
Bilim tarihi çalışmaları belirli bir zaman ve mekan boyutu ile mukayyed olmayıp, sadece bilim olma, hatta bu iddiada olma vasfı durumunda müşterekliği bulunan birbirinden uzak bilim dalları ve disiplinler hakkında bilgi sahibi olmayı ayrıca tenkid ve tahlil usulü ile ele alınan konunun niteliğine göre farklılık gösterebilen metodik yaklaşırnlara sahip olmayı gerektirmektedir.
Kendi içinde taşıdığı bu zorluklara ilaveten bu tarz çalışmaların ülkemizde geleneğinin olmayışı da ayrı bir güçlük olarak kendisini göstermektedir.
Tanıtımımıza konu olan “Büyük Cihad’dan Frenk Fodulluğuna” isimli eserin sahibi Ekmeleddin İhsanoğlu bey, yetiştiği çevre ve aldığı eğitimin kendisine sunduğu fırsatları sonuna kadar kullanmış, İslam ve Batı kültürleriyle yakından teması olmuş ve bulunduğu vazife sorumluluğunu üstlendiği kurumlarda “Osmanlı Bilim Tarihi” olarak adlandırılacak sahalarda iz bırakacak eser ve araştırmalar ortaya koymuş ve konulmasına zemin hazırlamıştır.
Osmanlı bilim ve eğitim tarihine ait beş makaleden oluşan esere ismini en büyük cihadın nefsin ıslah ve terbiyesi olduğunu bildiren hadis-i şerife atıfta bulunan Fatih Vakfiyesi ile 17. yy’da Avrupa Astronomisi ile ilgili ilk temasta takınılan -Müneccimbaşı’nın lisanıyla- tavır ve tepki olan “Frenk fodulluğu” nitelemesi vermiştir.
Osmanlı Türklerinde ilim isimli eserinde Osmanlı bilim tarihi hakkkında kıymetli bilgiler veren Adıvar’ın bu konudaki inkarı kabil olmayan katkılarına rağmen Osmanlıların Batı bilimi ile aralarına bir set çekmiş oldukları şeklinde özetlenebilecek yaklaşımının kendisinden sonra yapılan çalışma ve değerlendirmelerin üzerinde yanıltıcı bir etkisi olduğu da bir gerçektir. Ekmeleddin İhsanoğlu bu eseri Adıvar’ın bu tezinin artık geçerliğini kaybetmiş olduğunun adeta bir tescili olmuştur.
Eserin ilk yazısı “Osmanlı Bilimi” başlığını taşımakta olup Osmanlı bilimi ile ilgili temel meseleleri, gelişmesinin ana çizgilerini ve belli başlı simalarını bugüne dek yapılan çalışmalar ışığı altında ele almaktadır.
İkinci makale “Fatih Külliyesi Medreseleri Ne Değildi” başlığı altında “Kaynaklar Işığında Fatih Külliyesi Medreseleri”, “Salın Medreseleri Konusundaki Çalışmaların Tenkidi” ve “Fatih Külliyesi Medreseleri İle İlgili Yeni Meseleler” alt başlıklarda bu konuyla ilgili yerleşik yaygın bazı yaniışlara işaret etmekte ve bir takım yeni sorular tartışmaya açmaktadır.
Üçüncü yazı Endülüs’teki son İslam devletinin de sükutuyla Osmanlı diyarına göç eden Müslüman ve Yahudi bilginlerinden ve bunların Osmanlı bilimine katkılarından söz etmektedir.
Dördüncü yazı modern astronominin Osmanlı’ya girişini konu edinmekte olup Osmanlı bilim adamlarının Batı bilimi ile ilk temaslarından bahsedilmekte, güneş merkezli kainat görüşünün ve yeni astronomi bilimi ile ilgili kavram ve teorilerin Osmanlı bilim dünyasına girişi incelenmektedir.
Kitabın son yazısında ise modern bilimlerin Tanzimat dönemine kadar Türkiye’ye girişi incelenmektedir.
Eserin son yirmi sayfasında ise bu makaleler ile ilgili şekil, levha ve resimlere yer verilmiştir.
Eserin dipnotları ve bibliyografyası bu makalelerin çok geniş tarama ve okumalar neticesinde hazırlandığına, bazı makalelerdeki teşekkürler ve notlar yürütülen kolektif çalışmaya, genel kabul gören meselelerle ilgili farklı yaklaşımlarda bulunarak daha önce dile getirilmeyen problem ve soruları ortaya koyma eser sahibinin tahlilci ve kaynakları tenkitçi üslubuna işaret etmektedir.
Son olarak eserin Osmanlı bilim ve eğitim tarihine ışık tutacak ve bu hususta çalışacaklar için, hatta Osmanlı tarihi ve kültür hayatına ilgi duyan herkes için ufuk açıcı vasıfta ve kıymette olduğunu belirtmek isteriz.
(FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi’nden alınmıştır)