Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili, aday belirleme sürecinin en önemli olayı, MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli’nin, “Çatı Formülünü ortaya atmasıdır” dersek yanlış olmaz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da kabul gören Çatı Formülü; AKP’de önce ciddiye alınmadı, alaycı bir üslup ile eleştirilerek “tabanı olmayan binanın, çatısı olmaz” denildi. Ancak; bu girişim daha sonra AKP’nin tedirgin olmasına da yetti.
Çatı adayı isminin açıklanmasının gecikmesi; AKP ve HDP’yi belli bir stratejiyi izlemekten alıkoyarken, “mecliste grubu bulunan partilerin, her birinin ayrı-ayrı aday göstereceği” söylentisinin de çıkmasına yol açtı.
İşte böyle bir ortamda, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun; çatı adayı olarak, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ismini açıklaması, Başbakan Recep Tayip Erdoğan üzerinde adeta soğuk bir duş etkisi yaparken, AKP kurmaylarının en son ihtimal olarak gördüğü ve istemediği bir durum da ortaya çıkmış oldu.
Çatı Formülünün öne sürülmesinden, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu isminin açıklanmasına kadar olan süreçte, çok şeyler söylendi ve yazıldı. Ancak; buna, bilimsel bir açıklama getiren ise çok az kişi oldu. Bu nedenle yazım; halen gündem konusu olan cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olayların, siyaset felsefesi ve propaganda tekniği açısından analiz ve yorumu ile ilgilidir.
Seçimin Kuralı
Kullanılan Oyun Yarıdan Bir Fazlasını Alan Seçimi Kazanır
Cumhurbaşkanlığı seçiminde; bir adayın seçimi kazanabilmesi için birinci ya da ikinci turda, kullanılan oyun yarısından bir fazlasını alması gereklidir. Yarışın başa baş gitmesi halinde de kullanılacak tek bir oy bile altın değerindedir.
Partiler Değil, Adaylar Yarışacak
Oy pusulasında; siyasi partilerin amblem ve isimleri değil, adayların resim ve isimleri yer alacak. Siyasi partiler değil, bir veya birden fazla partinin aday gösterip, destek verdiği adaylar yarışacak.
Hedef; cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak mı, yoksa bundan parti olarak karlı çıkmak mı?
Cumhurbaşkanlığı Seçimini Kazanmak
Hedef, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak ise; bunun gerektirdiği bir metoda başvurmak gerekir.
MHP ve CHP’nin Ayrı, Ayrı Aday Göstermesi
Görüştüğüm MHP’li ve CHP’li bazı arkadaşlarım “içimizden birini aday gösterseydik daha iyi olurdu” diyor.
Her parti taraftarının, doğal olarak gönlünde yatan bir aslan vardır. Her siyasi parti, diğer seçimlerde olduğu gibi, cumhurbaşkanlığı seçiminde de içinden göstereceği bir adayın kazanmasını ister. Bu duygusal ve ideolojik açıdan doğru, seçimin kuralı ve oy potansiyeli açısından ise yanlıştır.
Siyaset “Şan, Şöhret Olsun” Diye Yapılmaz
Bu gerçeğe rağmen; “kaybetsek bile, aslanlar gibi mücadele etmiş, gücümüzü ortaya koymuş olurduk” diyenler var.
Bunlara siyasetin sonuç alma sanatı olduğunu hatırlatmak isterim. Siyaset; sonuç almak için yapılır, “şan-şöhret olsun” diye değil. Ucuz kahramanlık yapmanın da bir faydası yoktur.
HDP’nin Tercihi Hedefi Açısından Doğrudur
HDP’nin Selahattin Demirtaş’ı aday göstermesini örnek gösterenler, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak ile seçimden parti olarak karlı çıkmayı birbirine karıştıranlardır.
HDP’nin Selahattin Demirtaş’ı aday göstermesi; cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya yönelik değil, 2015 milletvekili seçimlerinde parti ya da bağımsız adaylarla seçime girip girmeme konusunda yaptığı bir test çalışmasıdır.
MHP veya CHP’nin adayları vasıtasıyla oyunu arttırması, partilerden birine moral sağlasa da cumhurbaşkanlığı seçimi açısından bir anlam İfade etmez.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde; MHP’li veya CHP’li bir adayın, partisinin diğer seçimlerde aldığı oydan daha fazlasını aldığını, ancak; ikinci turda da olsa % 51’lik bir oy oranına ulaşamadığını varsayalım. Bu ne işe yarar ki? Olsa, olsa partisine moral kazandırır.
“51”, “45”ten Büyüktür“
MHP ve CHP’nin ayrı, ayrı aday çıkardığını, ikinci turda da birinin diğerine destek verdiğini varsayalım. Bunun sonucu ne olurdu, % 45’i geçer miydi? Zor bir ihtimal, CHP’li bir adayın ikinci tura kalması ise AKP’nin işini daha da kolaylaştırırdı.
Siyasi Kutuplaşma
Siyasi kutuplaşmanın olduğu bir toplumda; seçmen kolay, kolay saf değiştirmez.
2010 Referandumu ve 2011 milletvekili seçimleri ile 2013 yerel seçimleri; AKP’nin, siyasi kutuplaşmadan fayda sağladığını gösteriyor.
AKP’nin; CHP karşıtlığı ile gerginliğe dayanan, alaycı bir eleştiri üslubu ile MHP’yi itibarsızlaştırmaya çalışan, HDP’yi karşısına almayan, diğer siyasi partiler ile siyasi hareketleri yok sayan, “bir biz varız, bir de CHP var” diyen, seçmeni kendisi ve CHP’de bloklaşmaya zorlayan bir propaganda stratejisi var. Bu propaganda stratejisinde dini-etnik-mezhebi-mali-ekonomik olay ve materyali, hiç bir sorumluluk duymadan kullandığı da görülüyor.
AKP’nin makyavelist-popülist-pragmatist-oportünist siyaset anlayışına paralel olarak yürüttüğü bu propaganda strateji ve taktiklerle, sağ eğilimli seçmenin büyük bir kısmını tarafına çekmeyi başardığı, sahip olduğu yazılı ve görsel medyanın yoğun propaganda bombardımanı ile de kitlesini ipnotize ederek adeta militanlaştırdığı gözleniyor.
Güç Birliğine Gitmek
Ne AKP, ne CHP, ne MHP, ne de HDP tek başına cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak bir oy potansiyeline sahip değildir. Bu da bir güç birliğine gitmeyi gerekli kılıyor.
Güç Birliğine Gitmek Siyasetin Doğasında Vardır
Gücünüz yetmiyorsa başka birinin ya da birilerinin gücüne ihtiyaç duyarsınız. Bireyler için geçerli olan bu kural, siyasi partiler için de geçerlidir ve doğaldır. Ancak; işbirliği, aynı temel ilkeleri paylaşan ya da uzlaşan siyasi partiler arasında yapılır.
İttifak Arayışı
MHP’nin; milli devleti var eden değerleri yok sayan, devletin temel ilkelerini değiştirmeyi amaçlayan AKP ve HDP ile güç birliğine gitmesi asla beklenemez. AKP’nin güç birliğine gideceği tek parti varsa, o da özerklik ya da federal devleti savunan HDP ile olabilir. Bu nedenle birinci turda olmasa da, ikinci turda HDP’nin örtülü olarak AKP’ye destek vereceğini düşünüyorum.
Çatı Formülü
Türkiye’nin siyasi gerçeklerinden doğmuştur. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya yöneliktir. Siyasi kimliği olmamakla birlikte milliyetçi-muhafazakâr-demokrat-laik özellikte bir adayın ortaya konması ve devletin temel ilkelerini savunan parti, siyasi hareket ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket etmesini amaçlar.
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Tercih Edilmesi
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun tercih edilmesi, destekçilerini tam olarak tatmin ermese de daha ziyada yeni bir metot uygulaması ve netice almaya yöneliktir.
Neden?
“Çatı Formülü” ile belirlenmiş hedef-strateji-ilke ve özelliklere uygun düşen isimlerin başında geliyor.
57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel sekreteri olarak 9 yıl görev yapmış, bizde olmasa da uluslararası çevrede bilim adamı-diplomat sıfatıyla tanınan, saygın, entelektüel, mütevazı ve uzlaşmacı bir isim.
Cumhurbaşkanı olması halinde; Türkiye’nin kilitlenen Ortadoğu politikasına çözüm getirebilecek bir özellikte.
İslamcı çevrenin kolay, kolay karşısına alamayacağı, AKP içinde de önemli ve samimi dostları olan bir kişi.
AKP’nin Şoke Olması
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile sevgi ve saygıya dayalı ilişkileri olan, Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olmaması halinde aday gösterebileceği düşünülen, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı adaylığının açıklanması; AKP tarafında hayret ve şaşkınlıkla karşılanan, en son düşünülen bir alternatifti.
AKP’nin Tüm Propaganda Çalışması Çöpe Gitmiştir.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP ve CHP’nin ortak adayı olması; AKP’nin, CHP ve MHP endeksli tüm propaganda hazırlık çalışmasını boşa çıkarmıştır.
Recep Tayyip Erdoğan Aday Olmakla Risk Almıştır.
Recep Tayyip Erdoğan; cumhurbaşkanlığı seçimini, mutlaka kazanmak zorundadır. Aksi halde “başbakan” sıfatını korusa dahi başbakanlığı siyasi arenada sorgulanır bir hale gelir.
Düşmemek İçin Pedalı Çevirmek Zorunda
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için bazıları “ yarı başkanlık ya da başkanlık sistemini istiyor”, bazıları da “ bir profesyonel yönetici gibi davranıyor, halkın hoşuna giden tüketim-ithalat-borçlanmaya dayalı ekonomik politikayı daha fazla sürdüremez, bu nedenle de zirvede olduğu kabul edildiği bir ortamda, icra makamından uzaklaşarak kendini pasif bir göreve atmak istiyor” diyor.
Ne denirse denilsin, bisikletten düşmemek için pedalı çevirmek zorunda. Zira siyasette ne kadar başarılı olursanız olun, bir defa kaybettiniz mi, başarıyı bir daha zor yakalarsınız. Başınıza ne iş geleceği ise belli olmaz. Siyaset tarihi de bunun örnekleri ile dolu.
Başkanlık Sistemi Otokratik Bir Yönetime Geçiştir
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde; mevcut anayasa ile başkanlık sistemi uygulamasına geçemez.
Başkanlık sistemi uygulamasına geçebilmesi için Ekim 2014 Anayasa Mahkemesi atamaları, 2015 milletvekili genel seçimleri ve Anayasa değişikliği olmak üzere önünde duran zorlu bir süreç var. Bunun gerçekleşmesi ise oligarşik demokratik bir yönetimden, otokratik demokratik bir yönetime geçiştir.
Başbakanlığa; her dediğini yapan, ismi aile fotoğrafında gizli bir ismi getirerek aynı zamanda icra makamının başı gibi hareket edebilir. Bu uygulama ile bazılarının iddia ettiği gibi, Turgut Özal’ın durumuna da düşmez.
AKP’nin Yeni Propaganda Stratejisi
AKP’nin; “Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP’nin adayıdır”, “siyasi tecrübesi yok”, “zayıf aday”, “ne MHP’nin ne de CHP’nin düşüncesini temsil ediyor”, “ MHP’li ve özellikle CHP’li seçmen adaylığına hoş bakmıyor”, “bir kısım MHP’li ve özellikle CHP’li seçmen sandığa gitmeyecek”, “sağ seçmen Recep Tayyip Erdoğan etrafında toplanıyor”, “Recep Tayyip Erdoğan açık ara önde” şeklinde bir propaganda yaptığı görülüyor.
Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, AKP’nin yeni propaganda stratejisi; Ekmeleddin İhsanoğlu’nu itibarsızlaştırmak, CHP karşıtlığı ile sağ seçmeni kazanmak, muhalefet seçmen üzerinde kaybetme psikolojisi oluşturmak, mümkün olduğu kadar MHP’li ve CHP’li seçmeni sandığa gitmekten caydırmak, bir kısım CHP’li seçmeni HDP adayına yöneltmek, önde ve güçlü gözükerek tarafsız seçmeni tarafına çekmek esasına dayanıyor.
Çatı Formülü ve Ekmeleddin İhsanoğlu Tercihi Bir A.B.D. Projesi Değildir
Bazıları, “Çatı Formülü ve Ekmeleddin İhsanoğlu tercihinin bir A.B.D. projesi olduğunu” söylüyor.
Çatı Formülü ve Ekmeleddin İhsanoğlu tercihi, bir A.B.D. projesi değil, milletin projesidir. Neden mi? A.B.D.’nin seçmen tercihini kolaylıkla değiştirebilecek finans-kapital gibi güçlü bir silahı varken, böyle bir operasyona başvurmaz. Bunun için de bu kara propagandadan başka bir şey değildir.
Ortak Adayı Desteklemek Birini Diğerine Dönüştürmez
AKP’liler; Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek verenleri, “CHP’ye destek olmak”, daha da ileri giderek “CHP’lileşmek” ile suçluyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ Ekmeleddin İhsanoğlu” ismini açıklaması, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP’li yapamayacağıgibi, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklemek ile de CHP’li olunmaz.
Üç Farklı Portre, Üç Farklı Metot
Seçim kampanyasında, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun; bilge, Recep Tayyip Erdoğan’ın; otoriter, Selahattin Demirtaş’ın ise; sempatik görünümünü öne çıkardığını görüyoruz.
Ekmeleddin İhsanoğlu; siyasi parti liderlerinden başlayarak siyasi hareketler-sendikalar-meslek odaları-sivil toplum örgütleri-kanaat önderlerine, oradan da halka uzanan sessiz-sakin bir seçim kampanyası sürdürüyor. Bu görünümü ile de bana kulis yapan bir cemiyetçiyi hatırlatıyor.
Recep Tayyip Erdoğan; “Ramazan ayı, bayram, gece gündüz” demeden, yazılı-görsel medya ile meydanlarda, sanki başka bir aday yokmuş gibi, otoriter-hırçın alaycı üslubu ile Ekmeleddin İhsanoğlu ve destekçileri üzerinde tahakküm kurmaya, seçmen potansiyelini korumaya, güçlü ve önde gidenin kendisi olduğu imajını vererek tarafsız kitleyi kazanmaya çalışıyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu seçmen nezdinde itibarsızlaştırmak için eline geçen her malzemeyi kullanıyor, CHP ve cemaat karşıtı söylemlerini sürdürüyor, MHP’ne sataşmadan da duramıyor. Lafını bitirdiği yerde ise devreye anketçiler ve yandaş yazarlar giriyor. Bu arada çeşitli saikler ile ortaya çıkan, Türk Milliyetçiliği İdeolojisi ile hiçbir alakası kalmamış “bağımsız ülkücüler” diye kendilerini tanımlayan kişileri de unutmamak lazım.
Selahattin Demirtaş ise; PKK ve KCK’nın güneydoğudaki alan hâkimiyetine güvenerek, Türkiye’nin diğer bölgelerine ağırlık veren bir seçim kampanyası sürdürüyor.
Kavgadan kaçan, barışçı, sempatik, esprili bir görüntü ile halka hoş görünmeye çalışırken, özgürlük-hak-eşitlik gibi kavramları bolca kullanıyor, etnik-mezhebi-marjinal gruplar ile azınlıkları yanına çekmeye çalışıyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu Halka Ulaşmada Sorun Yaşıyor
Ekmeleddin İhsanoğlu; tavanda başarılı, tabana ulaşmada ise sıkıntı yaşıyor. 14 Siyasi partinin desteğini alması, halk nezdinde ise henüz yeterince tanınmaması bunu gösteriyor. Bunun için kendisine destek veren siyasi parti, kişi ve kuruluşlar; seçime beş kala da olsa, en basitinden bölge ya da ulusal çapta peş-peşe, artan dozda yapacakları ortak açıklamalar ile bu boşluğu doldurmalıdır.
Ekmeleddin İhsanoğlu Seçim Yarışına Önde Başlamıştır
30 Mart 2014’te yapılan yerel seçimlerde, partilerin almış olduğu gerçek oy oranını gösteren il genel meclisi seçimlerinde; çatı adayına destek veren CHP ve MHP’nin oy toplamı % 43, destek veren diğer partiler ile birlikte de % 46’dır. Buna karşılık SP’nin tarafsız kaldığı varsayıldığında, AKP’nin oy oranı ise % 43’tür. Bu da Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim yarışına önde başladığını gösteriyor.
MHP ve CHP’nin En Büyük Rakibi Kendisidir
Bazı MHP’li ya da CHP’li seçmene, “Cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazanır” diye sorduğumda, oyunu Ekmeleddin İhsanoğlu’na vermekle birlikte durup, düşünmeden “Tayyip Erdoğan kazanır” cevabını alıyorum.
Buna “kaybetme psikozu” denir.
Bu bir aday için son derece tehlikeli bir olaydır. Zira zihinde kaybeden, sonuçta da kaybeder. Kazanmak ise her şeyden önce bir inanç ve kararlılık işidir. Bu da bir hırs ve heyecanı gerekli kılar.
MHP ve CHP liderleri ile kadroları, seçmenine gerekli hırs ve heyecanı vererek amacı belli bir psikolojik propagandanın ürünü olan bu takıntıyı bertaraf etmelidir.