Ali Bademci
Kim ne dersi desin, bizim ilk cumhuriyet yıllarına denk gelen dönemde ortaya çıkan Fransız Annales Okulu, tarih yazıcılığı ve yorumlanmasında önemli bir çıkıştır. Tarih materyallerinin sosyoloji, ekonomi, sosyal psikoloji, antropoloji, coğrafya; hatta etnoloji ve inanç (ilâhiyat) noktai nazarından incelenmesi bambaşka bir ufuk açmıştır. 1929’da Strasbourg Üniversitesi, Marc Bloch ve Lucien Febvre’nin ilk dersleri ile başlayan yeni anlayış, Fransa’da Georges Duby ile bir miktar daha ileriye taşınırken, bizde Köprülüzade Fuat tarafından büyük ölçüde benimsenmiştir. Bu yeni anlayıştan sonra Cumhuriyet devrinin hakim ideoloğu, tarihçi-Türkolog Fuat Köprülü’nün fikirlerinde de değişiklik olmuş, 1918’de yayımladığı “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı eserinde Hoca Ahmet Yesevi görüşlerine 1940’larda İslâm Ansiklopedisi’ne yazdığı yeni madde ile daha berrak ve Anneles Okulu prensipleri ile örtüşen bakış açısı getirmiştir.
Köprülü’den erken ve orta dönemde en çok etkilenen, Azeri asıllı Fransız Türkolog’u Irène Mélikoff olmuştur. 1917‘de Petersburg’da Türk asıllı bir işadamının kızı olarak dünyaya gelen Türkolog, Bolşevik İhtilâli dolayısıyla âilesinin önce Finlandiya ve Danimarka’ya sonradan da, Paris’e yerleşmesiyle burada fevkalâde bir eğitim görmüştür. Daha eğitim yıllarında Hafız Divanı (Ömer Hayyam) ve Şeyh Sadi-i Şirazi’yi okumaya başlamıştır. Hatta Cumhuriyet devrinde, ümmet toplumundan millete geçişin heyecanını, Halide Edip romanları okuyarak öğrenmiştir.Sorbonne Edebiyat Fakültesi Türkçe-Farsça bölümünden diploma almıştır. Sufilik derslerini Massignon’dan öğrenerek tam bir Türklük bilimci olmuştur. 1954’te doktor olan ünlü bilim adamı; Türkiye’de Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan, Salih Zeki (daha sonra onun oğlu ile evlendi), Faik Reşit gibi tarihçi Türkologlardan bir hayli yardım almıştır. 1968’de Profesör olan Mélikoff, bugün elimizde bulunan ve çoğu Anadolu-İran saha çalışmalarından derlenen bilimsel eserlerini işte bu olgunluk döneminde kaleme almıştır. Mélikoff, bugün hâlâ değerlendirmekte güçlük çektiğimiz, onun dışında birçok bilim adamının hatırlamadığı Köprülü öğrencisi Abdülkadir Gölpınarlı’nın modern İslam düşüncelerini de iyi tespit etmiş çalışmalarında ışık olarak kullanmıştır.
Fakat, Mélikoff’un en çok etkilendiği, M. Fuat Köprülü’nün yenilenen düşünceleridir. Bu yönü ile Köprülü’yü ve dünyasını ileriye taşıdığı rahatlıkla ifâde edilebilir. Batılı bilim adamı Markus Dressler’e göre ”Köprülü’nün İslâm öncesi Türk Şamanizmi ile yakından ilişkilendirdiği ‘heterodoks Türk İslâm’ın kökeni ve yapısına dair yaklaşımını takip ettiği görülebilir. Mélikoff, İslâm öncesi Türk Şaman’ın, yani ruhların dünyasına seyahat eden, belli hayvanların şekillerini alan ve tedavi edici, şifa verici, uzlaştırıcı olan, kam-ozan’ın devamlılığının izlerini Alevi dede ve Bektaşi baba kurumlarında sürer. Alevi ibadet ritüellerinde merkezi konumda olan ayin-i cem’de Şamanizm öğelerini ayrımsayan Mélikoff’a göre ayin-i cem, içerdiği nefes, sema, alkol kullanım adetleri ve başı açık olan kadınların katılımı gibi hususiyetleriyle eski Şaman geleneğinin bir devamı olabilir. Şamanizm kalıntılarını Alevi inanç ve mitolojisinde de tespit eder; Alevi Tanrı kavramı onda Şaman Türklerin Gök Tanrı’sını çağrıştırır, Kırklar mitosunun Sufi mitolojisindeki varlığının farkında olsa bile bunu aslen bir Orta Asya geleneği olarak değerlendirir; ilahinin insanda zuhur etmesinin yani Alevilerin hulûl inancının şeceresinin, payı olsa bile aşırı Şiilikte değil, daha ziyade Manich ean ve Budist örneklerden esinlenerek Orta Asya’da aranması gerektiğini ileri sürer.” şeklindeki görüşlerinde müthiş isabet vardır.
Dressler’in, Mélikoff değerlendirmelerine katiyen müdahale etmek istemiyoruz: ”Ayrıca Alevi manzume ve geleneğinin önde gelen bir fi gürü olan Turna kuşu ile cisimleşmiş Ali imgesi halkalı escort İslâm öncesi Türk’lerin kadim doğal güçlere olan inançlarını andırmaktadır. Bu yüzden Mélikoff’a göre Alevi’lerin Ali’yi yüceltmeleri İslam öncesi Türk evrenbiliminin Şii terminoloji ile kaynaşması olarak addedilebilir. Mélikoff, Hacı Bektaş’ın Vilayetname’sinde de Şamanist öğeleri ayrımsar. Evliya, eski Türk Şamanlar gibi, devlerle çarpışmış, ruhlar diyarını ziyaret edip ruhlarla buluşmuştur. Kısacası Mélikoff Alevi ve Bektaşi geleneklerini Türk-Altay Şamanist unsurların açıkça baskın olduğu İslami, Manikean ve Hristiyan öğeleri içeren girift bir senkretizm olarak kavramsallaştırmıştır. Şamanist kalıntılar olgusu Köprülü’nün eserlerinde bir motif olarak göze çarpmasına rağmen bulanık kalmıştır. Mélikoff ise çalışmalarında Alevilik ve Bektaşilik’teki bu tip kalıntıları “İslamlaşmış Şamanizm” olarak somutlaştırarak yola çıkar. Benim bu konuya ilişkin anadolu yakası escort ana kaygım Mélikoff’un metodolojisi, kullandığı kuramsal yapı ve tezinin temelinde yatan ‘Şamanizm’, ‘senkretizm’, ve nihai olarak ta ‘din‘ kavramlarıyla ilgilidir.”
İşte Irène Mélikoff budur ve onun eserleri ile tanışıp çalışmak gibi bir mecburiyet vardır. Öğrencilerinden Yaşar Ocak Hoca, onun kaldığı yerden devam eden bir izlenim veriyor. Lâkin “Akademia” içindeki tartışmalarda çok katılmamamıza rağmen “İlâhiyat” kültürünün ağır bastığı ifâde ediliyor. Hâlbuki Köprülü ve Mélikoff’da böyle değildir ve Dressler’in ifâde ettiği gibi “Milliyetçi perspektife yakınlık” daha ağır basmaktadır. Yani öne çıkan ve çıkarılması gereken husus Türklük’tür.
Irène Mélikoff, 2009’da Fransa’da ölmüştür ama hayatı Türkiye ve Türk insanı arasında geçmiştir. Dünya görüşünden etkilendiği, Halide Edib’in, aynı zamanda matematik alimi olan hocası ve ilk şerifali escort kocası, Salih Zeki Sayar’ın oğlu Faruk Sayar ile 1940 yılında evlenmiştir. Kızları Şirin ise Mersinli tanınmış Marksist Kasım Yeşilgül (Aynı zamanda 2005’de ölümünden evvel AB Alevi temsilcisi) ile evlenmiş ve bu evlilikten de Mélikoff’ın bir kız torunu olmuştur. Tanrı Rahmet Eyleye.
Muhabbetle.