Ergun KAFTANCI
ÜNİVERSİTE sınavında iki soru yanlış çıkınca Güney Kore Eğitim Bakanı Hwang Woo-Yea, oturduğu koltukta saniye durmadı ve istifasını verdi. Giderken de “Bu yanlışlığın sorumlusu benim” diyerek yargılanmaya hazır olduğunu da söyledi…
Ardından, Ders Programı ve Değerlendirme Enstitüsü Başkanı Kim Sung- Hoon da istifa edeceğini açıkladı. Sung-Hoon bir ihtimal şu an müstafi durumuna geçmiş olabilir…
Güney Kore ve de Japonya’da siyasetçiler, bizimkilerden daha onurlu. İsimleri bir olaya karıştığında ya da böylesi yanlışlıklara bulaştığında, vakit kaybetmeden görevlerinden ayrılıyorlar.
Hele Japonya’da…
İntihar eden yani harakiri yapan siyasetçiye çok rastlandı…
Güney Kore Eğitim Bakanı’nın istifası, gelmiş geçmiş Eğitim Bakanlarımız’a örnek olsun diyorum; bu davranıştan mutlaka ibret alınmalıdır.
Değerli okurlar, temennim sadece Eğitim Bakanları’nı değil, bütün bakanlarımızı kapsıyor. Adı, 17 -25 Aralık günlerinde ortaya çıkarılan yolsuzluk ve rüşvet olaylarına bulaşmış olanlar nasıl istifa ettilerse, yüzlerce musibet işe imkân tanıyan bakanlarımız da bugüne gelmeden koltuklarını bırakmalıydı…
Ama bizimkilerde o feraset nerede!
Maden kazası oluyor, enerji bakanımız hâlâ koltuğunda…
Tren kazası oluyor, ulaştırma bakanımız hâlâ görevinde…
Sınavda yanlış sorular çıkıyor, eğitim bakanımız hâlâ makamında…
Soru kitapçıkları çalınıyor, ÖSYM Dair Başkanı hâlâ yerinde…
Bu olaylar karşısında kimse yerinde kıpırdamıyor yahu; anlayamadım, hepsinin mi kanı donuk!
Hepsi mi idrakten, iz’andan, arlanmaktan bînasip!
………………………..
1.4 katrilyona saray yaptıran arkadaş ise istifa edip gideceğine saraya kuruluyor…
Gelişmiş demokratik ülkelerde olsa bu kadar parayı sorumsuzca harcatan insan, hakkında iki çift lâf edilmesi üzerine basıp gider. Halkı dinleyin ve halkın hislerine tercüman olan köşe yazarlarını okuyun; bu yaylım ateşi karşısında kim ayakta kalır…
Bizimki kalıyor işte!
Eleştirene höt-zöt diye karşılık verenden gitmesini beklemeyiniz, günü geldiğinde siz gönderiniz…
* * *
KARAKÖY’DEKİ bin iki yüz metrelik sahil şeridi Galataport adıyla planlandı ve 50 yıllığına yap-işlet-devret koşuluyla ihale edildi. İhaleyi yabancı sermaye sayılan Sami Ofer adında biri kazandı, yıl 2005…
Bu ihale verilen teklif düşük gerekçesiyle daha sonra iptal edildi; yenilendi sonuçta Galataport 702 milyon dolara Doğuş Grubu‘nda kaldı.
Cumhurun başı geçen gün, Uluslararası Kadın Zirvesi‘ne katıldı ve bir konuşma yaptı. Konuşmasında bu ihalenin iptal edilmesine de değindi..
Konuşmasının çoğu bölümü, kadınların tepkisine yol açan kadına ilişkin cümlelerdi. O cümleleri eleştirecek değilim; o görev kadınlarımıza ait, onlar gayet güzel yapar ve değerlendirir.
Ben, Tayyip Bey’in hukuk, yasa ve yargı erkini kapsayan ifadelerine değineceğim. Konuşmasının bunları kapsayan kısmı şöyle:
-Ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim. Adalet bambaşka bir şeydir. Hukuk ve yasalar başkadır. Ben hukuk arıyorum hukuk…Yasa önemli değil…
Doğruların bir arada bu kadar net ve veciz (!) biçimde beyefendinin ağzından ifade edilmesine inanın ilk kez tanık oluyorum.
Bunu sanki cumhurun başı değil de yargı yüzünden canı yanmış, yasaların kötülüğünden ya da hukuksuzluktan şikâyet eden sıradan bir yurttaş söylüyor…
12 yıl başbakanlık yapacaksın, cumhurun başı olmak isteyip olacaksın, sonra da boğazlanmasına izin verdiğin hukuku arayacaksın…
Allah, Allah…
“Hukuk yok, yasalar kötü, yargı iyi değil” diyerek adaletin sağlanamadığından şikâyet edene bakın; sormak lâzım:
-Bütün bunların müsebbibi kim arkadaş…
Tamamlayıcı soru da şu:
-Muhalefet mi, yoksa iktidar mı!?
Adalet yokmuş…
Yıllardır halk böyle bağırmıyor mu..
Hayret verici olan, beyefendinin bugün bu sese ortak olması…
Manidar bir gelişme…
……………………….
12 yıl aynı şeyi yaptılar…
“Adalet yok” denildiğinde kulaklarını tıkadılar, adaletsizliği seyretmemek için gözlerini kapattılar ve hakkın sahibine tesliminden kaçtılar…
Yargıyla oynadılar, torba yasalarla zaman kazanmaya kalktılar…
Geceyarısı yasa yapıp millete dayattılar…
Yasa yaptılar, bozdular bir daha yaptılar; olmadı dediler, onu da bozup yenisini yaptılar. Çoğunu da yok ettikleri hukuka dayalı olarak değil, hükümlerini siyasal hedeflerine entegre ederek hazırladılar…
Yargının verdiği kararları uygulamadılar. Sayıştay, Danıştay ve Yargıtay gibi üst yargı kurumlarını devre dışı bırakmaya kalktılar. HSYK’nın başına gelenleri anımsayın; üyelerini değiştirip durmadılar mı!? AYM dahil bu kurumlardan, kaç yasanın döndüğünü ve hükümlerinin iptale uğradığını görmedik mi!?
Adalet teessüs etmediyse Tayyip Bey’in ve AKP’nin tutumu yüzünden etmedi ve yine onların yüzünden yerini bulmadı.
AKP’de hukuka, yargıya, adalete sahip çıkan, çok değil yüze yakın vekil olsaydı, ülkede ne hukuk boğazlanırdı, ne yasalar rafa kaldırılırdı, ne de yargı baskı altına alınarak zor durumda bırakılırdı…
Hukuk, yasa ve yargı diyen, bunların yokluğundan ya da yozlaştığından dem vuranlar, anayasamızın hukuk yüklü hükümlerini ve yasalarımızı dikkate alsalardı ülke ne hukuksuzluk çukuruna sürüklenirdi, ne de bölünmenin eşiğine gelirdi!