Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen 11. İstanbul İl Olağan Kongresi Beşiktaş Akatlar Arena Salonunda yapıldı.
Kongreye İstiklal Marşı okunarak başlandı. Divan kurulu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın başkanlığında Genel Sekreter Yardımcısı Abbas Bozyel ve İstanbul Milletvekili Ali Torlak’tan oluştu. Kongrede 64 kişilik tek liste yarıştı. Mehmet Bülent Karataş ise tek aday oldu. Konuşmalar sırasında engelli vatandaşlar için ise işaret diliyle anlatım yapıldı.
MHP İstanbul İl Başkanlığı, 11. Olağan Kongresi’ni BJK Akatlar Spor Salonu’nda gerçekleştirdi. Tek aday olarak gidilen kongrede Mehmet Bülent Karataş tekrar il başkanı seçildi.
Tek aday olmasına rağmen İstanbullular’ın kongreye ilgisi yoğun oldu. Divan Başkanlığını MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın yaptığı kongre salonunda delegelere ve davetlilere hitaben bir konuşma yapan MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent Karataş, ”Ülkücülük Türk ve İslam coğrafyasının kalp atışıdır” dedi.
Karataş, ”Bir çıkar şebekesi gibi örgütlenmiş iktidarın, baştan ayağa ranta çevirip yandaşlara peşkeş çektiği bir Türkiye’de kongremizi yapıyoruz. Bakanların hırsızların önüne yattığı, bakan kollarında 700 bin liralık saatlerin ve yandaş iktidar zenginlerinin arsız ağızlarında küfürler olarak gözümüze sokulduğu bir Türkiye’de kongremizi yapıyoruz. Ülkenin bir kısmının “çözüm süreci” adı altında terör örgütüne teslim edildiği; İçişleri Bakanı “Bölgede alan hâkimiyetini kaybettik” itirafında bulunurken, Başbakan’ın hâlâ “kamu düzeni”nden söz edebildiği bir Türkiye’de kongremizi yapıyoruz. “Sıfır sorun” iddiasıyla yola çıkıp, mezhepçi politikalar ve kişisel hırslar uğruna, dış politikası “sırf sorun”a dönüşen bir Türkiye’de kongremizi yapıyoruz. Adalet Bakanı’nın ağzından, yasalarıyla yap-boz oynandığı itiraf edilen bir Türkiye’de kongremizi yapıyoruz” diye konuştu.
”MESELE, ASLINDA, AÇIK VE NETTİR”
Karataş, şunları söyledi:”Peki, Türkiye’nin bu şartlarında MHP İstanbul İl Kongresi’ni yapıyor olmamızın anlamı nedir? Değerli ülküdaşlarım; gerçekleştirmekte olduğumuz kongre, iktidarın Türkiye’yi mahkûm ettiği bu şartlarda, parti içi seçimin ötesinde bir anlam taşıyor. Hele de bu şehir, iktidarın temellerinin atıldığı yerse. 23 Nisan töreni havasında başbakanlık koltuğunu devretti ama, Türkiye’yi halen “Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyebilen aynı kişi yönetiyorsa bu kongrenin anlamı da, ülkücülerin en gür sesle haykırdığı, “Ben ülkemi savunmakla mükellefim” bilincinde aranmalıdır.
AKP kendini Türk tarihine ait görmemekte ve başka kültürlerin esiniyle toplumu dönüştürmeyi hedeflemektedir.Amacına ulaşmak için bir tüketim nesnesine dönüştürdüğü dini kullanmaktan çekinmeyen AKP bu haliyle tarih bilinci olmayanlarda, tarihselliği içinde kavrayabilecekleri bir din bilincinin de olamayacağının bir örneğidir.
Mesele, aslında, şu kadar açık ve nettir: Kendilerini Türk tarihi’ne ait hissetmeyenler, Türk Milleti’nin kaderini belirlemek istemektedir. Türk milliyetçiliğinin kilometre taşlarından olan Ziya Gökalp, 1921 yılında, sürgünde bulunduğu Malta’dan, zamanın havuz medyası temsilcisi olan Ali Kemal’e şöyle seslenmiştir: ” Türk olsam olmasam, ben Türk dostuyum, Türk olsan olmasan, sen Türk düşmanı! Çünkü benim gayem Türk’ü yaşatmak, seninki öldürmek her yaşatanı!” Ne yazık ki, bugün de Türk’ü yaşatmak isteyenler ile her yaşatanı ortadan kaldırmak isteyenler arasındaki mücadele şartları tahakkuk etmiştir. AKP zihniyetini reddedişimizi siyasi parti rekabetinin ötesine taşıyan durum da budur. Değerli ülküdaşlarım;AKP bizim siyasi rakibimiz olmakla birlikte, ondan önce ideolojik rakibimizdir.
”TÜRKİYE’NİN YÜKSELEBİLMESİ İÇİN, ÖNCE MHP’NİN YÜKSEKLERE KANAT AÇMASI GEREKTİĞİNE İNANDIĞIMIZ İÇİN BURADAYIZ”
Türkiye’nin yükselebilmesi için, önce MHP’nin yükseklere kanat açması gerektiğine inandığımız için buradayız. Ve burada, İstanbul ülkücüleri olarak bir özeleştiri yapmamızın da yeridir: Açıktır ki, uçmak için iki kanat gerekir. Anadolu, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bir kanadı, İstanbul ise diğer kanadıdır. Ne yazık ki, bu kanat yaralıdır, kırıktır. MHP’nin İstanbul il yönetimine talip olan bütün arkadaşlarımla birlikte, bizim inancımız, iddiamız ve taahhüdümüz bu kanadı onarmaktır.Allah’ın izniyle muaffak olduğumuzda ve Milliyetçi Hareket de bir Selçuklu kartalı gibi Türklüğün semasına kanat açıp yeni ufuklara süzüldüğünde, AKP de, Selçuklu’nun, kendi sakil binalarını ve haram saraylarını süsleyen geometrik desenlerden ibaret olmadığını anlayacaktır. Sizlerin şahitliğinde, hareketimizin liderine söz veriyorum: Sayın genel başkanım; ecdadımıza İstanbul’u fethettiren gerçek gücün “ya ben Konstantiniyye’yi alırım ya Konstantiniyye beni!” inancı olduğunun bilinciyle çalışacağız.
”GEREĞİ NEYSE YAPACAĞIZ”
Durmayacağız, yılmayacağız, yıkılmayacağız! İstanbul’u Milliyetçi Hareket’in kırık kanadı olmaktan çıkaracağız. Türkiye’nin taşıdığı İstanbul’u değil, Türkiye’yi taşıyan İstanbul’u inşa edeceğiz. Namık Kemal’in ‘Git vatan kâbe’de siyaha bürün” dediği günlerin benzeri yaşanırken, İstanbul’da küskün dargın bırakmamak için elimizden geleni yapacağız. Kibirlenmeyeceğiz, böbürlenmeyeceğiz, kimin bu harekete katabileceği ne varsa ayağına gidip, talip olacağız.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en önemli seçimlerine giderken İstanbul’un omuzların düşen büyük görevin bir tercih değil, milli bir mecburiyet olduğunun farkındayız. Cenab-ı Allah utandırmasın ve milletimize yüklediği büyük misyona bizleri layık kılsın. İstanbul’un Türk milliyetçiliğine, Türk milliyetçiliğinin de İstanbul’a ihtiyacı var. Bugüne kadar sadece ‘güvenlik politikaları’yla akla gelen, sanki diğer toplumsal sorunlarla ilgisi olmayan bir imaja hapsedilmek istendik. Çevreyle, sağlıkla, ulaşımla, kadın sorunlarıyla, maneviyatla, kültürle, eğitimle, yoksullukla mücadeleyle ilgili birikimimiz hep yok sayılmak istendi. “Nerede bu ülkücüler?” sorusu sadece terör azdığında akla geldi, getirildi. Sadece ekonomik hasılanın değil, sadece kültürün ve sanatın değil, haberin ve yorumun en çok üretildiği bu şehirde bu imajı değiştirmek mecburiyetindeyiz.
O yüzden en büyük hedeflerimizden birisi, MHP İl Teşkilatı’nı İstanbul’un sadece en güçlü partisi yapmak değil, aynı zamanda en büyük sivil toplum kuruluşu haline getirmektir. Bir yerde mahzun bir yetim başı okşanacaksa biz yetişeceğiz. çocuklarımıza, neslimize kasteden uyuşturucuyla mücadelede de en ön saflarda olacağız. Atalar mirası bu şehrin estetiğine kastedenler nerede bir ağaç kesecek olsa karşılarında bizi bulacaklar. Rantı yağmalan bu şehirde kimsesizlerin sesi olacak, yağmanın karşısına vücutlarımızla dikileceğiz. Bir haram imparatorluğuna hizmetle görevlendirilmiş bu mukaddes şehrin kimliğinin iadesi için en büyük sivil direnişçi ve gönüllü olacağız. Yiğit gibi, burada düşen, buradan ayağa kalkacak. Bizim acelemiz var. Hantal ve bürokratik particilik yapacak zamanımız yok. MHP’deki görevli her fert, mesaisini partinin odalarında değil, bu şehrin caddelerinde, kaldırımlarında, meydanlarında izbelerinde, merkezlerinde, varoşlarında, hep halkın yanında geçirecek. Onunla hemhal olup, onun her platformda sözcüsü olacak. Biz partimizi İstanbul’nun en büyük sosyal gücü haline getirmeden, en büyük siyasi gücü olamayacağını biliyoruz. Bunun hiçbir mazerete sığınmadan koşmaya mecburuz. Bu devrimi başaramazsak alacağımız oy ne olursa olsun, kendimizi mutlak başarılı saymayacağız.”