BU GECE Miraç Kandili…
Peygamberimizin bütün insanlığı temsilen Cenâb-ı Hakkın yüksek huzuruna kabulü anlamına gelen Miraç, Hicri Recep ayının 27 gecesidir…
Bu “Büyük Buluşma” insanın ilâhi rızaya ve desteğe ulaştığı akıl ve idraki zorlayan nice üst derecelere ulaşabileşeceğini gösterdiği gibi, mana âleminde yükselip ilâhi rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlâki erdemlere yükselişten, her şeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini hatırlatmaktadır.
Bu gecede farz kılınan ve müminlerin miracı olarak nitelendirilen namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder.
Allah’ın rahmeti ve bereketi bu ulvi gecede de sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz aydın olsun, kalbiniz nur dolsun; dualarınız kabul, Kandiliniz kutlu olsun değerli okurlar…
* * *
SOMA faciasından sonra dört yüz küsur çocuk babasız yani yetim kaldı…
Artık önlerinde acımasız bir hayat var…
Onunla mücadele için okumaları, beslenmeleri, meslek sahibi olmaları lâzım…
Bunun için bu çocuklara lafta kalmayan yardımların yapılması gerekiyor…
Mısır’daki Rabia için zırıl zırıl ağlayanlar, Soma’da hayata bakmaktan dahi korkan acılı Türk çocuklarına nasıl babalık yapacaklar bakalım…
Kürt Şirvan diye anılan adamın kürtçe şarkılarını iki gözü iki çeşme dinleyen “Först leydi” hanımefendiler yetim yavrularımıza ve dul kalan analarına el uzatacaklar mı göreceğiz…
……………………..
Hani nerede Gazze’de ya da başka bir İslam coğrafyasında yaşayan insanlara dolu dolu yardım malzemeleri gönderen AKP’li belediyeler?
Ya insan hakları için kurulmuş dernekler…
Onlar da mı Soma denildiğinde sessiz kalmayı, kabuklarına çekilmeyi sürdürecek!?
“Bizden- bizden değil” ayrımı yapan ruh, babalık söz konusu olunca bu anlayışı sergilemeyi sürdürecek gibi gözüküyor…
Malûm saptamayı bilirsiniz; can çıkar ama huy çıkmaz!
* * *
İLHAMİ Yıldırım adını, ilk kez duyuyor olabilirsiniz…
Ben de ilk kez duydum.
Adı geçen, Kızılay İstanbul Şube Başkanı…
Kızılay Şube Başkanlığı öyle hafife alınacak kofti bir makam değil, önemli bir makam…
Bu önemli makamda oturan zat ise eski Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım‘ın kardeşi…
Bir baltaya sap olamayınca ağabeyinin aracılığıyla Kızılay’a girdi ve İstanbul Şube Müdürlüğü görevine kadar yükseltildi…
Kızılay’a girişi, Tekin Küçükali‘nin başkanlığı döneminde olabilir…
…………………………
Marifetine gelince…
Okmeydanı’ndaki olaylara katılanlara tweet atarak hakaret etti ve bu suretle de ortalığın daha da karışmasına neden oldu. Tweet’i okuyan göstericiler polise daha şiddetle saldırdı, polis de kimseye açımadı, silah kullandı…
İki yurttaş bu olaylarda birer serseri kurşunla vuruldu, ikisi de canından oldu…
İlhami Yıldırım‘ın tweti şöyleydi:
-Ya bu ülkede eşşek gibi yaşayacaksınız, ya da defolup gideceksiniz! Sizlere her kim destek oluyor, yüz veriyorsa o da şerefsizdir!
Yıldırım tepkiler alınca yazdıklarını gizledi, sonra da sildi.
Ağabeyi eski bakan Binali Yıldırım ise kardeşini ağır bir dille uyardı; daha önemlisi Türk Kızılay Genel Başkanlığı İlhami Yıldırım hakkında soruşturma başlattı…
Yurttaşı yumruklayan başbakan olursa halkı plastik mermiyle kurşunlayıp öldüren polis de olur…
Ayrıca, İlhami Yıldırım gibi, ortalığı karıştıran ve cazgırlık yaparak cıngarı kızıştıran Kızılay çalışanları da yadırganmaz…
* * *
BAŞBAKAN kısa bir ziyaret için Almanya’ya gitti…
Bu satırlar yazıldığı sırada dönmüş de olabilir…
…………………………
Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşurken bazılarının “Almanya’ya gitme” dediğini anlatan Erdoğan kürsüden yanıt verdi ve “Kusura bakmayın biz oraya gideriz. Bize o aklıverenler, o aklı kendilerine saklasınlar. Orada eğlence olmayacak sadece düşünceler yansıyacak. Diyanet’ten de alınacak destekle hatimler indirilecek. Konuşmalarımızı yapıp akşam döneceğiz” dedi…
Aslında Başbakan oraya düşüncelerin açıklanması ya da salt hatim indirilmesi için gitmedi…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanacak yurttaşlarımızın oylarını, AKP’nin çıkaracağı adaya kanalize etmek amacıyla gitti.
Siyasal gözlemcilere göre de bunu sağladı ve adaylığını zihninde de, yüreğinde de pekiştirdi…
………………………
Bu vesileyle söylediği dikkat çeken bir cümlesi daha var…
O cümle de şu:
– Biz 301 şehidimizin acısı tazeyken sustuk. İşte bakın aynen bu mantık şu anda yarın Almanya’ya yapacağım ziyaret öncesi çok manidar şekilde oranın da terörize edilmesine gayret ediyorlar.
Aynen aldım, allak bullak bir cümle… Anlaşılır tek yeri var; o da “Biz 301 şehidimizin acısı tazeyken sustuk…” cümlesi…
Eeee böyledir işte, insanın söyleyecek lafı yoksa susar, zırvalamaz…
Susmasaydı acaba ne söylecekti!?
* * *
SOMA faciasından sonra AKP’li Hüseyin Çelik‘e soracağım bir soru vardı, birkaç günden beri hep teğet geçtim; bari bugün sorayım:
-Beyefendi, basın mensuplarına bu kazaya ilişkin olarak sendikaları sorgulayın diyorsunuz, o görev iktidarınızın hükûmetine ait değil mi!?
Buna bağlı olarak bir sorum daha var:
-Hep böyle, kavramları ve görevleri birbirine karıştırmaya devam edecek misiniz?
……………………….
Ohh be, rahatladım!