H. Alperen BURAK
Hadi biraz empati yapalım…
Peygamber Ocağında’sınız. Dünyaya nizam vermiş bir milletin, en şerefli kurumlarından birinde, Şanlı Türk ordusunda şerefli bir subay olarak yıllarca görev yapıyorsunuz.
Hatta o ülkenin ordusunun en tepesinde, Genel Kurmay Başkanlığı yapıyorsunuz.
Siz ordunun başındayken, emekli askerlerin başını çektiği ulusalcı gruplar, “seçilmiş hükümetin ülkeyi uçuruma sürüklediği” gerekçesiyle yürüyüşler düzenliyor, protesto gösterileri yapıyor.
600 bin asker emrinizde ama siz demokrasiye müdahale anlamına gelecek hiçbir hareket yapmıyor, ülkenin sokaklarda harcanmasına kapı aralamıyorsunuz. İsteseniz, elinizdeki silahlı gücü kullanmak da dahil bir çok yola başvurabilecekken bunu yapmıyorsunuz.
Şerefinizle görev yaptığınız Türk Ordusunun en tepesinden şerefinizle emekli oluyorsunuz.
Sonra, “örgüt kurmak-yönetmek” ve “darbeye teşebbüs” suçlamasıyla mahkemeye çıkıyorsunuz.
Tartışılan yargılamalardan sonra mahkeme, size “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçunun sabit olduğunu belirterek ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ cezası veriyor. Yargılama sürecindeki tutum ve davranışları nedeniyle cezanız müebbet hapse indiriliyor.
Cezanız Yargıtay’da onanırsa hapis cezanızın yanında bir de yıllarca mukaddes bir bayrak gibi taşıdığınız rütbeleriniz sökülecek.
Düşünün şimdi nerden nereye…. Ve siz müebbet ceza almışken neler söylersiniz?
“Nasılsa her şey bitti” mi dersiniz? “Kader” deyip susar mısınız? Yoksa “Ne yapsam fark etmez, bundan kötü olamaz” deyip kendinize saygınızı dahi kaybedecek bir çirkinliğe mi düşersiniz?
*******************
Şimdi kendinizi Onun yerine koyduysanız ve ne diyeceğinizi düşündüyseniz eğer,
Onun ne dediğini hep birlikte okuyalım.
Müebbete mahkum olunca ne demişti Başbuğ:
“ Birer emekli asker olarak bugün omuzlarımızda ne rütbe taşıyoruz, ne de askeri memuriyete sahibiz. Varsın, Silahlı Kuvvetlerin bugün bizlere sağladığı bazı olanları da kaybedelim. Üzerinde konuşmaya bile değmez. Bizim için asıl önemli olan, Türk milletinin gönlünde ve yüreğinde kazandığımız rütbeler ve makamlardır. Bu rütbe ve makamlar da, hiçbir mahkeme kararı ile sökülüp, geri alınamaz.”
Bu durumda yargılananlar için son sözü Millet söyleyecektir. Ve Millet yanılmaz ve aldanmaz.”
“Bir de unutulmasın ki ilahi adalet vardır.
İlahi adaletin varlığını yüreğinde hissedenler ve er geç bir gün tecelli edeceğine inananlar:
“Bir topluluğa karşı duymakta olduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın! Hep adaletten yana olun.” şeklindeki Yüce Allah’ın buyruğuna da uymak zorundadırlar.
Her zaman doğruların, hak ve haklının yanında, yani adaletin yanında olanların, vicdanları rahat olur.
Ben öyleyim.
Ve inanıyorum ki, hak hiçbir zaman yerde kalmaz.”
**********
Evet… Hak yerde kalmaz.
Kin gütmeden, hakaret etmeden, saldırgan olmadan, sevgisini duyduğu milleti kamplaştırmadan, sokaklara inme çağrısı yapmadan, sorumluluk bilincinden ayrılmadan, umudunu kesmeden, Hakça ifadelerle, sabırla….
Ve Başbuğ Ergenekon’dan çıkar. Uyanışlara vesile olacaktır, İnşaAllah…
Selam ve dua ile
TTK