Ergun KAFTANCI
SOMA‘dan sonra Ermenek; bir maden kazası daha…
Bu satırlar yazılırken tonlarca suyun altında kalan 18 madencimize bir türlü ulaşmak mümkün olmamıştı…
Dilim varmıyor ve “Gitti 18 kardeşimiz daha” diyemiyorum…
Allah’tan umut kesilmez, inşallah hepsi yaşıyor olsun…
Ermenek’ten önce Soma’dan sonra, yani iki maden kazasının arasında iş kazası geçirerek hayatını kaybeden insan sayımızı tekrarlamaktan ürperiyorum. Gazeteler bazı rakamlar verdi, bilanço korkunç…
Kore Savaşı‘nda ya da Kıbrıs Barış Harekâtı‘nda şehit düşen kahramanlarımızın birkaç misli kardeşimizi iş kazalarında yitirmişiz…
AKP döneminde, iş güvenliği kavramı yerleştirilmediği için ipini koparan, istediği gibi bir çalışma ortamını sahiplenince kazalar birbiri peşi sıra gelmiş…
Hâlâ aklımızı başımıza toplamış değiliz…
İşletmelerde, inşaatlarda, atölyelerde, değişik iş kollarında meydana gelen kazalardan sonra bütün fatura, meydanı boş bulduğu için kafasına göre uygulama yapan işverenlere çıkarılıyor.
Sanki birinci derecede suç onların…
İnsan yasaların uygulanmadığı, iş güvenliğinin sağlanmadığı bir ortamda, hele de fırsatçıysa, iş güvenliği kavramını anımsamaz bile; böyle bir kavramın ve onun getirdiği uygulamanın olduğunu da düşünmez.
Gelsin kaza…
Peki, işletmelerin teknik sorumluları yok mu?
Onlar, iş güvenliğini sağlamanın birinci koşul olduğunu bilmezler mi!?
Mühendisler, vardiya şefleri, ustabaşılar canların yanmasına meydan vermeden üretmek ve kazanmak zorunda olduklarını düşünmez mi?
Siyasal irade, yani hükûmet düşünmezse onlar da düşünmez…
AKP’nin Akhaber sitesini açın; gazeteleri oradan okuyun; birinin dahi siyasal iradeye laf etmediğini, aksine işverenleri katil gibi göstermeye çalıştıklarını görürsünüz…
Biri bile hükûmete “Bu kargaşaya son verin, iş güvenliği kavramını iş hayatına yerleştirin, gerekiyorsa yasa çıkarın” demiyor. Hepsi ağız birliği ederek, siyasal iradeyi masum gösteriyor ve sadece sermayedarı, girişimciyi, yatırımcıyı ipe çekiyor…
Bu kafa yüzünden bu ülkede göreceksiniz, daha çoook iş kazası yaşanacaktır!
* * *
ANKARA‘da otobüs işletmesinde çalışan bir şoförün, iki kolu olmayan gazimize söyledikleri içime oturdu.
Araca binerken “Gazi” diyen Yılmaz Yiğit kartını göstermesini isteyen şoföre ricada bulunmuş, “Kollarım yok, elini arka cebime sok, kartı al bak” demiş…
Karşılığını da almış:
-Olmaz, kendin çıkar, hem benim için mi kollarını kaybettin…
Densiz, sonra da eklemiş:
-Allah bilerek almış kollarını…
Sevgili okurlar, İ.Melih Gökçek basının karşısına çıkıp bu densiz şoförü, Şırnak’ta Özel Harekât’ta görev yaparken kollarını kaybeden ve ölümden dönen gazimize karşı savunuyor.
Bunlarda hiç mi milli duygu, vicdan, kadirşinaslık, insanlık yok?