Ruhsar Demirel: “istatistikler ne derse desin son on iki yılda çocuk işçiliğinin arttığını günbegün hepimiz canlı görüyoruz muhatap olduğumuz çocuk çalışanlarla ve bu çocuk işçiliği öyle zannettiğimiz gibi yalnızca tarlada tapanda çalışmıyor. Televizyonlara, medyaya bakınız, artan çocuk sömürüsünü orada da görüyorsunuz.”
“Cumhuriyet Halk Partisinin, hiç değilse Çocuk Hakları Günü sebebiyle “çocuk işçiliği” cümlesinden olmakla beraber, çocukların eğitim eşitsizlikleri, sağlıktaki fırsat eşitsizlikleri, ülkedeki istihdamdaki politikasızlık, stratejisizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi konuların gündeme gelmesine vesile olabilecek Meclis araştırma önergelerinin Meclis gündemine gelmesini parti grubum adına yürekten destekliyoruz.” Diyen MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili Dr. Ruhsar Demirel CHP Grup Önerisi lehine yapmış olduğu konuşmada şu konuları dile getirdi:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Dolayısıyla, tabiatıyla, Meclisimizin böyle bir gündem maddesiyle çalışması hepimizin arzusu ama bu tür konularda keyfiyetle hakkaniyet arasındaki denge parmak sayısı nedeniyle korkarım ki keyfiyet tarafına kayacak ama ben yine de parti grubum adına bu konuda lehte tutum takındığımızı ve bu konunun hiç değilse bugün için görüşülmesini arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum.Keşke çocuklar da oy verebilseydi, oy verselerdi sanıyorum, keyfiyet tarafı da bu gündem maddesinin bugün Meclis gündemine alınmasını uygun bulurdu ya da keşke bütün çocukların anne, babaları çocuklarını çalıştırmasını gerektirmeyecek gelir düzeyinde olsalardı ya da anne, babaları yoksa veya anne babaları uygun gelir düzeyinde değilse Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atmış ülkeler için 32’nci madde şöyle söylüyor: “Taraf devletler, çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını taraf olan devlet uygular, korur.” diyor. Taraf devlet bunu yapmıyor, taraf devlet maalesef ki bir süredir bunu yapmıyor.
Nitekim, istatistikler ne derse desin son on iki yılda çocuk işçiliğinin arttığını günbegün hepimiz canlı görüyoruzmuhatap olduğumuz çocuk çalışanlarla ve bu çocuk işçiliği öyle zannettiğimiz gibi yalnızca tarlada tapanda çalışmıyor. Televizyonlara, medyaya bakınız, artan çocuk sömürüsünü orada da görüyorsunuz. Yarışma programları, açılan kutuların arkasındaki çocukları devri iktidarınızda daha çok artırdınız. Tabii, mevzuatta şöyle bir şey var: “14 yaşını tamamlamış, 15 yaşından gün alan kişiye çocuk işçi denilir.” diyorsa da Anayasa’nın 90’ıncı maddesi nedeniyle ülkemizde 18 yaşın altındaki herkes çocuk ve toplumda ağır yükü taşıyan, o bedenleriyle kaldırmayacakları bir yükün altına giren bu çocuklar giderek sayısal olarak artıyorlar. Peki, niye? Ne oluyor da çocuk işçiliği bu kadar artıyor? Hükûmet programlarına bakıyorsunuz, çocuğun adı ya var ya yok ya da usulen bulunuyor, tıpkı 2010 yılında Anayasa değişikliğindeki o 10’uncu maddedeki gibi. Hani hep diyordunuz ya kadın kardeşlerimize, hanım kardeşlerimize pardon, siz “kadın” demiyordunuz. “Hanım kardeşlerimizin hakkını artırıyoruz, engellilere daha fazla hak tanıyacağız.” dediğiniz yerde, işte o dezavantajlı bir grup daha var: Çocuklar. Onların da adını orada zikrettiniz, yoksa aklınıza bile gelmeyecekti. 23 Nisanlarda “geleceğimizin teminatı” demekten öte pek aklınıza gelmiyor. Bazen eğitimde aklınıza geliyor hani “Kızlı-erkekli ayrı ayrı okusunlar.” önerileri olabiliyor bazen ya da 4+4+4’le beraber gelen ilköğretim bitince çocuk işçiliğini teşvik eden bir sistemle.
Çocuk işçiliğini önlemek yalnızca “Biz buna karşı duruyoruz, mevzuatı hazırlıyoruz.” demekle olacak bir şey değil, çok bacaklı bir iş bu, multidisipliner bir şey. Ülkenin sağlık politikasından eğitim politikasına, istihdam politikasına kadar hepsini bir arada, bir bileşik kat gibi düzenlemeniz gereken bir şey. Çünkü, okumuş insanı aşağılarsanız kimse okumak istemez. “Adının başında profesör olan o koskoca adam şöyle demiş.” diyen bir karar verici, bir kanaat önderi çocuklar nezdinde o profesörlerin hepsini yerle yeksan eder ulemaya sorar gider çünkü. Ya da atanamamış öğretmenler “Okumuş da ne olmuş, işsiz geziyor.” dedirttiğiniz zaman, kimse çocuğunu okutmak istemez. Veya okuduğunuz zamanın karşılığı olmayan bir maaşı size takdim ediyorsa devletiniz, “Okudu da ne oldu, o da alıyor üç kuruş, okuma, hiç değilse çalış kıdemin olsun.” der, okumaz çocuklar. Ailelerin çocuklarını okumaya özendirmesi için önce Millet Meclisinde, önce toplumdaki kanaat önderlerinde eğitime saygı, öğretime bir takdir olmalı. Önce bunu önceliklemeliyiz. Kaldı ki bizler, yüzde 99’umuz İslam dinine iman etmiş insanlarız ve Kitabımız “Oku.” diye başlıyor. Okumaya saygı göstermezsek “Okumuş çocuklarımız yok.” diye çok da üzülme şansımız olmaz. Bu sebeplerle, ülkemizde giderek eğitim, öğretim çok da istenilesi bir şey değil. Anne babalarda şöyle bir kanaat var: “Ne var canım, televizyonda bir reklamda oynasın, öylelikle tanınır, şöhret olur, çok da para kazanır.” Anneler babalar böyle düşünüyor, çünkü okumaya saygısızlığı telkin eden, “Ben doktorlara iğne bile yaptırmam kendimi.” diyen kanaat önderleri var maalesef ülkemizde.
İşte bütün bunlar, ülkedeki hakkın, hukukun keyfîyet tarafına kaymasıyla ilgili. Tabii, daha farklı sebepler de var:Gelir dağılımındaki eşitsizlik. Gelir dağılımındaki eşitsizlik nedeniyle çocuklarını çalıştırmak zorunda kaldığını ifade eden aileler var. Kim bu aileler?Göç eden aileler. Ekonomik olarak, bölgesel farklılıkların olumsuz yönde gerçekleştiği yerlerde yaşayan aileler, göç edip büyük şehirlerin varoş dediğimiz yerlerinde yaşayan aileler. Bunlar, yeni geldikleri şehirde hayata tutunabilmek için, şehrin nimetlerinden değil yalnızca yaşamlarını sürdürebilmek için, o kadarlık kazancı elde edebilmek için küçücük bedenli çocuklarına ağır yükler yüklüyorlar.
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımın ofisine gittim. Yemek için “Telefonla bir şey isteyelim.” dedi, “Tabii, ne istersen.” dedim “Döner yiyelim.” dedi bana ve bir yere telefon etti. O dönerleri getiren çocuğu gördüğümde ürktüm, çok küçüktü. Sordum, dedim ki: “Kaç yaşındasın?” Öğretilmiş gibi “15” dedi. Çünkü 15’in altında olursa suç olduğunun farkındaydı çocuk, birileri ona öğretmiş. Ankara’nın bir ucundaki bir büro burası. “Sen nerede yaşıyorsun?” dedim, “İş yerimde.” deyince, dedim ki: “Annen baban nerede?” Ankara’nın farklı bir ucunu söyledi. Dedim ki: “Her gün nasıl gidip geliyorsun?” O kadar küçüktü ki, o kadar kuru, kavruk bir çocuktu ki. “Ben iş yerimde yatıp kalkıyorum.” dedi.
Aklımdan geçen, sanıyorum şu anda sizin de aklınızdan geçiyor. Böyle bir çocuk hangi istismarlara açıktır, hangi tür tacizlere maruz kalır, hangi tür şiddetleri görür? Şiddet görür, tacize uğrar. Biz de buna “İstismara uğramış çocuk.” diye bazen soru önergelerine nezaketen cevap veren bakanlar olursa, oradaki bir istatistik diye bakarız. Hele ki bu çocuklar bir de kızsa istismar daha da artar; çocuk kız ve engelliyse istismar fevkalade artar; çocuk kız, engelli, hele bir de göçse daha da fazla. İşte bu sebeple, ülkemizde çocuk istismarının her boyutu “komşu ülke” dediğimiz yerden gelen çocuklar üzerinden daha da artıyor. Suça karışan çocuk da artıyor, istismara uğrayan çocuk da artıyor, çalışan çocuk da artıyor. Bazen, kız çocuklarının çalıştırılmasından ne anladığımız da muğlak, her tür çalışma var. Bedenlerini satmaları istenen kız çocukları var ve bunlar göçle gelen, çok kısa bir süre önce “komşu ülke” dediğimiz yerden geliyorlar.
Acı olan şu ki, bir bakan bu durum için şunu söylüyor: “Türk konukseverliğine sığmaz.” “Oksimoron” dedikleri bu işte, “çocuk gelin” der gibi bu da. Çocuktan gelin olmaz, gelinse çocuk değil. Bu da misafirperverlikle yan yana gelecek bir cümle değil.
Cumhuriyet Halk Partisinin, hiç değilse Çocuk Hakları Günü sebebiyle “çocuk işçiliği” cümlesinden olmakla beraber, çocukların eğitim eşitsizlikleri, sağlıktaki fırsat eşitsizlikleri, ülkedeki istihdamdaki politikasızlık, stratejisizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi konuların gündeme gelmesine vesile olabilecek Meclis araştırma önergelerinin Meclis gündemine gelmesini parti grubum adına yürekten destekliyoruz.
Bu ülkenin çocuklarının hepsinin sağlıklı aile ortamlarında ve anne babalarının gelirlerinin onları tacize, istismara maruz bırakmayacak düzeyde olacağı günlerde güzellikleri konuşmak dileğindeyiz.
Çok teşekkürler ediyorum.