Bugün, ülkemizde ve dünyada vuku bulan olaylar ile ekonomik-sosyal-kültürel-politik değişimleri anlayabilmemiz için; 1970’li yıllarda ortaya çıkan, 1980’li yıllarda popülerlik kazanan, 1997 Asya-2008 A.B.D. mali krizine rağmen halen etkinliğini koruyan, yeni liberal politikaların şekillendirdiği yeni liberal kapitalizm ile onun küresel bir yorumu olan globalizmi (küresel kapitalizm veya yeni kapitalizm) iyi bilmemiz lazımdır. Bunu bilmeden, yapacağımız tahliller; hamaset ve demagojiden ibaret, yüzeysel boşta kalan laflardan başka bir şey değildir.
Yeni Dünya Düzeni
“Yeni Dünya Düzeni” adı ile de isimlendirilen globalizm; ekonomik-sosyal-kültürel-siyasal sorunlara küresel bir açıdan bakan, çözümünde devletlerin işbirliğini öngören, nihayetinde “tek din-tek dil-tek kültür” den oluşan bir dünya devletinin inşa edilmesi ile insanların mutluluğunu hedefleyen bir ideoloji olarak ortaya atıldı. Ortaya atılan bu ideoloji ise; tanım ve açıklama itibariyle yeni liberal politikaların şekillendirdiği yeni liberal kapitalizmin küresel bir yorumundan başka bir şey değildi.
ABD Hegemonyasının Tehlikeye Girmesi
ABD; II Dünya Savaşı sonrasında, dünyanın en büyük mali ve ekonomik gücü olarak ortaya çıktı.
ABD başkanları; 1929 mali krizine kadar, mali ve ekonomik piyasaya müdahale etmeyi pek düşünmemiş. Ancak; bundan sonra, mali ve ekonomik piyasaya düzenleme-kontrol ve müdahale getiren bir dizi yasa çıkarmış. Ekonomiyi durgunluk ve enflasyondan kurtarmak için de 1933’ten itibaren Keynesçi politikalara başvurmuş.
ABD ekonomisi; 1945 sonrasında, beklenenin aksine nüfus patlaması, tüketim malları ve konut talebi, Marshall yardımı alan ülkelerin Amerikan mallarına duyduğu ilgi sonucu hızlı bir büyüme sürecine girdi.
ABD’de; büyük tarım işletmelerinin rekabetine dayanamayan orta ve küçük ölçekli tarım işletmeleri bir, bir kapanırken tarım sektöründe çalışan kişi sayısı da hızla düştü.
Şirket evlilikleri ile elit sermaye daha da güçlü bir hale geldi.
Amerikan halkının şehir merkezindeki çok katlı binalar yerine şehrin banliyösündeki evleri tercih etmesi, konut ve işyerlerini birbirine bağlayan otoyolların yapılması, ekonomik büyümede bir devamlılığı sağladı.
ABD; 1960’tan itibaren, küresel piyasada pazar kaybetmeye başladı.
ABD’nin küresel piyasada pazar kaybetmesi ise; SSCB’nin artan ekonomik rekabeti, Almanya ve Japonya’nın yeni bir ekonomik güç olarak ortaya çıkışı, sayıları gittikçe artan ülkenin kontrollü kapitalizm ve karma ekonomik sistemi milli çıkarlarını koruyan bir mekanizma gibi kullanması ile ilgili idi.
ABD’nin küresel piyasada sürekli pazar kaybetmesi; ekonomik büyüme hızının 1960’tan itibaren düşmesine, 1960’ın ikinci yarısından itibaren de durmasına yol açtı.
ABD ekonomisinin durgunluğa girmesi, soğuk savaşın doğurduğu silahlanma yarışı ile müttefiklere yapılan yardımlar ve Vietnam Savaşı, ABD federal bütçesinin açık vermesine neden oldu.
ABD’nin Karşılıksız Para Basması
ABD, bütçe açığını kapamak için; Bretton Woods Anlaşması’nı hiçe sayarak, karşılıksız para basma gibi, sıfır maliyetli bir yolu tercih etti.
ABD’nin Bretton Woods Anlaşması’nı hiçe sayarak karşılıksız para basmasına; bu anlaşma içinde yer almamakla birlikte SSCB tarafından sert bir eleştiri geldi ise de, buna karşı ses çıkaran başka bir ülke olmadı.
Bretton Woods Anlaşması nedir?
Bretton Woods Anlaşması; Temmuz 1944’te, ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods’da, Doğu Bloku Ülkeleri dışında kalan 44 ülkenin katılımı ve onayı ile imzalanan bir uluslararası para anlaşmasıdır.
Yapılan bu uluslararası para anlaşmasına göre, anlaşmaya imza koyan ülkeler; altın rezervi kadar para arz edecek, kurların belirlemesinde; ABD para birimi olan dolar ölçü kabul edilecek, petrol-altın-platin-gümüş gibi kıymetli metaller ile emtianın fiyatı; dolar cinsinden belirlenecek, sistemin kontrol ve işleyişi için de IMF ve Dünya Bankası gibi iki kuruluş kurulacaktı.
ABD Doları ile IMF ve Dünya Bankası’nın Sorgulanması
ABD’nin Bretton Woods Anlaşması’nı çiğnemesine; uluslararası para anlaşmasına imza koyan ülkeler içinde ilk ciddi tepki Fransa’dan geldi.
Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle; ABD’den, “Fransa Merkez Bankası’nda rezerv para olarak tutulan dolarların altın ile takasının yapılmasını” istedi. Fransa’nın peşinden Almanya’da aynı talebi dile getirdi.
ABD’nin, Fransa ve Almanya’ya cevabı ise 1968 öğrenci olayları ve genel grevler oldu. Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle de istifa etmek zorunda kaldı.
ABD’nin Bretton Woods Anlaşması’ndan Çekilmesi
Doların altın karşılığı olup, olmadığı tartışması; Fransa ve Almanya’dan sonra, anlaşmaya imza koyan diğer ülkelerde de gündem konusu oldu. Bu da rezerv para olarak dolar tutan ülkelerin zarar etme endişesinden kaynaklanıyordu.
ABD; 1971’de, beklentinin aksine Bretton Woods Anlaşması’ndan çekildiğini ilan etti. Devalüasyona gitti, sabit kurdan dalgalı kura geçerek parasını dalgalanmaya bıraktı, sürekli para arzına başvurdu. Bu da rezerv para olarak dolar tutan ülkelerin büyük ölçüde zarar etmesine yol açtı.
ABD’nin; sürekli para arzına başvurarak açıklarını kapaması ve üstelik ithalatını ucuza getirmesi; İngiltere ve sanayileşmiş ülkelerin de bu yolu tercih etmesine neden oldu.
ABD ile İngiltere ve sanayileşmiş ülkelerin sürekli parasal genişlemeye başvurması; buna karşılık petrol fiyatının düşük kalması ise petrol ihraç eden ülkelerin gelirlerinin düşmesine yol açtı. Bu da çokuluslu petrol şirketlerinin piyasadaki tekelinden kaynaklanıyordu.
1973 OPEC Petrol Krizi
OPEC; “petrol ihraç eden ülkeler örgütü” demek.
1960’ta; İran-Irak-Kuveyt-Suudi Arabistan ve Venezuela tarafından, ortak bir üretim ve fiyat politikası izlemek amacı ile Bağdat’ta imzalanan bir anlaşma ile kurulmuş.
Bugün; İran, 7 Arap Ülkesi, Ekvator, Endonezya, Nijerya, Angola ve Venezuela olmak üzere 13 ülkeden oluşuyor.
1971’de, ABD ile İngiltere ve sanayileşmiş ülkelerin sürekli parasal genişlemeye başvurması sonucu, petrol fiyatının altın ile belirlenmesini istemiş. Bunu dikkate alan ise olmamış.
1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında; petrol üretimini düşürmesi, ABD ve Hollanda’ya olan petrol sevkiyatına ambargo koyması ile öne çıkmış.
Petrol üretimini düşürmesi ve ABD ile Hollanda’ya olan sevkiyatı durdurması; petrol fiyatının hızla yükselmesine, petrol fiyatının hızla yükselmesi de; sanayileşmiş ülkeleri sarsarken, gelişmekte olan ülkeleri ise enflasyondan enflasyona sürükledi.
ABD 1973 Devalüasyonu
Petrol fiyatının hızla yükselmesi; küresel ekonomik durgunluğa, küresel ekonomik durgunluk ise; petrol üreticisi olmakla birlikte ABD’de var olan enflasyon içindeki durgunluğu derinleştirirken, bütçe ve cari açığının daha da artmasına neden oldu.
ABD; parasal genişleme ve bütçe ile cari açık sonucu, değeri düşen doların değerini bir daha belirlemek zorunda kaldı. Bu amaçla da 1973’te devalüasyon gitti. Böylelikle 1969’da; 35 dolar/ons olan altın fiyatı, parasal genişleme ve devalüasyon sonucu, Haziran-1973’te; 123 dolar/ons fiyatına yükseldi.
ABD’de Elit Sermayenin Başkaldırışı
ABD ekonomisi, ard arda yapılan iki devalüasyona rağmen durgunluktan çıkamadı. Bu da elit sermayenin iş hacmi ve karının düşmesine yol açtı.
Elit sermayeye göre, ABD ekonomisindeki durgunluğun nedeni; 1933’ten itibaren uygulamaya konan, devletin mali ve ekonomik piyasaya müdahalesini öngören Keynesçi politikalardı.
ABD’de; elit sermaye, Keynesçi politikalara her zaman karşı çıkmış, ancak bundan karlı çıktığından bunu fazlaca dile getirmedi.
ABD elit sermayesi; 1960’tan itibaren, özellikle de 1965 sonrasında küresel piyasada güç kaybetmeye başladı.
Elit sermayenin küresel piyasada güç kaybetmesi ise; SSCB’nin artan ekonomik rekabeti, Almanya ve Japonya’nın bir ekonomik güç olarak ortaya çıkışı, kontrollü kapitalizm ve karma ekonomik sistemi uygulayan ülkelerin gümrük duvarları idi.
1973 OPEC petrol krizi, bir petrol üreticisi olmakla birlikte ABD’yi de etkiledi. Japon ekonomisi büyümeye devam etti, Batı ve Doğu Avrupa ülkeleri sarsıldı, gelişmekte olan ülkeler ise enflasyondan enflasyona sürüklendi.
ABD elit sermayesi, küresel ekonomideki bu kaosu bir fırsata çevirerek küresel ekonomide kaybettiği itibarı tekrar kazanabilirdi. Bunun için de yeni bir dünya düzenine ihtiyaç vardı.
Yeni Liberal Politikalar ve Yeni Liberal Kapitalizm
Yeni Dünya Düzeni, ABD elit sermayesinin; küresel piyasada önünü açacak, engelleri kaldıracak, istediği gibi hareket edebilecek, ABD’nin ekonomik-sosyal-kültürel-siyasi operasyonlar yapmasını mümkün kılacak bir özellikte olmalıydı. Bunun cevabı ise; çok geçmeden, Chicago Üniversitesi’nin felsefe ve ekonomi bölümünden geldi.
Chicago Üniversitesi’nde; bir ekonomist-felsefeci olan Friedrich Hayek, ortaya koyduğu yeni liberal politikalar ile “Yeni Dünya Düzeni” nin temelini attı.
Friedrich Hayek’in ortaya koyduğu yeni liberal politikalar ise;
“devletin; ekonomiden tamamen çekilmesi, sadece herhangi bir kriz anında ekonomiye acil ve keskin müdahale yapması, dengelenmiş bütçe için harcamalarını kısması, sosyal devlet anlayışını terk etmesi, milli ekonomik hedefler ile ilgili plan ve programlardan vazgeçmesi ile gümrük duvarlarının kaldırılması, ekonominin tamamen özel teşebbüse bırakılması, tam rekabetin sağlanması, sermaye-işgücü-mal ve hizmet dolaşımının serbest kılınması, özel mülkiyetin güçlendirilmesi, kişisel çıkarların toplumsal çıkarlardan üstün tutulması” şeklinde idi.
Friedrich Hayek’in ortaya koyduğu bu yeni liberal politikalar, yine aynı üniversitenin ekonomi profesörlerinden olan Milton Friedman ve Arnold Harberger’in de katkıları ile liberal kapitalist bir ekonomik modele dönüştü.
ABD Devlet Başkanı Richard Nixon’un İstifası
ABD Devlet Başkanı Richard Nixon; devam eden Vietnam Savaşı, ülkede hüküm süren durgunluk içindeki enflasyon ve işsizlik nedeniyle epey yıpranmıştı, ayrıca gelenekçi bir ekolden geliyordu. Bunun için Yeni Dünya Düzeni liderliğini yapabilecek bir özellikte değildi. Gitmesi gerekiyordu, nitekim de öyle oldu. 8 Ağustos 1974’te Watergate Skandalı nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.
ABD Devlet Başkanı Jimmy Carter’in Gözden Düşmesi
Reform sözü ile 1977’de ABD devlet başkanı olan Jimmy Carter; devlet harcamalarını arttırarak, fiyat ve ücretlere kontrol getirerek durgunluk ve enflasyon ile savaştı. Enflasyonu bir ölçüde düşürdü ise de ekonomik büyümeyi gerçekleştiremedi.
İran İslam Devrimi, ABD’nin İran elçiliğinin basılması, diplomatların rehin alınması, ardından yapılan operasyonun başarısızla sonuçlanması ve SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesi sonucu da gözden düştü.
Dönüm Noktası
1970’li yıllarda ABD’de başkanlık yapanlar; Vietnam Savaşı’nı hariç tutarsak, daha çok durgunluk-enflasyon gibi iç sorunlara ağırlık verdi. Bu da küresel alanda bir boşluk doğurdu. SSCB’nin bunu bir fırsat kabul ederek lehine sonuç çıkarmaya kalkması ise;
Pakistan-Hindistan Savaşı (1971), Arap-İsrail Savaşı (1973), Batı Sahra Savaşı (1975-1991), Somali-Etiyopya Savaşı (1977-1978), Uganda-Tanzanya Savaşı (1978-1979) ) vb ülkeler arası savaşların,
Angola İç Savaşı (1975-2002), Lübnan İç Savaşı (1975-1990), Etiyopya İç Savaşı (1976-1991) vb. iç savaşların,
Yugoslavya’da Hırvat Baharı (1971), Filipinler’de İç Çatışmalar (1972), Kamboçya’da Pol Pot Devrimi (1975), Güney Afrika’da Soweto Olayları (1976), Kanada’da Qebec eyaletinin bağımsızlığını istemesi, vb ayaklanmaların,
1969 Muammer El Kaddafi-Libya Askeri Darbesi, 1970 Hafız Esat- Suriye Askeri Darbesi, 1971 İdi Amin-Uganda Askeri Darbesi, 1973 Augusto Pinochet- Şili Askeri Darbesi, 1974 Etiyopya Askeri Darbesi, 1976 Jorge Rafael Videla- Arjantin Askeri Darbesi, 1976 Tayland Askeri Darbesi, 1977 Ziya ül Hak-Pakistan Askeri Darbesi, 1979 Saddam Hüseyin-Irak Askeri Darbesi)vb askeri darbelerin,
yaşanmasına yol açtı.
SSCB’nin Afganistan işgali, İran İslam Devrimi de ABD’nin hegemonyasını tartışılır bir hale getirdi. Bu da ABD’nin küresel alanda bir atağa geçişinin dönüm noktası oldu.
Yeni Liberal Politikalar Önerisi
1970’in sonlarına doğru fazlaca dile getirilmemekle birlikte ekonomik-sosyal-siyasal sorunlar yaşayan Türkiye-Yunanistan-İspanya-Portekiz-Meksika-Venezuela-Şili-Brezilya-Arjantin-Endonezya-Tayland vb ülkelere yeni liberal politikalar önerildi.
Türkiye’nin Yeni Düzene İlk Adımı Atması
24 Ocak 1980 Kararları; “ 2,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına geçilmesini, devletin ekonomideki payını küçülten önlemler almasını, KİT’lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımlarını sınırlamasını, gübre-ulaşım dışındaki sübvansiyonların kaldırılmasını, dış ticaretin serbestleştirilmesini, yabancı yatırımların teşvik edilmesini, bunların kar transferlerine kolaylık getirilmesini, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerine destek verilmesini, ithalatın kademeli olarak libere edilmesini, ihracatçıya vergi iadesi ve düşük faizli kredi verilmesini, imalatçı ihracatçıya ithal girdide gümrük muafiyeti tanınmasını, sektörlere göre farklı teşvikin belirlenmesini” içermekte idi.
Türkiye’nin Yeni Düzeni; devletin kalkınma planlarını rafa kaldıran, ekonomide devleti küçültürken özel teşebbüsü öne çıkaran, döviz tahsis ve kullanımını serbest kılan, sermaye giriş ve çıkışı kolaylaştıran, ikili anlaşmalar ile gümrük duvarlarını oldukça gevşeten, piyasayı sonuna kadar yabancı rekabete açan bir özelliğe sahipti
24 Ocak 1980 Kararları; aynı zamanda, Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi kararları ile şekillenen karma ekonomik modelin, Türkiye’ye uyarlanmış bir şekli olan “Milli İktisat Modeli” ni içinde barındıran ekonomik-sosyal-kültürel-siyasal sistemin sonunun habercisi oldu.
-Devam Edecek-