H. Nurcan YAZICI
Aman dikkat!
Ülke gündemiyle ilgili yaşadığımız bunca kafa karışıklığı ve de yürek daralması sonrasında sağlığımızı kaybetme noktasına gelebiliriz. Öncelikle sağlık diyor, esenlikler diliyorum.
Türkiye, geride bıraktığı hafta içinde yine birbirinden farklı konularla “gündeme yetişmek için o kadar hızlı koştu ki neredeyse nefesiz kaldı” desem, abartmış olmam zannımca.
Gündemi meşgul eden konu ya da konular, halkımız tarafından tam da anlaşılma noktasına geliyor ki, bir de bakmışsınız yeni bir konu kapıyı çoktan çalmış bile.
Bu kafa karıştıran gündemlere, bir de son yıllarda Sayın Erdoğan’ın toplumu hemen her konuda birbirinden ayrıştıran ve şiddet içeren dayatmacı üslubu ekleniyor ki böylece halkımız, her gündem konusuyla yapılmak istenenlerin tam da ortasında kalıyor… Tabii bu durumda, dikkatler başka yönlere çekilmiş olup, el altından bir takım usulsüz işlerin üstü kolayca örtülmüş oluyor..
Ne yazıktır ki daha işin başında, cepheleşmelerin belirginleştiği “Osmanlıca” konusuyla da, AKP, yine aynı taktiği kullanmış ve belki, küçük de olsa bir ihtimal, kaş yapayım derken yine göz çıkarmıştır.
Peki, tüm bunların altında yatan asıl neden nedir derseniz? Gelin görün ki bu sorunun cevabı gayet açık ve bellidir. İflah olmaz bir iktidar hırsı…
Son olarak yaklaşan seçimler öncesi bilinçli olarak ortaya getirilmiş olan bu yapay tartışmaların sonunda ne olur derseniz, açıkça belirteyim ki bütün suni gündemler gibi hiçbir şey olmaz.!
Gerçek olan şu; bu tartışmanın sonunda kazanan bir kez daha, bin yıl öncesinden günümüze kadar hedef birliği noktasında hâlâ tazeliğini muhafaza eden Haçlı zihniyeti olacaktır. Kaybeden ise, Osmanlı’nın torunları yani cumhuriyetin bugünkü çocuklarıdır. Tartışma üslubu ve devleti yönetenlerin açıklamalarıyla öylesine dumura uğradık ki, konu nasıl oldu da, ‘mezar taşlarının okunamamasına’ bağlandı, anlamak mümkün değil.
***
Malûmunuz, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödüllerinin verilişi merasiminde yazar Alev Alatlı Erdoğan’a yönelik açıklamalarıyla, hem dikkatleri hem de haklı olarak tepkileri üzerine çekmişti. O günden sonra Alatlı’dan, dün, yeni ve yine şaşırtıcı bir açıklama geldi: “Türkiye Rönesans geçiriyor…” Oysa çok değil, daha üç sene evvel kavramlaştırdığı paçozluğu bugünkü iktidar için tanımlıyordu Alev Alatlı. Şimdi ne oldu da o paçozluk kavramının ete kemiğe bürünmüş en büyük numunesine övgüler diziyor? Tuhaf, tuhaf olduğu kadar da yazık!..
***
Son altı ay içinde Soma ve Ermenek’te ve daha başka yerlerde meydana gelen maden kazalarında biliyorsunuz, yüzlerce işçimiz hayatlarını feci şekilde yitirdi.
Bu maden kazalarının hepsinde işletme hataları açıkça görülürken, işçi güvenliği ve işçi hakları adeta gasp edilirken ve neticesinde ölümlü kazalar ardı ardına meydana gelirken, diğer tarafta teknik bakımdan hiçbir eksikliği görülmemesine rağmen, sırf Cemaate yakınlığı olduğu gerekçesiyle Koza Madencilik işletmesinin faaliyetlerinin durdurulma kararı ne kadar adilcedir ve ne kadar sağlıklıdır bakmak lazım?
***
AKP, TBMM’de yeni bir kanun teklifi hazırlamak için kollarını sıvadı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arması’nın oluşturulması. Malûm, sahte bir Osmanlıcılık sevdası aldı başını gidiyor. Her şey iyi güzel de, şimdi düşünülen bu yeni devlet arması nasıl olacak?
II. Mahmut zamanında ilk defa hazırlanan ve Osmanlı’nın o bilinen devlet armasından ilham alınacaksa eğer, şimdiden hatırlatmak isteriz ki o armada kırmızı zemin üzerinde üç hilal vardır. Yani zihinlerde MHP’yi çağrıştırıyor diye sonra kendi kendinizi harab etmeyin. Bakın çok üzülürüz; zaten Sayın Davutoğlu göreve geldiğinden beri üst üste kalenizde gol görüyorsunuz, sonra maazallah bu bir alışkanlık kazanacak, ‘büyük usta’, ‘küçük enişte’ derken, topyekûn AKP kadroları başlayacaklar isyan şarkıları söylemeye.
Haydin kolay gele!..