Ali Bademci
Israrla bazı hususların üzerinde durduğumuz için birçok arkadaş “Alevî” olduğumuzu sanmaktadır. Hâlbuki yıllardan beri mezhep kavgası tezgâhlanıp da, bir türlü başarılamayan koyu Sünnî bir toprağın, Hatay’ın çocuğuyuz. Bizim muhitlerde halk arasına öyle bir inanç yerleştirilmiştir ki, milliyetçi olmak bile “mezhep”temellerine oturtulur. Bereket “Hatay Alevileri”nin olgunluğu sayesinde bir zamanlar Kahramanmaraş’ta başarılan oyun, burada tekrarlanamamıştır. Şimdi ise hamdolsun Alevilerin muhabbeti Sünnilerin ihâneti ile 2014 Mahalli Seçimleri, Sünni-Türkmen-Ülkücü menşeli bir siyasetçinin şahsında kazanılmıştır. Aslında bu başarı devlet adına bir kazanımdır; fakat ne yazık ki devlet alavere-çarpık-çağdışı bir Sünni İslâm peşinde olduğu için böyle bir başarının gerçekleşmemesi için bütün imkânlarını kullanmıştır. Hemşerim ve köylüm olan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Lütfi Savaş bana göre bir millî kahramandır. Şahsında Türkmen Sünniliği ile Arap sanılan Hatay Aleviliği’ni birleştirmiş ve Mustafa Kemal’in çok ehemmiyet verdiği görüşleri yakalamıştır. Şimdi grup grup Sünni-Türkmen, AKP’li meclis üyeleri partilerinden istifa edip, MHP veya CHP’ye geçerek yahut da bağımsız kalarak ona destek veriyorlar. Dolayısıyla Hatay Cumhuriyeti zamanındaki birliktelik yakalanarak çok büyük bir başarı sağlanmıştır. Hamdolsun sosyal gelişmeler de, düşmanları çatlatırcasına, bu sonucu destekleyecek biçimde Alevi-Sünni kaynaşması devam etmektedir. Rahatlıkla bağnaz bir âile yapısından gelen Sünni Türkmen gençleri, güzelim Alevî kızlarla evlenmektedir. Kahrolsun bu milleti parçalara ayırmaya çalışan “Siyâsi İslâm”, yaşasın Türk Milletinin birlik ve bütünlüğü! Teşekkürler Alevî kardeşlerimiz!
Hatay’daki tablo, neden Anadolu’da yok! Hâlbuki Anadolu’da Hatay’ın aksine “Dil” gibi önemli bir unsur beraberliği var! Birlikte hareket etmek, her türlü dini-siyasi-iktisadi görüşleri bir kenara atıp neden kucaklaşmıyoruz! Neden şoven duygularını gizlemeyen Kürt ayrılıkçılığına âlet olup, ”Bahçeli Tunceli’ye giremez” gibi Amerikan oyunları ve senaryolarına âlet oluyoruz! Belli ki ABD, Ortadoğu’da İsrail’in istekleri doğrultusunda bir “Kürt Devleti” kurmak istiyor ve asırlardan beri bu çaba, sırf demografik sebeplerle gerçeğe dönüşemediği için, Anadolu Alevileri bu işe dâhil edilmek isteniyor. Birçok Kürt aynı kanaatte olmayabilir, hatta hiçbir Alevî’nin böyle bir parçalanmaya “Evet” demeyeceğini de elbette biliyoruz. Fakat “Sünni Siyasi İslâm”,ateşle oynarcasına bu işin başını çekiyor. Size yeminle ifâde edeyim, Türkiye bir ayda böyle bir ortama kayar ve kendimizi birden bire Suriye gibi kargaşalığın içinde buluruz. Tehlikenin “Sünni İslâm” olduğunun sadece TürkMilliyetçileri farkındadır; lâkin mesele üzerinde onların siyaset okulları herhangi bir çalışma yapmamıştır. Aralık Ayı “Hırsızlığın yıldönümü” imiş; paralel denen yapı da, sadece bu işin üzerinde yoğunlaşıyor. Hâlbuki ülkemizin içinde bulunduğu durum, bu boyutları çoktan aşmıştır. En güzel örneği de, 2014’de yaşanan iki seçim ve hâlâ “Siyasi İslâm”ın önlenemez yükselişidir.
Siyaset müessesesinin, öyle kendini başkalarının yükselişine göre dizayn etmesinin seçimlerde alınacak sonuçları etkilemeyeceği, sosyal bilimciler tarafından sarahatle ifâde ediliyor ve detaylı çalışmalar siyaset mühendisleri tarafından ortaya konuyor. Peki, siyaset ne yapıyor, ”Eski tas eski hamam”, falanca delege olacak, feşmekân adam milletvekili seçimlerinde ön sıralarda yer alacak! Var mı başka görünen bir çalışma? Bilim adamlarının yaptığı ciddî etütleri, ancak iktidar partisi kullanıyor ve ona göre tedbirler üreterek strateji üretiyor! Biz ne yapıyoruz, biz! Anlatır mısınız bana? Kusura bakmayın ama hiçbir şey yapmıyoruz!
Bizim Adana’da, seçim geldiğinde Aytaç Durak masaya oturur ve seçildiği partinin dışında diğer siyaset müesseselerini de dizayn ederdi. Nasıl? Bu şahsa reyini ver çocuğunu işe alayım veya sana şöyle bir menfaat kapısı açayım! Ne yazık ki şimdi aynı işi Hüseyin de yapıyor ve “Ne yapayım ben bu partiliyim elbette parti işlerine müdahil olacağım” diyor! Elbette derdimiz Hüseyin değil, üstelik partiyi cemaat müsveddelerinin elinden kurtarması için herkesi onun yanında olmaya çağırıyoruz. Öyle kalkıp da bazı beyinler “Müzmin Hüseyin düşmanı” olduğumuzu da, boşu boşuna tekrarlamasın! Çünkü Türkiye’nin her yanında böyle olduğu sosyal medyada bangır-bangır ifâde ediliyor; bunları o anlamsız “Muhalif” lâfı ile geçiştirip, çemberin dışına atamayız. Çünkü MHP’de “Muhalif” işine inanmıyoruz! Beceriksizliğin adını yanlış olarak böyle koyuyoruz!
O zaman ülke ne olacak? Bunun cevabını da sizler verin; ama herhalde ülke çok insanın umurunda değildir ve doğru yolu gösteren de yoktur!
Muhabbetle