Ali BADEMCİ
Geçen asrın başında Osmanlı Türkiyesi’nde, yabancıların kışkırtması ile siyasileşmeye başlayan Ortadoğu Kürtlüğü, Cumhuriyet Türkiyesi’nde, ortaya konan isyanlarla tamamen inanç boyutlarındadır. Bir yandan Kürtlerin İslâmi tezahürlerini siyasete aktarmaya çalışırken diğer yandan gayri memnun unsurlara yaklaşarak, bir miktar da içlerinde eridikleri Alevi Türkmenleri arkalarına almaya çalıştılar. Şeyh Said İsyanı, Sünnî Kürtlüğü beslerken, Koçgiri ve Seyyid Rıza gibi başkaldırılarda Alevilik muhacir unsur olarak Kürt peçesi dolamıştır.
Bizde Cumhuriyet isyanlarının, iyi-kötü bir tarihi yazılmışsa da, sosyal ve kültürel tahlilleri yapılmamıştır. Bu sebeple bilen ve bilmeyenler tarafından yerin dibine vurulmaktadır. Bugün ABD’liler İran lisanından tercüme yaparken Kafkasya’nın Şirvanileri, Gilan’ın Deylemileri ve Sahra İranı-Horasan arasındaki Abdaliler’in yaşadıkları dağınık bölgeleri,“sarı” renge boyayarak işlerine geldiği şekilde Kürt olarak gösteriyorlar ve bizim aydın lisanımız ise Farsça değil de “İngilizce” olduğu için devlet kayıtlarımız ve haritalarımız bile ne yazık ki, aynıdır. Hâlbuki Şirvaniler’in başı Araplık, ortası Fars, sonu Özbek ve Türkmen argümanlardan oluşmuştur ve son dilleri de Türkçedir. Gilan’ın Deylemileri de, her ne kadar Selçuklulardan evvel hilafeti ele geçirmişlerse de, uzun Safevi yıllarında Türkçe konuşmuşlardır. Sahra ve Horasan’a gelince, bunlar Selçuklular öncesi Türkler ve şimdi de Selçuklulardan sonra iyice iç içe giren Türk asıllı Türkmenlerdir. Bunlara Kürt kılıfı giydirmek cidden büyük bir siyasi oyundur.
Doğu Anadolu da, eski bir Türkmen İranı olması dolayısıyla öyledir. Bugün Tunceli’de Deylem’den geldiklerini, yani Deylemi olduklarını söyleyen ve ağırlıkla Türkçe ve gelişmemiş bir mahalli bir lisan olan Zazaca konuşan insanların durumu da aynıdır. Zaten Türkmen olduğunu söyleyen ve Türkçeye din gibi bağlanan insanlara söyleyecek bir şey yoktur. Bugün eğer hakikaten Deylem’den gelmişlerse, Deylemiler’in menşeleri ispat edilememiştir. Bu bakımdan Koçgirilere, yapışık kültür unsurlarından ötürü Türkmen menşeli diyenlere katılmamak mümkün değildir. Adam ”Bizde Hüseyin adı dededen toruna geçer. Onun için adım Hüseyin’dir” dediğine göre “Şii” olduğu bellidir, lâkin “Eşimin adı Türkmen’dir ve bu da neneden toruna geçer. Halis Koçgiri”yiz” diyorsa bu Tuncelili âileye ne dememiz gerekiyor?
Mesele geliyor da, “Sosyoloji”ye dayanıyor. Bizim bilim adamları üç gün ABD’ye gidip geldikten sonra “Âlim” kesiliyorlar ama ABD ve Avrupalı bilim adamları, Anadolu’ya geldikleri zaman İrene Melikof gibi saha çalışması yapıyorlar. Ne yazık ki geçmiş yıllarda Mehmed Eröz-Fahreddin Kırzıoğlu-Orhan Türkdoğan gibi sosyologlar sırf milliyetçi bilim adamları oldukları için görüşlerine itibar edilmemiş ve siyasi ambargo konulmuştur. Eski Valilerden Edip Yavuz, asker menşeli Mahmut Çapar gibiler de öyle.
İran’da Kızılbaşlık hareketinin ilk düşmanları, Şafii Kürtlerdir; bu sebeple Çaldıran Savaşı’nın sebeplerinden biri de, İsmail’in Kürtleri Kızılbaşlığa zorlamasıdır. Onun için Siyasi Aleviliğe ilk kazık atanlar da Kürtler ve Kürt Beyleri’dir. Şerefhan ve babası Şemseddin ikiyüzlüdür, yedikleri ekmeğe tükürecek kadar nankördür. Fakat İdris hiç de öyle değildir; belki de Kürtlerin geçmişlerinde tek övünülecek devlet adamı ve âlimdir. Bin yıldan beri peygamber ahfadına Türk ırkının vermediği kıymet, Kürtlere bahşedilmiştir. Onlarla seve seve âile muhabbetine girildiği halde, Arap birlikteliğinde iki tarafta da tereddüt vardır. Kürtlerle beraberlikte böyle bir çekince yoktur. Bugünkü Kürtçüler, ileride arayı bu kadar açtıklarına pişman olacaklardır. İstediği kadar küresel güçler Kürt davulu çalmaya devam etsin, onların mutlu son için yeterli nüfusları ve müstakil bir devlet kültürleri yoktur. Millet olmak ayrı şey, devlet olmak apayrı bir şeydir; işte önümüzde Arap örneği! Millettirler ama devlet olamazlar! Yazık ki birçok Türkmen, Şafii oldukları için Kürtleri Alevi sanmıştır; hâlbuki Kürdün Alevi’si olmaz. Kabadayı görülmeyi, yiğitlik gösterisi yapmayı pek seviyorlar. Keşke önderleri onları özendikleri istikamete sevk etse; bunu yapmıyorlar da, pavyon kabadayılığı, esrar-eroin ticareti, süfli işler ve tellallığa yönlendiriyorlar. Bu kültür ve anlayışla onlar hiçbir zaman Alevileri yanlarında toplayıp da, sayılarını artıramazlar. Çünkü Selâhiddin Eyyubi bile, bu özellikleri sebebiyle onları sevmemiştir. Onun için günümüzde Kürt ideoloğu olduğu kabul edilen Şerefhan, ünlü Şerefname’sinde “Buğduz”un şahsında Hz. Muhammed’in de Kürtleri lanetlediğini yazar.
Hoşça kalın.