ALİ BADEMCİ
Meselelerin içinde bocalayan Hükümet ve Devlet, her gün gündem değiştirecek söylemlerle halkın hafızasını meşgul etmektedir. Amerikan Başkan Yardımcısı’nın gelişini ve dönüşünü, ”Kadın-Erkek Eşitsizliği” ve”Tunceli Hesabı” ile mezara gömerek kapı arkasında konuşulan çok önemli devlet kararlarını halktan gizlediler. Evvelki hafta da “Amerika Keşfi”ile bilgisiz ve ilgisiz olduğunu hesap ederek milleti aşağıladılar. Aslında “Amerika’nın Keşfi” ve “Kadın-Erkek” meselesi tamamen yapay konulardır. FakatJoe Biden ziyareti pek önemli idi; görüştüğü konular bile ülke gündeminin son sıralarına atıldığı için“Mutabakat” ifâdeleri gibi muğlak sözlerle atlatıldı. Bu meseleye fazla girmek istemiyorum, çünkü netice itibariyle mesele hariciyecilerin meselesi. Lakin Başbakan’ın Alevilikle ile ilgili beyan ve görüşlerine ne Alevi, ne de Sünni bir vatandaşın katılması mümkün değildir. Ortadoğu hudutlarını atlayarak Türkiye içlerine kadar nüfuz eden “Suudi Vehhabiliği”nin ideolojik ifadesi olan “IŞİD Selefiliği” gibi gerçek ve mücerret bir tehlikenin üstünün örtülmek istenmesi yanında, bu ülkede konuşulacak başka hiçbir mesele yoktur. Elbette bunları konuşmak iktidarın stratejik ortakları olan bazı Arap ülkeleri ile kendini teslim ettiği ABD’nin işine gelmemektedir. Çünkü “Stratejik Cephe”nin üzerinde ittifak kurduğu tek şey, bütün meselelere din noktayı nazarından bakmalarıdır.
Kendisi Şam’lı ve XIV. Asır-ı milâdide yaşamış olan, katı Sünni görüşleri ile tanıdığımız fakat “Haricilik”e daha çok benzeyen İbn Teymiye görüşlerinin bugünkü ne Vahhabilik, ne de Selefilik ile katiyyen ilgisi yoktur. Gerçek adı “Taqī d-Dīn Ebu l-ʿAbbās Aḥmed ibn ʿAbd as-Salām ibn ʿAbd Allāh ibn Teymiyyetū’l-Ḥarrānī” olan ve adının sonundaki Harran ifadesinden de anlaşılacağı üzere, bu coğrafyada yaşamış bir Arap olan Teymiye’nin, bugün aynı topraklarda değişik, gayet vahşi metotlar ile mücadele eden Selefiler ile hiçbir benzerliği de bulunamaz. Fakat ülkemizde oldukça teşvik gören ve mezhepler üstü görünüme girip devlet inancı haline gelen Sünnilik’in, Selefiye’ye kayması ve intibakı çok kolaydır. İşte böyle önemli bir tehlike karşısında tertemiz Tuncelili Alevi insanlarımızın, tamamen tarihe gömülmüş siyasi meselelerle avutulması bir aldatmacadan başka anlam taşımaz.
Bugün, köktendinciliği ve siyasi İslâm’a yanaşmayan ve kabul etmeyen Sünni Milliyetçiler (ulusalcılar değil) ile Aleviler, söz konusu hareket için en büyük tehlikedir. Eğer bu büyük Türkmen engeli olmasa Derviş Vahdetikafası bilerek ve bilmeyerek ülkeyi Selefiye’ye terk edecektir. Gözünüz önüne Irak’ı getiriniz; IŞİDSelefiyesi’nin ilk etapta temizlediği, Telâfer Türkmen Alevileri’dir; Sünni olanlara dokunulmadığı ve Kerkük ile Erbil’e göçlerine izin verildiği belki gözden kaçan bir husustur; fakat hakikatin kendisidir. IŞİD, Sünni olan Kerkük Türkmenleri’ni teğet geçerek Bağdat’a yürümüştür ki, dönmeleri mukadder olursa ilk saldıracakları insanlar Kerkük’ün Milliyetçi Türkmenleridir. Türkiye’yi de, bu hareketlerin dışında ve ayrı düşünemezsiniz! Çünkü ülkenin düşünce yapısı ve siyasi yapısı, böyle bir genişlemeye müsaittir. Bu bir öngörü değildir; belki birkaç on sene sonra, belki birkaç sene sonra tatbiki kolay olan düşüncedir. Çünkü IŞİD, Ortadoğu’dan daha gevşek bir zemin bulamamıştır; yıllarca Afgan’da tutunamadılar; fakat Ortadoğu’da pekâlâ ve kolayca tutunmaktadırlar.
Tarih boyunca, Anadolu Alevileri ile Sünniler arasında halk boyutunda hiçbir maraz çıkmamıştır. Devlet, İmparatorluk kültürü için Sünnileri rahat kullanırken, Aleviler milli kültür-aidiyet-dil-etnik kimlik için kanlı ayaklanmaları göze almışlardır. Bu olaylarda katiyyen din motifi yoktur. Hz. Ali olmasaydı yine de Baba İlyas Horasani, Selçuklular’ın Fars kültürüne itiraz edecek ve aynı isyanları yapacaktı. Bunun en güzel ispatı Karamanoğulları’nın Cimri ihtilâlinde sağladıkları kısa süreli kültür değişmesidir ve Karamanlı Mehmed’in Türkçe çıkışıdır. Baba İlyas Olayı’na 10.000 cengaver askerle katılan Karamanoğulları’nın ileri senelerinde, hangisinin Alevi olduğunu söyleyebilirsiniz! Karamani’den Bektaşi de gösteremezsiniz; çünkü bu işin başını Hacı Bektaş’ın da mensup olduğu Çepniler çekmiştir. Aksine Karamanoğulları Selçuk hanedanına düşmanlık ettiği halde, Hz. Mevlâna ile uğraşları-didişmeleri olmadığı gibi, müfrit Sünni Akkoyunlu Bayındır Uzun Hasan ile tam bir düşünce ve siyasi birliktelikleri vardır. Şikari’nin Karaman Tarihi ile Hüseyin Hüsameddin Bey’in en makbulAlevilik-Kızılbaşlık kaynağı olan Amasya Tarihi’ni okuyarak bu ülke insanı Alevilik ile mutlaka “Felsefi-Sosyal” anlamda yüzleşmelidir. Alevi, Sünni demeden diline ve kimliğine bağlı Türkmen’in ilk ele alacağı kaynaklar bunlardır.
Şunu da biliniz ki, iktidarın Anadolu Türkmen Alevileri ile kahir ekseriyeti Şafii-Sünni olan Kürtleri de, birbirine entegre edercesine yanılgısına düşmeyiniz. Kürtlük kendi ifadelerine göre bir etnitizm olduğu halde, Alevillik bir düşünce – kültür – dil – inanç ideolojisidir. Yabancı bilim adamları bizim mukallitler gibi Aleviliği 1400 yıllık değil, 5000 yıllık bir inanç bütünlüğü ve felsefesi olarak görürler. Bunun için sadece Köprülü-İrene Melikof-Yaşar Ocak’ı incelemeniz yeterlidir. Kürtçü, bölücü, speküler yayınlara lütfen yaklaşmayınız. Bizim inancımız, varlığımız, beraberliğimiz, gönül kokumuz her türlü siyasi, iktisadi, dini görüşlerin ve fikirlerin üzerindedir. Şahsen Alevi olsaydım hiçbir arayışa girmezdim; çünkü Alevilik başlı başına bir ideolojidir. Halac-ı Mansur ne der:
Ne Arabî’yem, ne Farsî’yem, ne Hindû’yem;
Beyzalî‘yem, Galacî‘yem, Türkî‘yem
İşte o kadar, kalın sağlıcakla.