmasından fayda umanların iradesini temsil edecektir. Halkın gerçek iradesinin Meclise yansıması isteniyorsa mevcut seçim sistemimiz mutlaka ıslah edilmeli ve bu konuda alınacak tedbirlerle seçim hileleri konusunda kamuoyunda yerleşik şüpheler ortadan kaldırılmalıdır. AKP iktidara geldikten sonra 25 Nisan 2003 tarihinde “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nı TBMM’ye göndermiş ve tasarı kabul edilerek Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü Sistemi (SEÇSİS) uygulamaya konulmuştur. Bu kanun değişikliği ile birlikte seçim sistemimizde köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Ne yazık ki bu değişiklikler seçimlerin sancılı geçmesine yol açmaktadır. Seçimler sırasında ortaya çıkan aksaklıklar önceleri fikir alışverişi ve diyalogla giderilebilecekken YSK’nin şeffaflığa kapalı olması sonucu uygulama anında öngörülemeyen hatalar, yanlışlıklar ve eksikliklerin telafisi imkânsızlaşmıştır. Seçim günü oylama sırasında çıkan bu sorunlar; hem seçimlerin güvenilirlik ve dürüstlüğüne hem de demokrasimize gölge düşürmüştür. Örneğin son yapılan 30 Mart Mahallî İdareler Genel Seçimlerinde 2,5 milyon gibi devasa bir geçersiz oy ortaya çıkmıştır. Bu geçersiz oyların kime verildiğinin hiçbir önemi yoktur. Ancak böylesine yüksek bir rakam, sistemin aksadığının en önemli göstergelerindendir. Büyük sayılar içeren bir seçim sisteminin hatasız işlemesi zordur ama hataları şeffaflık ve fikir alışverişi ile, demokrasiyi işleterek en aza indirgemek mümkündür. MHP olarak bizim yaklaşımımız da bu bağlamdadır. Kaldı ki 12 yıla yakındır uygulanan bir sistemi yeniden yapmayı önermek yerine aksayan yönlerini düzeltmek ve hatalarını en aza indirmek daha akılcı bir yaklaşımdır. Seçim sistemi; seçmenlerin tespiti, oylama işlemi, sayım işlemi ve sonuçların alınması başlıkları altında dört aşama hâlinde işlemektedir. Hâlihazırda bunlardan ilk üçünde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Sonuçların alınması merhalesinde yaşanan aksaklıklar ise YSK’nin Siyasi Partiler için oluşturduğu Sandık Sonuçları Paylaşım Sistemi projesi ile çözülmüş görünmektedir. Kamuoyunda seçim güvenilirliğinin azalmasına zemin hazırlayan bazı olumsuzluklarla bunların giderilmesi içinMHP olarak belirlediğimiz çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşmakta yarar bulunduğuna inanıyoruz. 2015 Genel Seçimlerine hile karıştırılmaması, dürüstlük ilkesinin korunması ve gerçek halk iradesinin sandığa yansıması bakımından lüzumlu gördüğümüz hususlar şunlardır: Kısa adı MERNİS olan “Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi” kapsamında Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına sayısal kimlik numarası verilerek nüfus kayıtları veri tabanı oluşturulmuştur. Ancak MERNİS projesi İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne bağlı bir sistemdir. Yani idareye bağlı bir birim tarafından yürütülmektedir. MERNİS sisteminde adres göstermek kaydıyla inşaat hâlindeki evlere bile seçmen kaydı yapmak mümkündür. Nitekim farklı illerde yaşayan bazı vatandaşlar, kendileri ve aile fertleri ile hiçbir ilgisi bulunmayan ve hiç tanımadıkları kişilerin kendi evleri adres gösterilmek suretiyle seçmen kaydedildiklerini bildirerek İlçe Seçim Kurulu vasıtasıyla YSK’ ya başvuruda bulunmuştur. Basına yansıdığı kadarıyla Türkiye’nin birçok yerinde meydana gelen aynı adrese birden fazla aile yazılması hadiselerini de düşündüğümüzde iktidarın elindeki MERNİS’in seçim hileleri için önemli bir araç olarak kullanılabileceği ortaya çıkmaktadır. Kısa adı UYAP olan “Ulusal Yargı Ağı Projesi”, sistemin bir diğer ayağını teşkil etmektedir. Esasen yargı faaliyetlerinin tek bir merkezde toplanarak kontrol edilmesi amacıyla hazırlanan UYAP sisteminin seçim sonuçlarının işlenmesinde kullanılmaya başlanmasıyla YSK’ ya ait olan bu görev ve yetki de Anayasa’ya aykırı olarak idareye devredilmiş olmaktadır. Başka bir deyişle seçim sonuçları ile ilgili bütün bilgilere Adalet Bakanlığınca dolayısıyla hükûmet tarafından erişilebilmekte ve müdahale edilebilmektedir. AKP iktidara geldikten sonra 25 Nisan 2003 tarihinde “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı”nı TBMM’ye göndermiş ve tasarı kabul edilerek SEÇSİS (Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü Sistemi) uygulamaya konulmuştur. Yazılım alt yapısı olarak SEÇSİS’e geçişe paralel olarak seçmen kayıtlarının tutulmasında İçişleri Bakanlığı kontrolündeki MERNİS, seçim sonuçlarının aktarılmasında ise Adalet Bakanlığının kontrolündeki UYAP projesi kullanılmaya başlanmıştır. Böylece Anayasa’nın 79. maddesinde belirtilen “Seçimler yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.” hükmüne göre yargı erkinin bir parçası olan (YSK) tarafından yürütülmesi gereken seçimler, YSK’nin kendi rızasıyla ya da göz yummasıyla dolaylı olarak hükûmetin eline teslim edilmiştir. YSK’nın teşkil edildiği 1961 yılından itibaren yapılan bütün mahallî ve genel seçimler YSK yetki ve sorumluluğunda icra edilmiştir. Hâl böyle iken seçmen kayıtlarının tutulması, seçimlerin icrası ve seçim sonuçlarının işlenmesi ve değerlendirilmesi yetkisinin YSK’dan alınarak dolaylı yoldan hükûmete yani siyasi idareye devredilmesi kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırıdır. Bu, Türk siyasi tarihinde bir ilktir ve Anayasa’ya aykırıdır. Bu suretle hükûmet, yürütmenin yanı sıra yargı erkinin seçimleri kontrol etme yetkisini eline geçirmiştir. Yargının iktidarları belirleyen bu çok önemli yetkinin iktidarın eline geçmiş olması, seçimlerin adil şekilde sonuçlanması ve halk iradesinin sandığa yansıması önünde engel teşkil eden fevkalade sakıncalı ve tehlikeli bir gelişmedir. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 36. maddesinde yer alan hükümler şöyledir: Kanun uyarınca, Türkiye’nin nüfusundaki çelişkili istatistiklerin giderilmesi için nüfusun ve seçmen sayısının sağlıklı olarak belirlenebilmesi için acilen nüfus sayımı yapılmalıdır. Sandık seçmen listelerinin düzenlenmesi görevinin tarafsız yargı organı olan YSK’ya verilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Sandık seçmen listelerinin askı süresinin 14 günden daha uzun bir süreye çıkarılması için yasal düzenleme yapılmalıdır. Seçmen listelerinin belirlenmesi ile ilgili bu tekliflerimiz gerçekleştirilemeyecek ise hiç olmazsa her yeni seçimde bir önceki seçimde yer alan seçmenler ile yeni seçmen listeleri karşılaştırılmalıdır. Yeni eklenen seçmenler ile seçmen hüviyetini kaybedenlerin gerekçe ve sebepleriyle birlikte açıklanması sağlanmalıdır. Böylece yaş dolumu sebebiyle yeni seçmen, kısıtlılıktan kurtulma nedeniyle yeni seçmen, ölüm nedeniyle düşme, mahkûmiyet ve kısıtlılık nedeniyle düşme gibi gerekçeler dikkate alınmış olacaktır. Ayrıca her yeni seçimde bunlarla birlikte mahalle cadde sokak apartman dairesi bilgileri girilerek belirlenen yeni Ulusal Adres Veritabanı Listelerinin de siyasi partilerle paylaşılması gerekmektedir. 2. Sahte Seçmenlerin ve mükerrer kişilerin oy kullanmalarını önlemek için parmak boyası, hapis cezası gibi caydırıcı yaptırımların getirilmesi gerekir. 3. Seçim kurullarında görev yapacak başkan ve üyeler ile sandık başkanları, üyeleri ve seçim güvenliği için görevlendirilecek emniyet personeli, tarafsız kişilerden kura yoluyla belirlenmelidir.Bunlar önceden ilan edilmeli ve partiler tarafından bu personelin hem kendi sandıklarında hem de görev yaptıkları sandıkta oy kullanıp kullanmadıkları denetlenmelidir. YSK’nin 2009 Mahallî İdareler Seçimleri ve önceki seçimlerde görevlilerin hem ikamet ettikleri yerdeki kendi sandıklarında hem de görevli olduğu sandıkta mükerrer oy kullanabilmesini engelleyecek ve tespit edecek bir kontrol mekanizması yoktur. Bu yüzden büyük şaibeler ve mükerrer oy kullanımı olayları yaşanmıştır. Parmak boyamanın olmaması da buna imkân veren diğer bir sebep olmuştur. Bu aksaklığın çözümü noktasında 2011 Milletvekilliği Genel Seçiminde geliştirilen bir çözüm ile engellenmiş gözükmektedir. Buna göre seçmen imza listelerinde görevli olanlar için ikamet yerlerindeki sandıklarda bulunan imza listelerinde görevli ibaresi yazılmıştır. Bununla birlikte mükerrer oy kullanılmadığından emin olunamamaktadır. Çünkü seçmenlerin imza listeleri seçim sonucunda yayınlanmamaktadır. 4. Mükerrer oy kullanılmasının, turnike yöntemi gibi usullerle irade satın almaya dönük oy kullanılmasının, fazla basılan pusulaların başka sandıklara kaydırılmasının önlenebilmesi için tedbir alınmalıdır. Yöntem olarak oy pusulalarının üzerine il kodları, ilçe kodları yazılabilir, karekod, barkod, güvenlik etiketi-hologram gibi pusulanın kolayca çoğaltılmasını önleyici tedbirler alınabilir. 5. Seçim kurullarında, ayrıca birleştirme tutanaklarının yazılmasında görev alan kişilerin yanında, bilgi işlem merkezlerinde ve terminallerin başında mutlaka her partiden temsilci bulunması sağlanmalıdır. Şimdiki uygulamada ise içerisi çok kalabalık oluyor diye sınırlı sayıda denetçi bulundurulabilmektedir. 6. İlçe seçim Kurulu Başkanlıklarında tutanakların birleştirilmesi esnasında bir tarafı desteklemeye yönelik oy kaydırmaları ya da oyların girildiği bilgisayarların donanımına müdahale edilerek eklenebilecek korsan bir yazılım ile giriş sinyallerinin merkezî bilgisayara farklı olarak gönderilmesinin önüne geçilmelidir. Önümüzdeki seçimlerin temiz ve dürüst olabilmesi için kullanılan oyun, sistem tarafından iletilen oyun, tasnif edilen oyun ve açıklanan oyun eşit olması mutlaka sağlanmalıdır. Bununla ilgili YSK’nin resmileşmeyen ancak 7 Haziran 2015 Milletvekilliği Genel Seçiminde uygulamayı düşündüğü kısa adı SASTEL olan yeni projesi Sandık Sonuç Tutanaklarının Sandık Alanlarında Elektronik Olarak Doldurulması ve Karekod Uygulaması ile Döküm Alınması ile bu sorunun aşılacağı iddia edilmektedir. Fakat bu proje henüz geliştirme aşamasında olduğundan ve resmileşmediğinden iyi niyetli bir yaklaşım olarak düşünülebilir. Ayrıca projeye siyasi partilerin teknik inceleme ve katkılarıyla sorunun çözümüne katkı sağlanabilir. 7. SEÇSİS’e dışarıdan müdahalenin mutlaka önüne geçilmelidir. Bunun için de kullanılan yazılımın kaynak kodları siyasi partilerin kontrolüne açılmalıdır. Açık kaynak kodlu yazılıma geçilmelidir. Böylece siyasi partilerin uzmanlarınca incelenecek kod içerisinde dışarıdan müdahaleye imkân verecek bir kodun olup olmadığının tespiti mümkündür. Ayrıca yazılım içinde sonuçların sayımı esnasında herhangi bir partiye avantaj sağlayacak artırım hilesine dönük kodların olup olmadığı tespit edilebilir. Netice itibarıyla seçimlerde adaletin ve millî iradenin tecellisi için seçim sisteminin denetime açık olması ve şeffaflık şarttır. Aksi takdirde seçimlerin güvenilirliği ortadan kalkacak, idari istismarlar ve sandık yolsuzlukları sonucunda Türk toplumu mevcut iktidarın antidemokrat tahakkümünden kurtulamayacaktır. Konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Öztürk, “Bakanlar Kurulu toplantısı ilk kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilecek. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, “Sayın Genel Başkanımızın bu konudaki açıklamaları basına intikal etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı başkanlık sisteminin taşlarını döküyor. Nasıl olsa bunların hepsini ben tayin ettim, artık bunların memur olmalarının ötesine geçmesine gerek yok. Baştan itibaren eline tutuşturulan yol haritasında başkanlık sistemi var. Onun için fiilen başkanlık sistemine geçmeye çalışıyor, neticede onun bir adım sonrasında da zaten uyguluyoruz diyecek. Başkanlık sistemine bir yol açma gayreti içerisinde. Türkiye için hiç de hayırlara vesile olabilecek, hayırlar getirebilecek bir sistem değil. Biz başından beri söyledik. Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa’nın duvarlarını zorlamakla işe başlayacağını söyledi. Elbise kendisine dar geliyor, çatlamalar olacak ama bu Türkiye’ye nasıl bir felaket getireceğini de bilemiyoruz. Süratle anayasal sınırlar içerisine çekilmesi gerekir, ettiği yeminde bunu gerektirmektedir” dedi. Turan Recepoğlu |