Başkalarını paravan olarak kullananların el üstünde tutulduğu bir dünyada yaşamaktayız. Bunların eylemden söyleme, söylemden eyleme geçerken yaptıkları her şey kitlelerde şok etkisi yapabilmektedir. Zaman, mekân ve nesnel bağıntı biçimlerine ait paravanları kitleleri uyuşturmaya yöneliktir. Adına toplum mühendisliği denilen yapılar, genellikle bu tür paravan yapılardır. Bu paravanların bilinç içeriklerinde simgelerin temsil işlevleri işe karışır.
Kitlelerin zihinlerinde dünyanın birlik ve bütünlüğü izlenimi uyandırılarak söylemler buna göre biçimlendirilir. Bu söylemlere kitleler bir ruh vererek canlılık katar. Duyulur olanla düşünülür olanın simge zeminindeki paravanlığı, kitlelere kurulan bir tuzaktır. Kitleler paravanı kullanırken, varoluş ve anlam birliği varmış gibi hayal ettikleri alanda yağcılık yapmayı öğrenirler. Kitlelerin ürettikleri hayal gücüne dayalı kavramlar, onların davranışlarına da yön verir ve yargılarını biçimlendirmede rol oynar.
Kitlelerin kendilerine sunulanları alımlamaları ve anlama yetenekleri tuzak kuranlar tarafından kontrol altına alınmıştır; fakat kitleler kendilerini özgün veya özgür düşünüyormuş gibi kabul ederler. Dalgalı, fırtınalı ve hareketli dünyada kurulan paravanlar, zaman ve mekânı da büyülü hâle getirerek kitlelere sunar. Kitleler, noktaların çizgileri, çizgilerin yüzeyleri, yüzeylerin cisimleri ürettiği varsayımına dayanarak akıl yürütürken; noktaların, çizgilerin, yüzeylerin sahteleştirildiğini bile anlayamazlar. Kitleler olguların, olayların kozmik düzeni içinde yaşadığını düşünürken, bunların paravan söylemlerce kullanıldığını bile ayırt edemezler. Tehlike de burada yatmaktadır.
Paravan söylemciler şimdi burada olanı ötede, yakında olanı uzakta, bağımsız ve özgür olanı dışarıda gösterme peşindedir. Zorunlu ihtiyaçlarla olası ihtiyaçları kitlelere pazarlarken, kişiler arası ilişkileri nesnel ilişkiler diye kitlelere rahatlıkla yutturabilir. Fiziksel, tarihsel ve manevi nesnelerin kültür nesneleri olduğunu yalanlayarak, başka kültürün ürünüymüş gibi pazarlayabilir. İnsanın iç dünyasını araştırmadan dış dünyayı araştırarak ikisi birmiş gibi sunup, adına da derinden derine anlama diyerek, kültür oluşumuna katkı yaptığı iddiasıyla ortaya çıkabilir.
Başkalarının adını, yetkisini, gücünü onlara çaktırmadan kullanan paravancılar, parsayı da toplamaktadırlar. Köşe dönücüler, soyguncular, hırsızlar, hortumcular, yağcılar, yalakalar, yardakçılar ve benzerleri perde arkasındaki kişi olmayı tercih ederler. Kraldan fazla kralcılık yaparak devlete sahip çıktıklarını, ahlaken dürüstlük timsali olduklarını iddia edebilirler. Bu yüzden paravan söylemcilerin söylem ve eylemlerine kanmamak gerekmektedir. “Bırakalım, adalet yerini bulur” demek eylemde bulunmamanın mazeretidir. Mazeret uyduranlar da genelde eylemde bulunmak istemeyen ürkek ve korkaklardır. Bu yüzden derin, gizli, sosyal ve geleneksel alanlarda yalan söyleyenleri, fanatik yalancıları ve benzerlerini iyi tanımak gerekir.
Vicdani bellekteki izlerin ilahi yaşamı hatırlatıcı izlerine kulak vermek, paravancıların işine gelmez. Zira vicdanı temiz olanlar kendini Allah huzurundaymış gibi hissedebilirler. Şeytan vicdan özgürlüğünü ortadan kaldırmak için her yola başvurabilir. Ancak her alanda bağnaz, yobaz, fanatik olabildiği için vicdan özgürlüğünde çok dikkatli olmak gerekir ki, insani vicdan gerçek özgürlüğün bulunduğu yerdir. Yaşam düşmanı, yaşam körü, yaşam katili, yaşam fanatiği olanlardan uzak durmak özgürlüğün faydasınadır.