Maslak’ta inşaatı bitmek üzere olan Türkiye’nin en büyük 10 gökdeleninden biri olan Soma Holding’in de aralarında bulunduğu “Spine Tower”ın sermayesinde, ocaklarda ölen 301 işçinin alın terinden gelen para var mı? Lütfen birisi çıksın izah etsin.
***
Onlar ölüm riskini kabul etmişler, ettirilmişler, çaresiz bırakılmışlar. Akşamları televizyon ekranlarında, tartışma programlarında sözüm ona işçilerin fikirleri soruluyor. Dikkatle bakıldığında sanki ölüme razılar; çekingen, suspus, bir avuç çaresiz insan. Biliyorlar: konuşan yok oluyor, işsizliğe mahkûm ediliyor.
Zira işsiz kalma korkusu onları sindirmiş.
Aşağıda yerin yüzlerce metre altında bir sömürü düzeninin kökleri dal budak sarmış.
“Direnin, itiraz edin” deniyor, edemezler.
Edemezler, çünkü haklarını savunabilme güçleri yok.
O güç sendikadır. Güdümlü sarı sendika değil.
O organize güç, işçilerin haklarını korumak geliştirmek, zor anlarında arkalarında güvenecekleri bir sığınak olarak durmalıydı.
Halbuki Soma’da 13 Mayıs 2014’te, 301 kömür işçisinin hayatına mal olan toplu cinayette bu sözde örgütlü işçi hakları kuruluşunun iflas ettiği, dumura uğradığı görüldü.
Taşeronun şapkasının altına girmeyip, çıkar çemberinin dışında, her şartta görevini yapacak, yetkilileri kötü gidişata karşı uyaracaktı. O uyarmalara kulak asılmıyorsa, işçi hakları çiğnenmeye devam ediyorsa direnişlerle kamuoyu ve basının dikkati çekilmeliydi.
O arada: üretimi engelliyorlar, huzursuzluk çıkarıyorlar, hükümeti devirmek, zora sokmak istiyorlar, petrol lobisi, Gezi Parkı, Paralel Yapı… öf! Bu bıktıran içi boş sözlere de hazırlıklı olmak gerekti.
Hiçbiri olmadı!
Sendika görevini yapmadı. Yaptırılmadı. Susmuşlar, susturulmuşlar olarak ardında şimdi bile belirsizlikler içeren, ocaklarda can veren 301 maden şehidi, çocuk, çaresiz dul ve yetimler bıraktı.
Türkiye çağdaşlaşacaksa, hak arayanlara karşı demokrasi çizgisinin hayli dışında seyreden iktidar, altından kalkamadığı hatalarda illaki de art niyet veya komplo arama yanlışından vazgeçmeli. Bu gidişat diğer meselelerde olduğu gibi, XXI’ nci asra ulaşmada büyük engel oluşturuyor.
HADİ OĞLUM, ACELE ET!
Ekranda, Soma’da katliamdan sağ kurtulan bir işçi annesinin: “Hadi oğlum, acele et!” sözüne:
-Ana bana bir daha “hadi!” deme. Yerin altında o sözü çok duydum; “Hadi, daha çok kömür çıkarmalısınız” sözünü hatırlatıyor, ölümü, çaresizliği hatırlatıyor. Vardiyalardaki taşeronların karanlık yüzlerini yansıtıyor…
Devlet Soma’da, Enerji Bakanlığı’na bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) kanalı ile taşeron/ mültezim – kesenekçi şirketle bu işleri yürütüyordu.
Çıkarılan kömürün %84’ü kirayı karşılıyor. Kalan %16’sında maliyet ton başına 40 ile 70 TL arası bir fiyat oluşturuyor. Taşeron – kesenekçi şirket maliyetleri karşılayacak ve de yüksek kâr elde etmek isteyecek. Çünkü yapısı, kuruluşu ve ana gayesi bu.
Ocaklarda monoksit artmış, gaz maskeleri eski demode Çin malıymış, can güvenliği yokmuş, kayıtlar tutulmuyormuş… Ne diyor taşeron:
-Hadi, hadi çalış! Daha çok kömür çıkarmalıyız.
Bunun adı bu çağda köle işçilik, ocağa indiği andan itibaren hayat güvencesi yok. Görünen, çağdaş teknoloji ile donatılmış bir emergency kurtarma ağı da yok. Ne diyor Başbakan: “ Gelişmiş ülkeler ne yapıyorsa bizde inceleyip öyle yapacağız”
Eee günaydın! Üsküdar’da sabah oldu.
O, 301 masum insanın kanında, canında, Senin, Senin iktidarının sorumluluğu var. 12 senedir iktidarda değil misiniz? Daha önce uyarılara neden kulaklarınızı tıkadınız?
Bu ülke 2001 krizini yaşadı. Kamu İktisadi Kuruluşları (KİT) büyük zararlarla bütçeleri yıllarca sarstı. Bugün ise tam tersi yaşanıyor. TKİ tonunu 70 T.L den aldığı kömürü yıkayıp, paketleyip 200 – 300 TL satıyor. Devletin can kayıplarından sonra ayakları suya değdi.
Daha önce çalışanları gözetmedi, hep üretim artışını yeğledi. T.C.’nin resmi kurumları devreye girdiğinde acımasız kapitalist patronlara taş çıkartırcasına kâra, gelecek paraya önem verdi. TKİ’yi inceleyin, bakın daha başka şeylerde görür üzülür, şaşırır kalırsınız.
DEVLETİN GÖREVİ NE?
Devletin görevi ister kendi, ister özel sektör eli ile olsun halkına sağlıklı, temiz ve ucuz enerji sağlamaktır. Bizim enerjimiz, halkın gelirine göre kirli, pahalı ve kötü mü kötüdür.
İllaki bedeller ödeyeceğiz. Bunu bazen milletin parası ile bazen de hiç hak etmeyen ezilen yoksul, çoğunlukla çaresiz, askerliğini yapıp memleketine döndükten sonra bulabildiği tek iş dalı kömür ocağında vur abalıya yaptıran, kontrolsüz devlet gücünün insafında.
Onlar susanlar, susturulanlar. Ama artık hakları bu çağa yakışır şekilde korunmalı, o haklar her şartta savunulmalı. Gündemden düşse de, takipçisi olunmalı.
Ocaklara gruplar halinde inen işçiler: 08 00 – 16 00 saatlerindeki vardiyaya “Gündüz”, 16 00 – 24 00 arasına “Paşa” ve 24 00 – 08 00 saatleri arasındaki vardiyalara ise, “Serseri Vardiya” olarak adlandırıyor. Ekip başları daha çok para alsınlar, bonusları artsın diye vardiyalarda sistemsiz, güvenlikleri yeterli olmayan cehennem çukurlarındaki bu insanlar zorlanıyor. Taşeronların kâra yönelik aşırı kömür çıkarma histerileri artık bitmeli. Gelişmiş ülkelerin normları örnek teşkil etmeli.
İşte para, işte can, işte devletin yoksula işlemeyen kural ve kaideleri. Ocaklarda taşeronların işçi vardiyalarına üretim baskıları. Testi kırıldı ya yol gösteren çok olur.
Tekrar başa dönüyorum, Maslakta inşaatı bitmek üzere olan Türkiye’nin en büyük 10 gökdeleninden biri olduğu söylenen Soma Holding’in de ortakları arasında olduğu, “Spine Tower”da 301 işçinin alın teri, kanı ve canından parçalar var. Bu da böyle biline!