“Atı alan Üsküdar’ı geçiyor” da, bizim sol ve ülkücü muhalefet hâlâ hala İktidar-Cemaat kavgasını, 17 Aralık 2013 hırsızlık operasyonu ile değerlendiriyor. Ülke Suriye ve Irak gibi bir bataklığa girmiş de, muhalefetin şu konuşanlarına bakınız! Aslında dini guruplar arasındaki İslâmcılık kavgası olmasa Hırsızlığıda bizim muhalefetin duyması, bilmesi hattâ dillendirmesi bile mümkün değildir! Elbette Tırlar’ın önünün neden kesildiği ve bu devlet işinin deşifre edildiğini şimdi daha iyi bir şekilde anlıyoruz. Bu işlerin yanına bile muhalefet tam manası ile yaklaşmamış, ancak iktidara soru sormakla yetinmiştir. Amerika, bölgemizde elbette Türkiyesiz bir dizayn yapamıyor; çünkü aynı işi yüz yıldan beri İngilizler gerçekleştiremediler. İşte en güzeli böyle dini şekillenmelerle işe yol vermektir. Bölgemizdeki savaşın diplomatik savaş olduğunu görmemek ve anlamamak mümkün mü? Yüz yılı aşkın bir zamandan beri Risale-i Nur Hareketi, evvelâ İngilizler ve sonra da Amerikalılar tarafından açıkça desteklenmektedir. ABD’nin direktiflerini uzun zaman dinlemeyen PKK bile, son yıllarda Abdullah Öcalan’ın ağzından; Marksist tabanlı olmasına rağmen, dini görüşleri savunur olmuştur. Elbette bu husus saf ve temiz olan Kürt insanını yanına çekmek için güzel bir manevradır. Bugün Kürtçü sitelere bakınız, Bediüzzaman büyük Kürt mütefekkiri olarak takdim edilmektedir. Bu yönü ile dışarıdan destekli Kürt düşüncesi, hiçbir zaman tasvip etmediği Kürt asıllı Osmanlı aydını İdris-i Bitlisi’ye bile kucak açmıştır. Çukurova Milli Mücadele hareketlerinde Ermenilere kıyak geçen Osmaniye Mutasarrıfı ve dünyada ilk Kürdolojist; ağabeyi Adana Ferda Gazetesi Sahibi Ali Fani Bilgili gibi 150’lik olan Mesut Fani Bilgili bile sahiplenilmiştir. Hâlbuki bunlar Ebuzziya’nın öğrencileri Hürriyet İtilaf Partisi mensupları idi ve katiyen Kürtçülük ile bir münasebetleri olmamıştır. Sanıyorum, akıbeti hakkında bilgimiz olmayan aileden üçüncü 150’lik biraderin de Dohuk’da soyu devam etmektedir. Elbette bunlar Milli Mücadele aleyhtarı ve Fransız yetiştirmeleri idi. Kürt asıllı olmalarına rağmen Bediüzzaman gibi Kürtçü olmadıklarını en yazından yazdıkları ile anlayabiliyoruz. Katiyen İslâmcı da değillerdir.
Bu bilgilerden ve işin aslından muhalefetin haberdar olduğunu hiç sanmıyoruz. Bu sebeple kırık dökük malzeme ile çalışmaktadırlar. Sayın Devlet Bahçeli, elbette Osmaniye Mutasarrıfı Mesut Bilgili’nin ihanetlerini bizlerden iyi bilmektedir. İşte muhalefet, evvela Kürt hareketini PKK hareketine indirgeyip meseleye at gözlüğü ile bakmamalıdır. PKK Kürtçülüğün görünen yüzüdür; önemli olan İslâmi hareketler içinde yuvalanan ve bu durumda olan AKP Kürt hareketi mensuplarıdır. Bunlar bir yandan Kürt terör eylemlerine karşı görünürken, fikir hareketinin içinde olduklarını her ortamda söylemektedirler. Ne yazık ki muhalefetten bunlara karşı Cumhuriyeti savunacak donanımlı insanlar yoktur. Kürtçü akıl hocaları bir taraftan “Cumhuriyeti birlikte kurduk” derken diğer yandan, bu mükemmeliyetin temeline dinamit koymaktadırlar. Ne yazık ki birçok aklıselim veya maksatlı Türk aydınları da, onlarla aynı fikirde görüşler ortaya koymaktadırlar. En azından ve kısa zaman içinde bu aydınlar, muhalefet tarafından iknaa edilebilir.
Önümüzde korkunç uluslararası politika denemeleri vardır. Maalesef bu iş epeyce mesafe kaydetmiştir. Kürtçülük İslâmi hareketlere entegre edilmekte ve bölgede içinden çıkılmaz bir kargaşalığa götürülmektedir. Türkiye’de uzun yıllar dini camiaya yönelik yatırım yapmakta olan bölge organizatörlerinin kontrolünde bulunan “Siyasi İslâm” ve “Fraksiyon İslâmcılığı”, behemehâl muhalefet tarafından masaya yatırılmalıdır. Çünkü Siyasi İslâm denemelerinin boyutları, çoktan hırsızlığı aşmış ve milli bütünlüğümüz içerisine kanser hücreleri gibi yerleşmiştir. Bütün İslâmi gruplar, Cumhuriyet düşmanı ve takiyyecidir. Bunların yalvarıp yakarmalarına inanmak, bizi daha çok tehlikelerle karşı karşıya getirir. Eyyamcı ve demokrasi, havarisi medyaya övgüler yağdırmaları ve maalesef bunun yutulması, delaletten başka bir şey değildir. Demokrasiyi yaşatacak tek şey Cumhuriyet’tir. İslamiyet’in demokrasi ile bağdaşmadığını ve Cumhuriyet’le uzlaşma imkânının olmadığını kendileri yazmaktadır. Bu önemli hususu ne çabuk unuttuk. Bunların çoğu gazeteci falan değil bal gibi din militanıdır. Biz milliyetçiler ve gerçek İslâmcılar yıllardan beri onları herkesten iyi tanıyoruz.
Bizim aldanan ve kanan insanımız yoktur; çünkü Türk Milletiyiz. Mübarek milletimiz tehlikenin farkındadır ve her şeyi duyarlılıkla takip etmektedir. Fakat kesinlikle siyasetin de, bu işin farkında olması şarttır. Netice itibariyle siyasetin sesi etkili olacaktır. CHP+MHP=186’dır. 17 vekil de bağımsızlar ve küçük partilerdedir. Bunlar, her zaman Muhalefet çatısı içinde yer alır ki, sayı 203 eder. Yani iktidar partisinde hiç mi Cumhuriyetçi yok; muhalefette siyasi İslâmcı yok ama; iktidarın bu kadar sağlam olduğunu söyleyemeyiz. Adam gibi tespit ve çalışmalar yapılıp evvela vekiller sonra da millete deklare edilmelidir. Çünkü ihanet cephesi koşar adım gidiyor.
Muhabbetle.