Öyle bir dönemde yaşanmaktadır ki, başka olmak bambaşka hava atmanın nedeni olur. Tarihçi geçinenler filmlerdeki tarih anlayışıyla yetinerek sükse yapabilmektedir. Oysa filmi seyredilen tarih bambaşka bir tarihtir. O başkalaştırılan bir tarihtir. Aynı şekilde uzman olarak kabul edilen ahlakçılar, ahlak istismarının çığırtkanlığına soyunarak başka olduklarını iddia etmekten çekinmemektedirler. Vicdansız ahlakçılar, kültürel gereklilik mazereti arkasına saklanarak yozlaşan ve yozlaştırılan kültürden söz etmeyi yenilik ve başkalık olarak sunabilmektedirler. Birbirine küs olan eğiticiler, öğreticiler kavram kargaşasını mazeret olarak gösterebilmektedirler.
Sevgi sözcüğünü yanlış kullanarak kendi ihtiraslarını sevgi zanneden sevgi filozofları,sevgi sözcüğünün içeriğine katkı yaptıklarını ileri sürmekten çekinmemektedirler. Yalandan, dolandan, kandırmadan, aldatmadan arınmamış bir halde soygunculuk yapanlar dürüstlük sözcüğünü bayrak olarak taşıdıklarını iddia edebilmektedirler. Oysa insanlığı kucaklayıcı bir duyguyla affedici bir fazilete sahip olmak ne kadar güzeldir. Böyle bir davranış başka insanlarda bir borçlanmışlık, bir minnet duygusunu oluşturucu etki yaparak insanlarda daha çok iyilik yapma isteği uyandırıcı bir davranıştır. Çünkü bu duygu insanlarda karşılıklılık kuralının gücünden kaynaklanmaktadır.
Adalet duygusu ve minnet duygusu insanı insan yapan iki duygudur. Bu duygular, insanı davranışlarında zikzak çizmekten kurtardığı gibi duygulara tutarlılık duvarı çekmekten de kurtarır. Bazı insanlar başkalarını sömürmeye giderken sömürüleceklerini de göze almak durumundadırlar. Bu davranışlarında sömürüldüğünü görünce dayanaklarını kaybetme üzüntüsüne kapılırlar. Bazen nedenler sonuçlara ve son kararlara yol açacak yerde, verilen kararlar nedenlere yol açarak insanı şaşkınlığa uğratabilir. Duygularda çakan şimşek o anda insanı hayrete düşürebilir. Zengin olma heyecanıyla neşe okyanusunda yüzen kişi, birden bire kendini okyanusların dibinde bulabilir.
Pek çok kişi başkaları bir şey yaptığında onun o konuyu çok iyi bildiği varsayımıyla yaşamayı tercih eder. Oysa bazılarının Marstan gelen yalancılar olmadığı açık seçik bilinmektedir. Gardiyanların tipsizlikten altı ay hapis verdiği insanlar, kendilerini yakışıklılık şampiyonalarında birinci zannederek bambaşka bir sükse ile ortaya çıkabilmektedir. Bu kişiler, tipsizlikleriyle herkesin zararına davranışlarda bulunduklarını bir türlü anlamazlar. İnsanların pek çoğu kazananlara yaklaşma kaybedenlerden uzaklaşma eğiliminde olup güçlüye hayran olduklarını kabul etmek istemezler. Başkalarının otoritesine itaati kestirme yol olarak kabul edenler, onlara saygından bunu yaptıklarını söylemekten çekinmezler. Oysa otoriteye itaat başka, insanlara saygı başkadır. İtaat ile saygıyı birbirine karıştırmak bilmemezlikten değil cahillikten kaynaklanmaktadır.
Herkes aşkının açıkça bilinmesini isteyip durmaktadır. Oysa gizli, ateşli ve üzüntülü aşklar, en derin sevgiyle yüklü aşklardır. Açıkça âşık olduğunu gösterip sükse yapmak isteyen kişiler, sahte âşık olduklarını bilmelidirler. Onların kafaları bulutlanmış ve gözleri de buğulanmıştır. Günümüz toplumlarında yenilik, geçicilik, çeşitlilik ve hız kavramları insanları kurnazların tuzağına doğru yuvarlamaktadır. İstismarcılar, bu konuda popüler kanıtlar ileri sürerek aldatıcı, yanıltıcı ve sahtecilik davranışlarıyla insanlığın sömürülmesine öncülük etmekten hoşlanmaktadırlar. Dolayısıyla sağlıklı zihnin ışıklarını söndürmeye, kişiler arası ilişkiler coğrafyasını değiştirmeye, gerçekliğe yakın durmayı öğrenmeye çalışanları uzaklaştırmaya meraklı o kadar çok insan vardır ki…