Türkiye’nin, Türk ve İslam Âleminin nihayet insanlığın içinde bulunduğu kaosa baktığımızda yerelden genele uygulanan ideolojik çözümlerin huzur getirmediğine şahit oluyoruz. Buradan hareket ile gençliğimizin baharından bu yaşımıza kadar yaşantımıza yol ve yön veren fikir dünyamızın hak olduğuna bir kez daha şahit olmaktayız.
Yıllarca Türk milletinin asli cevherini oluşturup, onun ruh kökünü yoğuran dini ve milli değerlerimize son dönemde ne kadar ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Küflenmiş, hastalıklı bir yapıya dönüşmüş güç ve gücün kontrolsüz kullanımı, milletimizin değerlerini mankurtlaştırmaya başlamıştır.
İşte bu genel problemlerin çözümüne en müşahhas yaklaşımı dün olduğu gibi bugün de Ülkü Ocaklarının ilim-ahlak çizgisindeki tutarlı fikir yapısı sunmaktadır.
Peki, Ülkü Ocakları nasıl bir medeniyet tasavvuruna taliptir?
Ülkü Ocakları;
· Türk’ün tarihinden getirdiği Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresini diriltmek,
· Türk milletinin iktisadi, siyasi ve sosyal meselelerine çözüm üretmek,
· Yok edilmek istenen bir nesli yeniden asli cevheri ile tanıştırmak ve barıştırmak,
· Türk gençliğini dini değerleri ile donatıp sarsılmaz bir iman sahibi kılarak milletinin hizmetine sunmak geçmişi ile bağları koparılan milletimizi tarihi ile barıştırıp geleceğin milliyetçi büyük Türkiye’sini kuracak nesiller yetiştirmek gayesi ile hareket etmektedir.
Ülkü Ocakları milletine karşı derin sevgi ve saygı taşıyan milletinin ızdırapları karşısında çözüm yoları arayan bir anlayış ile ülke meselelerine yaklaşmaktadır.
Ülkü Ocakları rahmetli Başbuğ’un ifadesi ile tıbbiye laboratuarları ile ilahiyat fakültelerinin koridorlarını birleştiren yani ilim ile imanı esas alan kuruluşlardır.
Ülkü Ocakları batıcılığı bir taklitçilik müessesesi haline getiren ve bugün her türlü mesuliyet duygusundan yoksun, milletinin değerlerine küfrederek milletinin ekmeğini yiyenlere karşı milli bir bilincin genç nesillere aktarıldığı mekânlardır.
Ülkü Ocakları bölünmek istenen ülkemizin doğudan batıya bin yıllık kardeşliğini yaşatmak için milli şuurun diriltildiği yerlerdir.
Ülkü Ocakları Peygamber Efendimizin evi kader mübarek, âlimlerin tekkesi kadar kutsal, asker ocağı kadar kıymetli yerlerdir.
Ülkü Ocakları, Allah(c.c.)’ın, Rasulullah(S.a.v.) Efendimize, onunda ümmetine vaaz ettiği hakikatlerin genç nesillere aktarıldığı adreslerdir.
Ülkü Ocakları, Türk milletini buhranlar anaforundan kurtarıp, milli-manevi bütünlüğünü sağlamış, ezel-ebed köprüsünü doğru kurmuş, kökü mazide olan bir ati hareketinin neşv-ü nema bulduğu mekânlardır.
Ülkü Ocakları, yok edilmek istenen bir nesli, YENİDEN MANEVİYATA DÖNÜŞ hareketi ile dirilişini sağlama mücadelesinin verildiği kutlu bir çınar gölgesidir.
Ülkü Ocakları “Ben Türk milletini sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, hile ve rüşvet ile çiğnenen çiğnetilen bir hukuk düzenine, tefeciliğe, kara borsaya yer ve ren bir iktisadi yapılanmaya çağırmıyorum. Türk milletinin Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletine, sevgiye, barışa, kardeşliğe, adalette yarışa kısacası hak yolu hakikat yolu ALLAH YOLUNA çağırıyorum. Haraketin adını isteyen herkese açıklıyorum. YENİDEN MANEVİYATA DÖNÜŞ” anlayışını gönüllere nakşeden kutlu yuvalardır.
Ülkü Ocakları, milliyetçiliği içi kevserle dolu kase olarak gören ve esas değeri kaseye değil kevsere veren; kasenin kevserin nurunu aydınlatması ile değer kazandığına inanan bir neslin yetiştirildiği,bid’at nedir bilmeyen tertemiz Müslüman olma şuuru ile Türk milletini önce bölgesinde lider daha sonra da dünyada en güçlü ülke yapma gayreti ile kutlu davasına hizmet yarışında ülkücülerin yetiştirildiği içi pak dışı pak mekanlardır.
Madem ki Ülkü Ocakları böylesine manevi dinamikleri esas alan o çizgide de insan yetiştirmeyi gaye edinen kutlu mekânlardır, öyleyse Ülkü Ocaklarının önderliğinde Türkiye’nin gönül seferberliği gerçekleştirilmelidir.
Özellikle son zamanlarda ülkü Ocaklarının doğudan batıya Yaşatma ideali ve vefa şuuru ile düzenlediği kültür ağırlıklı projelerinin ülkemizin bölünmez bütünlüğü adına önemi tartışmasız değer taşımaktadır.
Türkiye’ye düşen, kısır çekişmelerden uzak durarak Ülkü Ocaklarının ve ülkü sevdalılarının bu seferberliğine sahip çıkmasıdır.
Eğer sahip çıkılmazsa nasıl dün Kırım’a Tuna’ya ağıt yakılmış ise yarın da dilim varmıyor ama daha yakındaki yerlere ağıt yakmak zorunda kalınabilir. Öyleyse ülkemizi bölmek isteyen terör örgütünün paralel yapılanmasına karşı Ülkü Ocaklarının ifade ettiği bin yılı aşan kardeşlik köprüsüne kucak açılmalıdır. Çünkü o köprü Ülkü Ocaklarının varlık gayesidir.