Ali BADEMCİ
“Ilımlı İslâmcılar”ın üç yıldan beri devâm eden Suriye olayları ile ilgili görüşleri, gelinen noktadan sonra tamamen aydınlanmıştır: Birincisi mezhep, ikincisi ise batı ve ABD şemsiyesi altında “Suudi ve Arap Şeyhleri” yanında ve hattâ gölgesinde bir siyâset. Anânevi Dış Politika, Atatürk, Cumhuriyet, Milliyetçilik bunlar zaten boş ve ayaklar altına alınmış itibarsız değerler. Peki ne var?İslâmcılık! Nasıl bir bir İslâmcılık ? Demokrasiye yer vermeyen ve tanımayan Suudi tipi, Şeyhler’in kafasındaki İslâm. Biliyor musunuz? Muaviye’nin oğlu Yezid zamanında Suriye’de “Ölmüş olan eş ile 15 gün daha cinsi münasebet İslâm’a uygundur.” şeklinde bir fetvâ çıkarmıştı. Şimdi de bunlar izinde olanlar aynı coğrafyada “Hanımlarla beraber dolaşmak caiz değildir. Lâkin bir kere memelerini emerseniz süt anneniz olduğu için artık yan yana durabilirsiniz.” şeklinde fetva vermişler. Güya Peygamber ahfadının hakim olduğu Ürdün’de Yasin Acluni adlı bir din adamı da 16 Aralık 2013’de 50 kadın ile evlenilebileceği bir fetvâ yayımlamıştır. İşte Suudi Arabistan, Katar, Arap Emirlikleri ve Ürdün’de uygulanan İslâmcılık budur. Maalesef bugün ülkemiz dış politikada bunlarla ortak hareket etmektedir.
Suriye’de İslâmcılığı El-Nusra ve El-Kaide yapıyor. Sadece bu ikilinin 45.000 milisi olduğu basınızda yer aldı. Bunun yanında 5000 de Avrupalı var. Ayrıca bugünkü Suriye’de 1500 örgüt olduğu ve örgütlerin 80 ülkenin maceraperestlerine ait olduğu bilgileri elimizde… Yerlilerle beraber Suriye’deki militan sayısının 80-100 bin arasında olduğu, bunların şimdiye kadar 40.000 kişi öldürdüğü, 500.000 ev ve işyeri tahrip ettiği, yüzlerce kadına tecavüz ettiği dış medyada anlatılıyor. Bu hususta hiçbir şekilde ABD medyası hükümetinin yanında olmadığı gibi yalan haber üreten mensuplarını aynı gün işten kovuyor. Suriye’de Afganistan’daki Taliban’ın iki katı militan varmış. Bunların müşterek yanları iki kelimelik sloganlarında açıkça görülüyor: ”Allah ve İslâm için öldürmek”.. Tıpkı Niğde’de yakalanan köpekler gibi. Bunların hâkim oldukları kasabalarda, içki – sigara – kadınların sokağa çıkması – tesettürsüzlük tamamen yasak. Kadın erkeğin malı.. Allah aşkına bu hasta insanları tasvip eden bizim ülkemizde kaç kişi çıkar? Veya soruyu daha doğru sorarsak AKP’nin Suriye politikasını kaç kişi onaylıyor.. Anket yapılmış %30. Bunların da şu durumlardan zerre kadar haberlerinin olmadığı kesindir. Suriye’den 4 milyon insan göçmüş. Bir milyona yakını Türkiye’de misafir. Daha bu işin sonu nereye varacak ?
Gerçekten Türk Milliyetçileri bu konuda ne düşünür? Hiç mi gidip gelen yok! Esadçılar da yalan söylüyor ve Halep’de isyan olmamasını rejimin doğru çalıştığına bağlıyorlar. Gerçekten doğru mu? Arap asıllı bir gazeteci Haleb’i anlatırken bura insanlarının “Türk Arabı”olduklarından bahsetti. Esasaında Haleb’de içeriden fazla taşkınlık olmamasının sebeblerini burada aramak lazım. Başlangıçta rejim tarafından ölesiye ezilmelerine rağmen bütün Türkmenler aynı durumdaydı. Ama şimdi artık iş çığırından çıkmış.. Onun için çok doğru ifâdeler kullanmak yanlış olur. Bir kere şu husus kesindir ki, Türkmenler ile Araplar arasında kesinlikle bağnaz bir mezhepçilik yoktur. Şu günlerde böyle bir yola giriliyorsa ayrı mesele. Lâkin Baas iktidarlarında Türkmenler’den bir çekince olmadığı eski Genel Kurmay Başkanı Hasan Türkmani’nin bu makamı işgalinden anlaşılmaz mı? Hâlâ orduda Türkmen komutanlar var. Esad yanlısı bazı Arap Milliyetçilerinin söylediği gibi Türkmen ve Türk sayısı 300 bin değil 8 milyonu aşkın hatta 10 milyon civarındadır. Şam yakınlarında Alevi Türkmenler olduğu gibi en az yarısı Türkmen olan Halep – Hama – Hums’da Türklerin Arapça konuştuğuna bakarak onları Arab sayamayız.
Bir Osmanlı olarak Suriye’yi en son terkeden Mustafa Kemal’di ve oraya Arapça öğrenmeye değil vatan savunmasına gitmişti. Sırf onun doğru ve tutarlı görüşleri Hatay’ı kurtarmadı mı?Atatürk’ün Suriye hayranlığı ömrü boyunca devam etmiş, eşi Fransız kendini Türk gösteren Suphi Berakât’ın bir ara Suriye Cumhurbaşkanlığını o dahi insan sağlamıştı. Hatta İstiklal Harbimizin çete savaşlarını andıran ve 20 yılıdan fazla devâm eden Suriye istiklalcilerinin de yıllarca Aatatürk görüşü olarak Türkiye candan desteklemiştir. Şimdi siyasetin 360 derece döndürülüp yuvarlandığına bakmayın. Cinayetler İslâm adına işleniyor ve “Ilımlılar” da yanlış fetvaya devam ediyor. Bütün bunlara karşılık Türk Milliyetçilerinin-Atatürkçüler’in bir görüşü olmaz mı? Neden bu görüşler Tayyib’in yaptığı gibi meydanlarda anlatılıp da milletimiz bilgilendirilmez. Anlamak mümkün değil. Konuya hakim olan yüzlerce milliyetçi bilim adamı var. Hadi fikirleri sorulmuyor, yazmaları da mı mümkün değil. MHP’nin Genel Başkan müşavirleri ne iş yapar? Bunların içinde sanıyorum yazar-çizerler de var. Yani İslamiyet’in bu derece istismarı karşısında Türk Milliyetçilerinin görüşü olmaz mı? Hadi CHP bazı harciyeci yöneticileri dolayısiyle bir takım görüşler serdediyor. Atatürk’ün Suriye politikasını da pek bildiklerini sanmıyorum ama serde azıcık da solculuk falan da var ya.. Onlar da “Solcu Baba Esad”ı hatırlatabilir. Öyle Tayyib’in Kılıçtaroğlu’nu da Alevi sayıp adamları aynı koltuğa oturması çok şey ifâde etmez.. İşin böylesi, riyaya girer.. Çünkü CHP Genel Başkanı ve Türkiye’de hiçbir Alevi bu görüşte değildir. Ülkede 15 milyona yakın MHP’li var bu insanların şu din-iman-mezhep istismarının içyüzünü bilmeye ve öğrenmeye hakları yok mu?
Artık su seçim geçsin.. Bir haftada ülkücüler dinlenmiş olsun. Ama Mart’ın ilk haftasında Milliyetçiler’in Suriye görüşü ortaya konmalıdır. Kargaşık burgaşık söylemlere de gerek yok. Suriye’de mezhepçilik yok bu yalanı ortaya koyup, buranın Sünni bir İslâm ülkesi olduğunu tesbit ettikten sonra rejime karşı savaşan canavarlara dikkat çekmek lâzım. Çünkü er veya geç Suriye’de bir barış olacak. ABD de Batı da Esad’dın kalması yönünde düşünüyor. Hatta bir an önce Türkiye’nin sınırlara hakim olmasını tavsiye ediyor. Hollanda da Türkiye’nin El-Kaide ve Nusra’ya yardımlarından ötürü yargılanmasını istiyor. Suriye’de İslâmcılar’ın dediği gibi 3 ayda değil 3 yılı devirdi Esad gitmiyor, götürülemiyor.. Üstelik mücadele de ediyor. Bizim tabansızlar olsaydı birgün dayanamazdı. Tıpkı 12 Eylül’den öncesinde olduğu gibi “Şimdi cihad zamanı değil”der kaçarlardı. Tabii olarak “Şeyhler”den geldiği belli olan kundura kutularını unutmadan.. Yarın bu dünya manyakları Türkiye’den Suriye’ye sızdıklarına göre geri Türkiye’ye dönerlerse ne yapacağız? ABD şimdiden Irak’a sızdıklarından pek rahatsız.. Maliki de öyle.. Zaten başlarında yeteri kadar bela var! Niğde gibi işlere hazırlıklı olunsa iyi olmaz mı? Milliyetçileri yeni görüşler ve tedbirler için ülkeleri bekliyor. Zaman gerçirmeden berbat olan ülke meselelerine el koymak gereklidir. Çünkü Suriye çok önemlidir.
Şu Tayyib Amca beni de kandırdı: Çünkü birkaç kere elim duyduklarımızdan etkilenerek yazdı. Bu adamların adı gerçekte Başbakanımız ve avenesinin telâffuz ettiği gibi “Esed” değil Türkçedeki gibi “Esad”dır. ”Beşşar-Beşar” da esasında bizim telefuzumuzda “Beşir”dir. Başbakan hep Araplar’a özendiği için güya Arab telâffuzu ile konuşuyor. Arapça yazılışlarının da kendilerine bırakıyorum lâkin orada bile bu bilgi ve görgüsüzlüğü Arapça yazmasını ve okumasını bilenler çözebilir. Türk devletini temsil eden insanların “Türkçe” ve onun telâffuzu ile konuşması gerekirken bu bile ne derece Suriye bildiklerini ve tanıdıklarını çözmeye yeterlidir.
Daha yazacağım.
Sağlıcakla kalın.