Sn. Davutoğlu son haftalarda ekonomide değişim ve dönüşüm programları açıklıyor. Ellerindeki kamu gücü ve havuz medyasının desteğiyle kamu oyunda sanki yeni bir şeyler yapılıyormuş ya da yapılacakmış algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa bahsedilen Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı 2 Temmuz 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmış olan bir plandır. Bundan önce de ilki 1963 yılını da kapsamayan, 9 adet Kalkınma Planı yayınlandı. Bu planların sonuncusu hariç tamamı şimdilerde Kalkınma Bakanlığı içerisinde eritilmeye çalışılan eski Devlet Planlama Teşkilatı’nın ürünleridir. Yani Başbakan tarafından açıklanan kalkınma planı uygulaması ve geleneği yeni bir şey değildir, 50 yılı aşan bir süredir uygulanır.
Bugünlerde mucize dönüşümler olarak ifade edilen program, hedef ve araçların önemli bir kısmı önceki kalkınma planlarında da yer almıştır.
Başbakan şecaat arz ederken sirkatin söylüyor!
Bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin neredeyse tamamı, hazırladığı kalkınma planını uygulayamadan bir şekilde iktidardan ayrılmışlardır. En az iki adet 5 yıllık kalkınma planı uygulama imkanı yakalayan tek parti AKP olmuştur. 2006-2010 dönemine ait kalkınma planını da hazırlayamamış, bir yıl geçtikten sonra 2007-2013 yıllarını kapsayan 7 yıllık bir plan hazırlamış ve bunu da sonuna kadar uygulama imkanı bulmuştur. Uygulamada olan plan ise 2014-2018 dönemini kapsamaktadır.
Bugün öncelikli dönüşüm programı olarak sundukları her şey; bir önceki 2007-2013 dönemine ait onuncu kalkınma planında da vardı, bir çoğu kendilerinden önce hazırlanmış kalkınma planlarında da vardı.
Hazırladığı kalkınma planını sonuna kadar uygulama imkanı bulan bir siyasi iktidarın öncelikle uyguladığı kalkınma planının performansını ortaya koyması gerekirdi. AKP dokuzuncu kalkınma planını kendisi hazırladı ve sonuna kadar kendisi uyguladı. Maalesef yapısal hiçbir dönüşümü gerçekleştirip, plan hedeflerine ulaştıramadı. Ulaşabilseydi bugün aynı şeyleri hedef ve dönüşüm programı olarak temcit pilavı gibi iki de bir ortaya getirip durmazdı.
Bugün Sn. Davutoğlu’nun açıkladığı ve mucize olarak sunulan dönüşüm programları gerçekte 12 yıllık başarısızlıklarının birinci ağızdan ikrarıdır.
En çok tekrar ettikleri bir kaçına bakalım:
Neyi dönüştüreceklermiş?
Üretimin verimliliğini artıracaklarmış!
İthalata bağımlılığı azaltacaklarmış!
Daha baştan söyleyelim, demek ki üretim verimli değil, ithalata da aşırı bir bağımlılığımız var!
Allah aşkına, hangi üretimin verimliliğini artıracaksınız? Yıllarca uyguladığınız “düşük kur- yüksek reel faiz” politikasıyla yerli üretimi yok edip, ihracatı ve üretimi ithalata bağımlı hale getiren siz değil misiniz? Devir aldığınız ülkede ihracat ithalatın yüzde 70’sini karşılıyordu, bunu %60 seviyelerine indiren siz değil misiniz? Hep “ihracat patladı” dediniz; ama ithalatın infilak ettiğini gizlediniz. Dünya ekonomi tarihinde ender rastlanan GSYİH’nın %10’una ulaşan cari açık da sizin döneminizde yaşanmadı mı?
Neyi dönüştüreceklermiş?
Kayıt dışı ekonomiyi azaltacaklarmış!
Komik olmayın Allah aşkına, devri iktidarınızda her şey kayıt dışı oldu. Sınırlar kevgire döndü. Bırakın eşyanın-malın-ayakkabı kutusundaki paranın kayıt dışı olmasını, memleketin içinde insanlar dahi kayıt dışı yaşar oldu.
Devri iktidarınızda en tepeden verilen emirlerle sevk ve idare edilen, yüz milyon dolarların konuşulduğu “para-medya havuzları” kuruldu. Sn. Başbakan, eğer samimi iseniz, kayıt dışı ekonomiyi azaltmanız için buyurun bir uzman tavsiyesi: Öncelikle şu para havuzlarının nasıl kurulduğunun üzerine gidin; havuza akan paraların kaynağına ulaşın. Bakın, alanı-vereni yargıya gönderin demiyorum! Biliyoruz ona gücünüz yetmiyor! Tavsiyem sistemin nasıl işlediğini inceleyin, bu paralar nasıl ve nereden hangi yollarla geliyor onu çıkarın. Yolsuzluk, açıktan para aktarma ve rüşvet çarkı nasıl dönüyor bir inceleyin? Sistemin açıklarına odaklanın, bunu gördüğünüzde doğru mücadele yolunu da bulursunuz.
Ancak unutmayın ki, bu bir irade işidir. Siz kayıt dışılıkla mücadele edemeyeceğinizi 17-25 Aralık sürecinde ortaya koydunuz. Artık bu saatten sonra bu sizin yapacağınız iş olmaktan çıktı, onu da bilin!
Neyi dönüştüreceklermiş?
Tasarruf oranlarını artıracaklarmış!
Sn. Başbakan 2002 yılında iktidar olduğunuzda bu memlekette hane halkı tasarruf oranı %22 seviyelerinde idi. Bugün %13’lere indiren siz değil misiniz? İç tasarruf açığını sıcak para ve dış borçlanma ile kapatmayı başarı gören sizin iktidarlarınız değil miydi?
“Her şey tüketim için” dediniz, bir tüketim toplumu oluşturdunuz. Geçmişte kamunun ödediği faiz yükünü uyguladığınız borçlandırma politikalarıyla bugün hane halkının sırtına yüklediniz. Özel kesimin tüketimi tazyiki ile ekonomiyi büyütmeye çalıştınız. Ama artık bu kantar bu yükü çekmiyor! İç tasarrufların artması lazım değil mi? Nasıl yapacaksınız bunu?
Vatandaşın tüketim kalıpları ve kodlarıyla oynadınız. Zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getirdiniz. Devri iktidarınızda halkın sadece %1’i servetin tamamının %54’üne sahip oldu. Sizden önce bu oran %39’du. Kim yapacak tasarrufu dar ve sabit gelirli mi? O kredi kartının asgarisini ödeyemez hale gelmiş! Yoksa zenginliklerine zenginlik kattığınız yandaşlar mı?
Konut yardımı mı? Yoksa konut stokuna pazarlama desteği mi? Yoksa cari açığı düşürmek için yanlış yerde iç tasarrufları artırma arayışı mı?
Ev sahibi olmaya umutlanan milyonların hayali ile oynamayın!
Son günlerde konut sahibi olmak isteyenlerin peşinatlarına devletin %15 katkı vereceği ile ilgili konu tartışılıyor. Başbakanın söylediklerinden ve basında çıkan haberlerden anladığımız kadarıyla;
-Konut almak isteyen vatandaşa banka konut bedelinin en fazla 75’ini kredi olarak vermektedir. Vatandaş yüzde 25’ini peşin ödemek zorundadır. İşte bu yüzde 25’lik peşinatı biriktirmek için bir tasarruf teşviki uygulanıyor.
-Bunun için vatandaş adına bankada bir konut hesabı açtıracak ve 5 yıl boyunca bu hesaba para yatıracak.
-5. yılın sonunda hesapta biriken paranın yüzde 15’i kadar bir parayı da devlet verecek, böylece konut bedelinin yüzde 25’i bu hesaptan, kalanı da banka kredisi ile ödenerek ev sahibi olunacak.
-Bu teşvik evi olmayana uygulanacak.
Peki, bu uygulama gerçekten vatandaşın ev sahibi olmasına bir katkı sağlayacak mı?
Yoksa yanılsama-algı yönetimiyle klasik bir AKP aldatma ve kandırmasıyla daha karşı karşıya mıyız?
-Öncelikle şu yanılsamayı düzeltelim: Konut edinme yardımı konut bedelinin yüzde 15’i değil; konut bedelinin yüzde 25’nin yüzde 15’i kadardır. Yani, destek, konut bedelinin ancak yüzde 3,75’ine denk gelir. O da şartları yerine getirirsen, ancak 5 yıl sonra eline geçecek veya daha kısa sürede istersen destek düşecek.
-Peki, 5 yıl sonraki fiyatı 200 bin TL olacak bir konut almayı düşünen dar gelirli bir vatandaşa ne diyorlar?
-Sen ayda asgari 500-600 TL’yi 5 yıl boyunca bir bankaya yatır! Ben de bu yolla iç tasarrufu artırayım. Sen zaten çok harcıyorsun. Bu arada kiranı da öde, kredi kartlarını geciktirme, 5 yıl sonra banka kredi vermez ise ortalıkta kalırsın!
-Bu yolla, hesapta 5 yılda 30.000-36.000 TL paran birikir. Buna bir miktar da faiz veririz; diyelim ki, faizi ile birlikte 43.500 TL biriktirdin. Şimdi sana devlet de destek olarak 6.500 TL verecek; böylece hesabında 50.000 TL peşinatın hazır olacak.
-5 yıl sonra istediğin evi 200.000 TL’ye bulursan; 50.000 TL peşinatı vereceksin, geri kalan 150.000 TL için bankaya gideceksin, kredi alıp taksitlerini 10-15-20 yıl aksatmadan ödeyecek ve ev sahibi olacaksın. Neyle? Kendi paranla!
İşte, Sn. Davutoğlu’nun konut edinme ile ilgili muhteşem programı bu!
-Peki, 5 yıl sonra alacağı 6.500 TL’nin bugünkü değeri nedir? Cari faizlere göre o da 3.000 TL civarındadır. Yani devlet 5 yıl vatandaşı yormasa, bu desteği bugün vereyim dese, bankacılıktaki karşılığı 3.000 TL’dir.
-Konut yardımı diye borazan çaldırılmamış olsaydı, yani Sn. Başbakan konut piyasasına müdahale etmemiş olsaydı; ev sahibi olma girişiminde olan vatandaşın kazancı çok daha fazla olacaktı! Aslında, bunun bir konut edindirme hedefinin olmadığı Sn. Başbakanın ifadelerinde vardı. Başbakan, “konutta arz fazlası var” diyerek başladı, konut desteğini açıklamaya.
-Olan yine ev alma hayalinde olan vatandaşa mı oldu?
Sn. Başbakanın ve AKP’nin konut yardımı aldatmacasından beklediği şudur:
-Seçim sathı mahalline girildiği şu günlerde umut ve hayal istismarcılığıyla vatandaşın oyunu almak,
-Elinde konut stoku şişen yandaş müteahhit için bir destek olma programı.
Sn. Başbakan gerçekten dar gelirli vatandaşın ev-yuva sahibi olmasını istiyorsa; elinin altındaki TOKİ’yi kuruluş amacına uygun bir işlevi yerine getirecek bir dönüşüme tabi tutması yeterli olacaktır. Ancak buna da Başbakan’ın ömrü yetmeyecektir!
Prof. Dr. Mevlüt KARAKAYA