Ali BADEMCİ
12 Eylül’den sonra ülkücülerin linç edilmesiyle MHP’nin içine düştüğü bunalım ortamında, hareket içine sızarak hasbelkader vekillik gibi makamlara kadar yükselip hareketi başka noktalara çekenlerin saf dışı edilmesi çok önemli bir karardır. Elbette bunu alkışlamak, Genel Başkan Bahçeli ile Teşkilât Başkanı Şefkat Çetin’i kutlamak boynumuzun borcudur. Müzmin Adana MHP düşmanı olduğumuzu ileri süren bazı ülküdaşlarımıza da Adana’da böyle bir operasyonun ibret olması gerektiği kanaatindeyiz.
2014 Mahalli seçimlerinde Adana Teşkilâtı çalışmadı; buna rağmen millet dediğimiz maşeri vicdan, parti farkı gözetmeksizin MHP’de birleşerek AKP’yi cezalandırdı ve bir Adanalı ülkücü 415.000 oy toplayarak Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Fakat aynı zihniyet, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mahalli seçim galiplerinin yorgunluğundan veya belki de zafer sarhoşluğundan faydalanarak Adana’da %50 oy kaybetmemize sebep oldular. Şimdi ise teşkilat seçimleri dolayısıyla, bir zamanlar ortamı boş bularak kullandıkları hizipçiliği yeniden hortlatarak gayet pervasızca ortaya çıktılar. Geçen hafta Adana-Seyhan ve Yüreğir ilçelerinin kurultaylarında eski ahlâksızlıklar nüksedince, durumun farkına varan Genel Merkez, bu işe el koymuş, eskimiş bir yabancı kahramanın MHP ile her türlü ilgisi fiilen kesilmiştir; işte MHP budur. Böyle bir karar, kesinlikle onun gibi hareket etmek isteyenlere ibret ve ihtar olarak görülmelidir. Olaylara tepki gösteren gerçek ülkücüleri de, mutlaka kutlamak ve hareketi sahiplenmeleri karşısında dedi-kodu yaparak dışarıda kalmak yerine, adam gibi asli mecraı ve ortamında ortaya çıkarak seslerini yükseltmeleri elbette ayrıca alkışlanması gereken asil bir harekettir.
Aslında bunlar bir takım uzantı hareketlerdi; katiyen ülkücüler ve ülkücülük ile zerre kadar ilişkileri yoktu. Divan Başkanı olmak için Partinin Merkez Disiplin Kurulu Başkanı ve kendisi gibi eski vekile küfredecek kadar azmış ve gözünü düşmanlıkla karartmış bir zihniyetin, zaten ülkücü olması düşünülemezdi. Bakınız ve görünüz ki, eğer uzantıları da temizlenip Adana MHP gerçek konumuna kavuşursa, bundan sonra ne kadar güzel şeyler olacaktır. Bir tarafı cemaat, diğer tarafı kaset zihniyeti, öteki yüzü ise usulsüz ve organize işlere dayalı bir güruhun zaten Adana gibi bir yerde ülkücülüğü temsil etmesi, çok kötü bir manzara idi ve gerçek ülkücüler çember dışında ancak bu işlerin dedikodusunu yapabiliyorlardı.
İşte şimdi meydan boş; gerçek ülkücüler meydana çıksın; Türkeş Bey zamanındaki heyecanı yakalayarak, mahalli seçim potansiyelini parti içerisinde kalıcı hale getirelim. Vekil adayı olsunlar, medeni bir yarışa girsinler, seçim kazansınlar, kürsüye çıkıp yiğitçe masaya vursunlar ki, bizler de seçmen olarak kendimizi aynada görelim.
Şüphesiz böyle bir güzellik için Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın, bu yiğitlerin elinden tutması ve bunlara destek vermesi şarttır. Kaç kere yazdık; çocukluğundan beri daha iyi bir ülkücülük kavgası veren yiğitlerimiz aç-sefil ve perişandır. Bu insanlar, 12 Eylül üzerinden 35 sene geçmesine rağmen normal hayata dönmüş değillerdir. Birçokları vakıf ve dernek köşelerinde inziva hayatı yaşamaktadır. Evli olup da, çocukları boylarının aşmış olanlar ise hala işsiz ve avaredir ve psikolojileri de oldukça bozuktur. İşte bu noktada Hüseyin Sözlü’ye büyük görev düşmektedir. Düşkünümüze biz sahip çıkmayacağız da, kim sahip çıkacak? Harekete canını veren insanların çocukları perme-perişandır. Hareket olarak onlara borcumuz kendilerini normal hayata döndürmektir. 35 yıldan beri de bunun mücadelesini verdik; elbette o cehennemden sağ kurtulanlardan birisi olarak bunların durumlarını takip edeceğiz.
Güzel şeyler oluyor arkadaşlar; sakın safları seyreltmeyin ve Ölümsüz Başbuğ’un “Daima İleri” direktiflerinden ayrılmayın. Çünkü hareketin lokomotifi ve mihenk taşı sizsiniz! Çarpık görüşler, cephenize korkak saldırılar sizi yıldırmamalı, aksine bilemelidir. Çünkü ırkımızın en büyük özelliği kombinezonlara karşı daima dirençli ve dayanaklı olmasıdır. Elbette 1969’daki kadar “Yepyeni ve Dipdiriyiz”!
Muhabbetle.