MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis Soruşturma Komisyonu’nun toplantısına ilişkin “Dört eski bakanın yüce divana gitmesi kamuoyunu vicdanını rahatlatmak açısından isabetlidir diye düşünüyoruz” dedi.
Meclis kulisinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli, dört eski bakanla ilgili kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu’nun yapacağı oylamaya ilişkin soruları yanıtladı.
Soruşturma Komisyonu’nda üye sayısı olarak iktidar partisinin sayısal çoğunluğa sahip olduğuna işaret eden Bahçeli, “Dört eski Bakanın Yüce Divan’a gitmesi kamuoyunun vicdanını rahatlatmak açısından isabetlidir diye düşünüyoruz. Genel Kurul’a geldiğinde de Yüce Divan kararı çıkmalı. O zaman adaletin önüne çıkıp, ne ise ona göre bir karar verilmesi lazım. Belki beraat ederler, belki suçlu bulunurlar ama dokuz tane sayısal çoğunluk adaletin yerine ikame olmaz” diye konuştu.
Bahçeli, AKP’li komisyon üyelerinin iki bakanı Yüce Divan’a gönderip diğer iki bakanı göndermeme kararı verebileceklerine ilişkin bir soru üzerine, “Perakende mi çalışıyorlar toptan mı çalışıyorlar onu bilemiyoruz. Ama iki tanesini gönderelim, iki tanesi kalsın diyorlarsa bu çok farklı olur. Çünkü gönderilecek kişiler eğer kamuoyunda tartışılan Çağlayan ile Güler olur ise bunlar AKP’ye sonradan gelmiş ‘kaydı kabul’ diye nitelendirilen insanlar” görüşünü dile getirdi.
Soruşturma Komisyonu’ndaki dokuz AKP’li üyeye adil olmaları çağrısında bulunan Bahçeli, MHP’li komisyon üyesinin kendilerine de bilgi vermediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Bizim Mesut Dedeoğlu (MHP Kahramanmaraş Milletvekili) çok ketum. Talimat da öyle verilmiştir. ‘Komisyondaki tartışmaları basınla, başka üçüncü şahıslarla konuşmayacaksınız’ diye.”
“Komisyonun, dört eski bakanın tamamını aklaması durumunda ne olacağına” ilişkin soru üzerine Bahçeli, “Millet vicdanı mahkum eder. Adaletin üstünde de bir vicdan var” değerlendirmesinde bulundu.
“YÜCE DİVAN’A GİTMELERİNDEN YANAYIM”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Kim milli hazinemize yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa kolunu koparmaya kararlıyız” sözlerinin hatırlatılması üzerine Devlet Bahçeli, “312 tane şahıs var, 312 de kol var. Hangisini kesecek acaba?” dedi.
Komisyondan beklediği oylama sonucuna ilişkin görüşleri de sorulan Bahçeli, “Ben Yüce Divan’a gitmelerinden yanayım. Dördü de gitmeli, birbirinden ayırt edemezsiniz” dedi. Bahçeli, “Aklanma yeri Yüce Divan mı olmalı?” sorusuna ise “Öyle olması lazım” yanıtını verdi.
Bütçe görüşmelerinin son gününü de değerlendiren Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Meclis Genel Kurulu’nda bulunmamasını eleştirerek, “Bu Sayın Başbakan’ın ilk bütçesidir, bütçesine sahip olması lazım. Onun için de bulunmasında yarar var” diye konuştu.
“HUKUK SUSMUŞ, ADALET TÖKEZLEMİŞTİR”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
“Haklarında Meclis Soruşturması Açılan Dört Eski Bakanla” ilgili
yaptıkları yazılı basın açıklaması.
23 Aralık 2014
Türkiye rüşvet ve yolsuzluğa saplanmış, kanunsuzluk ve ahlaksızlığa sırtını yaslamış bir iktidarın elinde ve egemenliğinde baştan ayağa kıvranmaktadır.
Maalesef hukuk susmuş, adalet tökezlemiş, vicdan felç geçirmiştir.
Kirli siyaset, kirli ticaret, kirli kazanç ülkemizin önünü kapatmış, bahtını karartmıştır.
AKP Hükümeti rüşvet ve yolsuzluğun mihenk taşı, ağırlık noktası, sevk ve idare merkezi olarak ün yapmış, şöhret basamaklarını hızla tırmanmıştır.
Bu kapsamda millet iradesi hiçe sayılmıştır.
17-25 Aralık 2013 tarihlerinde gün yüzüne çıkartılan tarihin en büyük yolsuzluk skandalı bir yıllık süre içinde karartılmak ve kapatılmak istenmiştir.
Hükümet rüşvet iddialarını, yolsuzluk ithamlarını aydınlatmak, açığa çıkarmak yerine örtmenin, ötelemenin ve inkârın basit kurnazlığına kapılmıştır.
Fakat tüm baskı ve zorlamalara rağmen, 17-25 Aralık haram ve hıyanetle söz kesen iktidarın maskesini indirmiş, ipliğini pazara çıkarmıştır.
Türk milleti bir yıldır oynanan oyunları, sahnelenen algı operasyonlarını ibretle, esefle, endişeyle izlemiştir.
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu darbe sözleriyle savuşturmaya, sakatlamaya ve savsaklamaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP zihniyeti aziz milletimizi hakir görmüş, küçümsemiş, yalanlarla oyalamıştır.
Geçen bir yıllık süre zarfında rüşvet ve yolsuzluk iddiaları çok cepheli, çok aktörlü karşı bir saldırıya uğramıştır.
Kuldan utanmayan, Allah’tan korkmadığı da anlaşılan rüşvetçiler, kara paracılar, yolsuzluk çeteleri, suiistimal kadroları adalete ötenazi uygulamış, yargı ve emniyet güçlerine arka arkaya operasyon düzenlemişlerdir.
Hepsinden önemlisi, haklarında çok ağır iddia bulunan ve bu yüzden istifa etmek zorunda kalan dört eski bakanla ilgili 5 Mayıs 2014 tarihinde kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu hala bir sonuca ulaşamamıştır.
Servetlerinde orantısız bir artış olduğu MASAK tarafından tespit edilen bu dört bakanın Yüce Divan’a sevk edilmemesi amacıyla türlü engeller, envaı çeşit bahaneler uydurulmaya çalışılmıştır.
22 Aralık 2014 günü bir kez daha toplanan Meclis Soruşturma Komisyonu, söz konusu bakanların MASAK Raporu’na itirazları nedeniyle karar tarihini 5 Ocak 2015’e ertelemiştir.
AKP’nin, eski bakanları Yüce Divan’a göndermemek için her yolu denediği, her fırsatı değerlendirdiği anlaşılmaktadır.
Rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarının bağımsız ve tarafsız yargı önünde görülmesine ayak diretenler bir defa millet ve tarih önünde altından kalmayacakları bir vebale ortak olmuşlardır.
Dört eski bakanın Yüce Divan’da yargılanması, alınlarına yapışan iddiaların hukuken araştırılıp sonuca bağlanması hem demokrasinin, hem ahlakın, hem de adaletin kayıtsız şartsız bir önşartı olarak görülmelidir.
Bundan kaçmak, buna engel çıkarmak yalnızca AKP’nin felaketine kapı açmayacak, suç ve suçluların zıvanadan çıkmasıyla birlikte hukuk devleti ölümcül bir yara alacaktır.
Ne pahasına olursa olsun, 17-25 Aralık’ın tüm failleri hukukun karşısına çıkarılmalıdır.
Bu çerçevede hiç kimsenin imtiyazlı olması düşünülemeyecektir.
Mahşeri vicdanın huzura kavuşabilmesi, milli beka ve bağımsızlığının sağlam esaslara bağlanabilmesi için rüşvet ve yolsuzluğa adı karışanlar topluca hesap vermelidir.
Ayrıca yolsuzlukla hırsızlığı ayrı gören sahte âlimlerin uyduruk fetvaları şaibeli ve şüpheli hiç kimseyi aklamayacak, haklı çıkarmayacaktır.
AKP 17-25 Aralık’la yüzleşmeli; havuzcular, telaşla para eritenler, villacılar, altın kaçakçıları, imar vurguncuları, vakıflar üzerinden soygun tezgâhı kuranlar, ihalelere fesat karıştıranlar adaletin huzurunda yaptıklarının bedelini ödemelidir.
Türk milleti ayakkabı kutularına koyulan haram paraları unutmamıştır.
Yatak odalarından çıkan, üç beş kuruş olarak yorumlanan gayri ahlaki yollardan elde edilmiş yolsuzluk hasılatını aklından çıkarmamıştır.
Dahası, el konulan yasa dışı paraları faiziyle birlikte muhataplarına iade edilme alçaklığını asla hatırından da çıkarmayacaktır.
Görünen odur ki, hırsızlık zanlıları çaldıkları paraları tekrar almakla kalmamış, bir de aziz milletimize faiz faturası çıkarmış, alenen soygunlarına devam etmişlerdir.
Elbette bu zulmün, bu eşkıyalığın karşılıksız bırakılması mümkün olmayacaktır.
Türkiye’nin arınması için adalet yansız ve tarafsız şekilde çalıştırılmalıdır.
‘Kardeş kolu koparmaktan’ bahseden Başbakan, eğer samimiyse, eğer yürekliyse sarayda oturan 17-25 Aralık elebaşısının telkin ve tesirinden kurtularak hukukun önünü açmalıdır.
AKP için zaman daralmakta, iktidar süresi azalmaktadır.
Bilinmelidir ki, Türk milletinin sabrını zorlamak, tahammül sınırlarını aşındırmak, milli emanet ve varlıklarına ihanet etmek kimsenin yanına kalmamış, bundan sonra da kalmayacaktır.
Tarih bir kez daha hükmünü verecek, millet bir kez daha doğrunun, milli ve manevi mirasın yanında duracak ve AKP’yi iktidardan mutlaka indirecektir.