Ali Bademci
Adana Ülkü Ocakları eski başkanlarından ve TBMM.21.-23. dönem MHP eski mlletvekillerinden Recai Yıldırım çok kısa süreli hastahane tedavisinden sonra hakkın rahmetine kavuşmuş ve bugün de Adana-Kabasakal mezarlığında ebedi istirahatgâhına tevdii ediliyor. Henüz daha yaşı yoktu, Adana’da aynı devreyi paylaşmamıza rağmen bizlerden küçüktü. Fakat tevazuudan ziyade kendini her zaman bizlerden genç gördüğü için “Abi” diye hitap ederdi. Zamanın Ülkü Ocakları’nda hiç kaçırmadığı seminerlerde benim vefalı öğrencilerim arasında yer almıştır. 12 Eylül’den sonra siyasi ve şahsi hayatı ile hiç ilgilenmedim. Bütün “Ocakçılar”ın bildiği ve hakkımı teslim ettikleri gibi elbette benim iştigal saham siyasetin bir bireyi olmak değil “Ülkücü Siyasete” katkı sağlamaktı; hâlâ da bu görevi yapmaya çalışıyorum: kitaplarım ve yazımlarımla..
Recai Yıldırım gerek 12 Eylül öncesi ve gerekse vekil seçilinceye kadar çok yokluk ve sefâlet çekti. Bu zamanlarda bizler kendisine üç-beş kuruş yardım ederek ziraatçiliğine destek olmaya çalıştık. Fakat ne ektiyse biçemedi ve üretmek istediği zirai mahsüller “afatlar”a kurban oldu. Benim hatırladığım kadarı ile 1978’de böyle bir “patates” macerası olmuştu. Evli ve çocuklu olması dolayısıyle elbette geçindirmekle yükümlü olduğu bir âilesi vardı. Uzun boylu tarlalarının olduğunu sanmıyorum; çünkü baba tarafı Diyarbakır’dan gelmiş ve Karataş-Tuzla-Tabaklar köyünde anne tarafından bir “Yörük kızı” ile evlenmişti. Eski Gençlik Kolları Genel Başkan’larından Tabaklar’ın yerlisi Yakup Şahin ile akrabalıkları da sanıyorum buradan gelmektedir.
Recai Yıldırım’ın vekillik hayatındaki dönemi kısmen mâli bakımdan rahatladığı yıllardır. Maaşı ile yetinen, makamını ve iktidar imkânlarını kullanarak zengin olmayan çalışan bir karakteri olduğunu hiç sanmıyorum. Herhalde birçok yakınları ve akrabaları ile de zaman içinde iplerini koparmamıştır. Aytaç Durak zamanında Büyükşehir Belediyesi’ne şu fakirin de yardımları ile kapak atan Yakup Şahin geçimi için bir maaş yakalamıştı. Çünkü Durak’ın ilk zamanlarında yakın arkadaşlarından Çetin Kurşun ”Yakub’a sahip çıkmak lâzımdır, ağzında diş yok” demişti. Yakub’un Çukobirlik Genel Müdürlüğü döneminde Recai Yıldırım’a izafe edilen bir takım suçlamaların doğru olduğu görüşleri de Adana’da zemin bulamamıştır. Şimdi okumamış olan çocuklarının ellerinde hiçbir imkân bulunmaması bu görüşleri tamamıyle doğrular.
Recai Yıldırım 12 Eylül’e çeyrek kala Ramiz Ongun tarafından MHP’nin ”Eğitimciler” listesine dahil edilmişti. Tahmin ediyorum bu fondan birkaç ay maaş da aldı. Fakat Türkeş Bey’den sonra “MHP Fırtınası”nda Devlet Bey yanında yer aldı; Ramiz’e karşı hiçbir nezaketsizlikte de bulunmadı. Lâkin katıldığı ilk milletvekilliği seçimi için yapılan “Ön yoklama”, Ankara’dan gelen yetkili Turan Çirkin’in de gayretleriyle camia tarafından onaylanmayan bir şekilde sonuçlanmıştı. Bir gecede delege listeleri ile oynanmış ve birçok insanın kaydı silinerek oy kullandırılmamıştır. Recai bundan sonra fikren ve zikren zerre kadar kendine uymayan bir hizbin içine düşerek ölünceye kadar bunlara adını kullandırdı ve bunlardan birinin de vekil olmasını sağladı.
Sizler bu satırları okuduğunuz sıralarda Recai Yıldırım toprağa verilmiş oluyor. Geleneklerimizden kaynaklanan “Allah taksiratını affetsin” gibi güzel dualar elbette önemlidir. Fakat netice itibariyle kusurlar kesinlikle şahsidir ve özel hayatın hudutları içindedir. Elbette Recai Yıldırım’dan zamanında medet umanlar ortalarda görülmeyecek ve “Amcalar” gibi kenardan seyredeceklerdir. Fakat mezarına o birkaç kürek toprağı yine ülkücüler atacak, Tanrı’dan rahmet ve mağfiret dileğinde bulunacaklardır. Ne yapalım Allah ülkücülerin dualarını kabul etsin, geride kalanların başı sağolsun.
Hoşçakalın.