HANİ kimseye dayatma yapmayacak, toplumun hayat tarzına dokunmayacaklardı…
Hepsi lâfta kaldı…
Beğenmedikleri ne varsa hepsini, “Davamız” dedikleri anlayışın siyasal motivasyonu haline getirdikleri dinsel baskılarla ortadan kaldırmaya başladılar.
Yurttaşlar, bir yandan dinsel terapiye tabi tutuluyor, bir yandan da siyasal motivasyonun ağırlığı altında, kabuk değiştirme sürecine itiliyor…
……………………….
Dile kolay…
Geçen yılları koyun bir kenara sadece bu yıl, gönül rızasıyla imam hatip liselerine kaydolan öğrencilere ek olarak 40 bin çocuğumuz daha imam hatip liselerine kayıt olmak zorunda bırakıldı. Eğitim hayatına bile dayatmayı bulaştırdılar; her yaptıkları iş gibi bu da metazori bir uygulama…
Yakında eğitim sistemimizi bütünüyle imam hatip amaçlı hale getirirlerse şaşırmam. Dünya fizik, kimya, matematik, geometri, biyoloji, tıp gibi müspet ilimlerle ilerlerken biz ilahiyata sarılıp adamlarla yarışmaya kalkacağız…
Sonucu düşünün!
Hepsi lâfta kaldı…
Beğenmedikleri ne varsa hepsini, “Davamız” dedikleri anlayışın siyasal motivasyonu haline getirdikleri dinsel baskılarla ortadan kaldırmaya başladılar.
Yurttaşlar, bir yandan dinsel terapiye tabi tutuluyor, bir yandan da siyasal motivasyonun ağırlığı altında, kabuk değiştirme sürecine itiliyor…
……………………….
Dile kolay…
Geçen yılları koyun bir kenara sadece bu yıl, gönül rızasıyla imam hatip liselerine kaydolan öğrencilere ek olarak 40 bin çocuğumuz daha imam hatip liselerine kayıt olmak zorunda bırakıldı. Eğitim hayatına bile dayatmayı bulaştırdılar; her yaptıkları iş gibi bu da metazori bir uygulama…
Yakında eğitim sistemimizi bütünüyle imam hatip amaçlı hale getirirlerse şaşırmam. Dünya fizik, kimya, matematik, geometri, biyoloji, tıp gibi müspet ilimlerle ilerlerken biz ilahiyata sarılıp adamlarla yarışmaya kalkacağız…
Sonucu düşünün!
………………………
12 yıllık AKP iktidarında, beş Eğitim Bakanı görev yaptı.
Her gelen beraberinde yeni kurallar, oluşumlar, uygulamalar, anlayışlar getirdi.
12 yıllık AKP iktidarında, beş Eğitim Bakanı görev yaptı.
Her gelen beraberinde yeni kurallar, oluşumlar, uygulamalar, anlayışlar getirdi.
Aşağı yukarı iki buçuk yılda bir, eğitim anlayışımız değiştirildi.
Tabii kitaplar da, müfredat programları da değişti ama kafa hep aynı kaldı; iktidar tek tip bir nesil yetiştirmek hevesinden vazgeçmedi…
İmam hatip anlayışı ve uygulaması, tek tip kuşaklara sahip olmamız için.
İmam hatip anlayışı ve uygulaması, tek tip kuşaklara sahip olmamız için.
Çocuklar imam hatip liselerinde okuyarak dinsel terapiye tabi tutulunca gelecekte bu iktidarın temel taşlarını oluşturacaklar…
Bu uygulama, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve onun sahibi Türk Milleti’ne vurulmak istenen pedagojik, sosyolojik ve psikolojik bir prangadır!!!
Bu uygulama, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve onun sahibi Türk Milleti’ne vurulmak istenen pedagojik, sosyolojik ve psikolojik bir prangadır!!!
Gelecek kuşakları tek tip yetiştirmek ve onları dinci anlayışın hazırladığı karanlık dehlizlere ve labirentlere sokma kararlılığı, laik cumhuriyete, sosyal hukuk devleti anlayışına, hukukun üstünlüğüne ve özgürlüklere yapılan hainliktir!
Bunun da hesabı sorulmayacak mı sanıyorlar!?
* * *
1 EYLÜL tarihini severim; büyük oğlumun doğum tarihi; saniyen Dünya Barış Günü…
Adli Yıl’ın başlangıç tarihi de 1 Eylül.
Malûm her yıl, Yargıtay’da tören yapılır ve konuşmacılar yargının toplum hayatındaki önemini bir kez daha vurgularlar. Adaletin, bir toplumun yücelmesinde, toplumsal huzurun yerleşmesinde ve hukukun egemen hale gelmesinde ne kadar önemli yeri olduğu anlatılır…
Bu toplantıya Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Vekiller, Parti Liderleri, Barolar’ın temsilcileri, askeri ve mülki erkan, hukuk adamları katılır.
Bu yıl da öyle olacak; ancak bu yıl Erdoğan katılmıyor.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra “Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu katılıp koşuşacaksa ben yokum”diyerek daveti reddetti.
Bunun da hesabı sorulmayacak mı sanıyorlar!?
* * *
1 EYLÜL tarihini severim; büyük oğlumun doğum tarihi; saniyen Dünya Barış Günü…
Adli Yıl’ın başlangıç tarihi de 1 Eylül.
Malûm her yıl, Yargıtay’da tören yapılır ve konuşmacılar yargının toplum hayatındaki önemini bir kez daha vurgularlar. Adaletin, bir toplumun yücelmesinde, toplumsal huzurun yerleşmesinde ve hukukun egemen hale gelmesinde ne kadar önemli yeri olduğu anlatılır…
Bu toplantıya Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Vekiller, Parti Liderleri, Barolar’ın temsilcileri, askeri ve mülki erkan, hukuk adamları katılır.
Bu yıl da öyle olacak; ancak bu yıl Erdoğan katılmıyor.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra “Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu katılıp koşuşacaksa ben yokum”diyerek daveti reddetti.
Görülmüş şey değil; ancak hiçbir eleştiriye açık olamayan Erdoğan devlet hayatına bunu da soktu, dileriz bu tavrı, teamül haline getirilmez…
İngiliz Haber Ajansı Reuters konuya ilişkin haberi ”Türkiye’nin öfkeli Başbakanı…” diye verdi.
İngiliz Haber Ajansı Reuters konuya ilişkin haberi ”Türkiye’nin öfkeli Başbakanı…” diye verdi.
Bundan kelli, öfkesi burnunun ucunda bir başbakanımız olmayacak ama Cumhurbaşkanımız olacak; çünkü Erdoğan’ın öfkeyi yenme becerisi yok, mizacı böyle.
Yalnız minik bir değişim söz konusu; o da toplantıya katılmama kararı.
Böylece, toplantı nedeniyle öfkelenmemiş olacak; diyelim ki öfkelendi, hiç olmazsa öfkesini de dışa vurmak imkânı bulamayacak!