Safter TANIK
“Yugoslavya’yı; federal bir devlet yapısında kurmam, en büyük hatamdı.”
Josip Broz Tito
Yugoslavya’nın dağılması ile ilgili olarak; bugün olmasa da, geçmişte birçok yazı yazıldı. Bunların birçoğunda, dağılmanın nedeni olarak; anarşi ile kargaşa ve dış operasyonlar gösterildi. Oysaki bunlar; sebep değil, sonuçtu. Kuruluş felsefesi ve sorunların çözümünde sık-sık başvurulan bir metoda ise fazlaca değinen olmadı.
Yazım; Yugoslavya tarihi, kuruluş felsefesi, Anayasa’nın değişiklikler ile yazboz tahtasına dönmesi, idari ve mali yönetimdeki disiplinsizlik ve sistemden sistemsizliğe geçiş ile ilgilidir.
Yugoslavya, “Güney Slav Ülkesi“ anlamını ifade ediyor.
Yugo-Slav (Güney-Slav) Birlik Hareketi, 19. yüzyıl başlarında ortaya çıktı.
İlkin; Osmanlı’ya karşı isyan şeklinde kendini gösteren bu hareket, I. Dünya Savaşı’ndan (1914-1918) sonra da hedefine ulaştı.
Karadağ’ın Sırbistan’a katılımı ile oluşan bu birlik; Hırvatistan-Slovenya-Bosna Hersek’in de dâhil olması sonucu genişledi.
Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı
Birlik; 1921 Anayasası ile “Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı” adını aldı, Sırbistan kralı Aleksandr da birliğin kralı oldu. Ancak, kurulduğu andan itibaren; nüfusun yarısını oluşturan Ortodoks Sırplar ile üçte birini oluşturan Katolik Hırvatlar arasındaki güç mücadelesine sahne oldu.
Hırvatlar; Habsburg egemenliği döneminde olduğu gibi, Hırvatistan’ın birlik içinde özerk olmasını istedi. Uzlaşmazlık; 1928’de, Hırvat lider Radiç’in; Meclis’te, bir Karadağlı tarafından öldürülmesine kadar vardı.
Bunu bahane eden Hırvat milletvekilleri; Meclis’ten çekilerek, Zagrep’te; kendilerine özgü, bir Hırvat Meclisi kurdu.
Birinci Yugoslavya
Kral; Hırvatların federal bir sistemi dayatması üzerine, 1929’da; Meclis’i feshetti, ardından birliğin adını “Yugoslavya” şeklinde değiştirerek, tek partiye dayalı bir siyasi yapı oluşturdu.
Sırpların yönetimdeki ağırlığını gizlemek, devletin diğer kurucu unsurları olan Hırvat ve Slovenleri tatmin etmek, diğer etnik unsurlara da siyasi bir kimlik kazandırmak; bunun nedeni idi.
Kralın Öldürülmesi
Kral Aleksandr; 1934’te, Fransa gezisi esnasında; Marsilya’da, bir Hırvat anarşist tarafından öldürüldü. Öldürülmesi üzerine; oğlu, reşit olmadığından; kardeşi Paul, kral naibi olarak ülkenin başına geçti.
Otokratik Parlamenter Monarşi
Yugoslavya, 1935-1939 döneminde; Sırpların-Slovenlerin-Bosnalı Müslümanların desteklediği, Dr. Milan Stoyadinoviç’in başkanlığını yaptığı, Yugoslav Radikal Birliği Partisi’nin; otoriter yönetimi ile idare edildi.
Dr. Vlasko Maçek’in; Hırvat Köylü Partisi, muhalefet görevini üstlendi. 1921’de yasaklanan, 1937’de; Josip Broz Tito’nun genel sekreterliğini üstlendiği, Yugoslavya Komünist Partisi ise; illegal muhalefet partisi olarak faaliyetini sürdürdü.
1939’da, Hırvat Köylü Partisi’nin; reddedilemeyecek bir ölçüde, güçlü bir konuma gelmesi sonucu, Stoyadinoviç; istifa etmek zorunda kaldı. Haliyle, Hırvatlara da; ekonomik-sosyal-kültürel ve siyasi alanda, geniş bir özerklik verildi.
Alman İşgali ve İç Savaş
1941’de, Yugoslavya; Alman işgaline uğradı, Kral ve hükümet de İngiltere’ye kaçtı.
Almanya, Paveliç’in başkanlığında; işbirlikçi bir hükümet ve bir Hırvat-Sloven devleti kurdu, bu devletle de bir ittifak anlaşması yaptı.
Yugoslavya, 1941-1944 döneminde; Almanya destekli Ustaşalar, işgale direnen İngiltere destekli Mihailoviç’in Çetnikleri ve SSCB destekli Tito’nun Partizanları arasında geçen, kanlı bir iç savaşı yaşadı.
Savaşta, 1.027.000 sivil ve asker hayatını kaybetti.
Savaşın başında, kral taraftarı Mihailoviç’e destek veren İngiltere; savaşın sonuna doğru, O’na olan desteği kesti, tüm müttefik yardımları da Tito’nun partizanlarına yöneldi.
1944’te, Almanlar; ülkeden çekilirken, savaş; Tito’nun, zaferi ile sonuçlandı.
SSCB Ordu’sunun Geri Çekilmesi
Yugoslavya topraklarına giren, SSCB Ordu’su; A.B.D. ve İngiltere’nin, araya girmesi ile geri çekildi. Tabii ki bu; Yugoslavya’nın, doğu-batı bloğu dışında kalması gibi, müttefikler arasında alınan bir karara dayanıyordu.
1945’te, İngiltere’de bulunan sürgün hükümeti; ülkeye dönmüş ise de, yapılan genel seçimleri; ülke yönetimini ve 800.000 kişilik bir orduyu elinde tutan, Halk Cephesi; % 90’lık bir oranla kazandı.
İkinci Yugoslavya
Seçimlerden sonra; “Sovyet tipi federal bir anayasa” hazırlanarak krallığa son verildi, “Sırbistan-Hırvatistan-Slovenya-Bosna Hersek-Karadağ ve Makedonya” diye isimlendirilen, 6 devletten oluşan, Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti kuruldu, Josip Broz Tito da devlet başkanlığına getirildi.
Federal Devlet ve Üç Kurucu Unsur
Yugoslavya’nın, 1946 Anayasa’sı; federal devlet yapısını öngören, “uluslar başlığı altında” da Sırplar-Hırvatlar ve Slovenlerden söz eden, diğer etnik-dini-mezhebi grupları ise azınlık olarak kabul eden bir özelliğe sahipti.
Yine, 1946 Anayasası’nda; ulusların, ayrılma hakkı da dâhil olmak üzere, kendi kaderini tayin etme hakkından söz edilirken, bunların; ayrılmaz bir bütünün, parçaları olduğu vurgusu yapılmış.
Üç Parçadan Bir Bütün Çıkarmak
İkinci Yugoslavya; birinci Yugoslavya’da olduğu gibi, üç kurucu ulusa dayalı, ondan farklı olarak; federal bir devlet yapısında kuruldu. Ancak; amaç, buradan yola çıkılarak; dil, ideoloji, coğrafya ve vatandaşlık temelinde, “tek millet ve tek devlet” oluşturmaktı. Bunun için; “Yugoslav” kimliği, üst kimlik olarak kabul edildi, totaliter yönetim ve baskı altında; Parti, Ordu, eğitim-öğretim kurumları da bu hedefe odaklandı.
Bağlantısızlık Dış Politikası
1946’da, Tito’nun siyasi muhalifi olan kral taraftarı Mihailoviç; idam edildi.
1948’de, Tito; Sovyet ağırlıklı bir dış politikadan vazgeçerek, doğu-batı dengelerini esas alan bir dış politikaya yöneldi. Bu değişiklik de; ekonomik-sosyal-kültürel-siyasal alanda, bazı liberal adımların atılmasına neden oldu.
Anayasa’nın Yazboz Tahtasına Dönmesi
Yugoslavya; 1953, 1963, 1968, 1971, 1974 yıllarında anayasa değişikliğine gitti. Ancak, 1971 ve 1974 anayasa değişikliği; devlet yapısı ve yönetim şekli açısından, köklü bir değişikliği getiriyordu.
Çok Kültürlüğün Öne Çıkarılması
1946 Anayasası’nda; “uluslar olarak” sadece Sırplar-Hırvatlar ve Slovenlerden söz edilirken, 1971’de yapılan değişiklikle, buna; Boşnaklar-Makedonlar ve Karadağlılar ilave edilmiş, 20 civarındaki dini-mezhebi-etnik unsur için de “ulusallık” sözcüğü kullanılmış.
Yerinden Yönetimin Öne Çıkarılması
1974’te yapılan Anayasa değişikliğiyle, Sırbistan’a bağlı Kosova ve Voyvodina; özerk bölgeler haline gelirken, 6 federe devlete de; adeta bağımsız bir devlet gibi, hareket etmesini mümkün kılacak bir şekilde, ekonomik-sosyal-kültürel-siyasal yetkiler tanınmış.
Olayın Arka Planı
1946 Anayasa’sından önce; ideologlar arasında, devlet ve milletin tartışması yapılmış. Marksist-Leninist’ler; üniter devlet ve tek milleti savunurken, Stalinist’ler; Sovyet modelini savunmuş. SSCB’nin de etkisi ile Sovyet modeli benimsendi.
1946 Anayasa’sıyla, üç kurucu ulus ve federal bir devlet yapısından yola çıkılarak; dil, ideoloji, coğrafya ve vatandaşlık temelinde, “Yugoslav” ve “Yugoslavya” adı altında, “tek millet ve tek devlet” inşa edilmeye çalışıldı. Totaliter yönetim ve baskıya, Parti, Ordu, eğitim-öğretim kurumlarının yoğun çalışmasına rağmen bu amaca ulaşılamadı.
1946 Anayasa’sının, üç federe devlet ve üç kurucu ulusu ortaya çıkarması; kurucu ulusların kimliğinin güçlenmesine, kurucu ulusların kimliğinin güçlenmesi; dini-mezhebi-etnik azınlıkların baskı altında kalarak üst kimlik arayışına, dini-mezhebi-etnik azınlıkların baskı altında kalarak üst kimlik arayışı da; Yugoslav kimliğinin hem kurucu uluslar, hem de dini-mezhebi-etnik azınlıklar için, bir anlam ifade etmemesine yol açtı. Bu sefer de; yeni federe devlet ve kurucu uluslar oluşturmayla, ayrışma ve bölünmeye çözüm arandı
Boşnak ve Makedonların kurucu ulus talebi; Karadağ’ın ilave edilmesi ile karşılık buldu, Kosova ve Voyvodina’ya da; özerklik verildi.
Federal ve Özerk Devlet Yapısı ile Özyönetimin Olumsuz Sonuçları
Federal ve özerk devlet yapısı ile özyönetimden; devlet ve toplum bütünlüğünün sağlanması amaçlanmış ise de, bu; ayrışma ve bölünme için ideal bir altyapıyı oluşturdu, ülke; Batı’nın, ekonomik-sosyal-siyasal operasyonlarına da açık bir hale geldi.
Toplumsal Hareketlenmeler
Hırvatistan’da Hırvat-Sırp, Kosova’da Arnavut-Sırp, Voyvodina’da Macar-Sırp kamplaşması ciddi boyutlara ulaştı.
Tito sonrasında, Yugoslavya’nın dağılacağı söylentisi ayyuka çıktı.
Yugoslavya’nın Bölünmüş Halini Gösteren Haritalar
Ülkenin parçalanmış halini gösteren haritalar; o günün gündem konusu oldu. Küçük çapta da olsa; yer, yer görülen etnik çatışmalar tehlike sinyali vermeye başladı.
Dış Müdahale Tehlikesi
Tito, etnik gruplar arasındaki çatışmanın; ciddi boyutlara ulaşmasından, akabinde; A.B.D. ve S.S.C.B. gibi süper güçlerin, ülkeye müdahale etmesinden çekiniyordu. Bu, Tito’nun; 1972’de, Hırvatistan Meclisi’nde yaptığı konuşmadan da açıkça anlaşılıyor.
Ölümünden sonra, ülkenin parçalanma ihtimalini yüksek gören Tito; son çare olarak, “Dönüşümlü Başkanlık Sistemini“ vasiyet etti. Buna göre, ülke; 9 kişiden oluşan, “Başkanlık Konseyi” ile yönetilecek, üyelerden her biri de sırayla 1 yıl için başkanlık görevini ifa edecekti.
1980’de, Tito’nun ölümü sonucu; “Dönüşümlü Başkanlık Sistemine” geçildi, bu sefer de; uygulamada, çözülemeyen aksaklıklar baş gösterdi.
Neden?
1974 Anayasa’sı; federe devletlere, öyle yetkiler tanıyordu ki bunları adeta bağımsız kılmıştı. Bu nedenle federe devletlerin hiçbirisi, ne “Başkanı” ne de “Başkanlık Konseyi’ni“ kale almadı. Bunun yanı sıra “Başkanlık Konseyi” içindeki çekişme de sistemi çalışamaz bir hale getirdi.
DEVAM EDECEK