
Suriye hâdiseleri daha başlar başlamaz Irak’ı unutmuştuk. Bu insanların Arap’ı-Türk’ü, Sünni’si ve Şii’si ile kolayca rafa kaldırdık. Çünkü biz duruyorduk lâkin dünya durmuyor ve eski hali ile dönmeye devam ediyordu. Ufak ufak da olsa evvelki gün Kılıçdaroğlu’nun telaffuzu ile geçmişte hiçbir şekilde siyasi bir anlam taşımayan “Kürdistan” ifadesini bile kabullendik. Tayyip Bey’in Diyarbakır yönlendirmesi ile pekâlâ aşiret liderlerini devlet adamları olarak kabullenirken, başta Kerkük olmak üzere 4-5 milyon Irak Türkmen’ini hemencecik unutuverdik. Adı ile bir Irak duruyor ama “Kuzeyliler”, özerk statüyü çoktan bağımsızlığa çevirmiş, başta petrol olmak üzere dış ülkelerle ve Türkiye ile de, serbest ticaret anlaşmaları yapabilmişlerdir. Tabii olarak herkesin yaptığını bizim de yapmamızda çok bir mahzur görülmese de, devletlerin tükürdüklerini yalamak gibi bir kabahati ömür boyu taşımaları mümkün değildir. Esasında Tayyib’in kafası gibi büyük ülkelerin dış siyasetleri, öyle iki günde bir değişmez! Doğru olan şudur ki, Irak’taki oldu bittiyi artık devlet olarak kabullendiğimiz bir gerçektir. Zaten kabullenmesek de değiştirecek zamanınız yok. Maşallah devlet organları iç politikaya uyarak kanun yapmaktan başka bir iş görmez oldular.

Ali BADEMCİ
Nihayet bu sessizlik ve vurdumduymazlık, Suriye’yi de aynı akıbete sürüklüyor. Sadece Türkiye’de ki Suriyeli sayısı, yanılmıyorsam iki milyona kavuşmuş. 900 kilometrelik sınırlarımız yolgeçen hanı gibi. Buralarda bırakın zavallı mültecileri, dünyanın casusları ve örgütleri cirit atıyor. Esad’a düşmanlık üzerine kurulu Türkiye’nin Suriye siyaseti, ne yazık ki bu durumlarla fazla ilgilenmiyor. Esad da, olmaya olmuş artık askeri ve sivil hedefler demeden Bayır Bucak’tan Kamışlı hududuna kadar en küçük ihbarları değerlendirerek hedefinde olan Halep Türkmen köylerini en azından helikopter ile taramaya devam ediyor. Güya bizimkiler tırlarla Türkmenlere levazım gönderiyordu; lâkin bunları Yayladağı sınır kamplarında görüştüğümüz hiçbir Türkmen doğrulamıyor. Gaziantep yöresi de öyle! Nereye gitmiş bu yardımlar bilen ve duyan sanırım yok! Demek bu bir hakikat değil göz boyamadan ibaret. Hükümetin bu kadar hengâme içinde ne Suriye’yi ne de Türkmenleri hatırlayacak halinin kaldığını sanmıyoruz.
İşte bir devlet ve devlet siyaseti böyle ham hayaller ve çürük düşüncelerle rahatlıkla kayaya oturtulabiliyor. Hâlbuki Suriye, Türkiye ile hemen hemen bütünleşmişti. Ortak Bakanlar Kurulu toplantıları bile yapılabiliyordu. Ne olduysa büyük ağabey ABD’nin yönlendirmeleri ile oldu, bir anda yılların azınlık mezhep iktidarı düşman oluverdi. Sanki Baba Hafız’dan ve Baas iktidarlarından bu hususlar bilinmiyordu. Devlet siyasetinde ne kadar belirleyici olursa olsun inanç hayatında ve topluk içinde gerçekte bir mezhep asabiyeti bugünkü seviyelerde değildi. Şam’ın Emeviyye Cami’sinde Esad ile birlikte Aleviler de, Sünniler de en azından Cuma namazlarında birlikte saflara durabiliyordu. Tayyib Bey’in ne olduğu belli olmayan mezhep telâkkileri, birden devlet siyasetimizi işgal edip Dışişleri Muhteşem Bakanımız Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik”ine oturunca bütün meselelerin halledileceği düşünüldü.
Ve şimdi Suriye olaylarının neresindeyiz? Bilen var mı? Devlet temsilcisi Davut Efendi, Irak ve Suriye’den sonra artık Kırım Meselesi’ni halletmek için kuzeye yönelmiş durumdadır. Orada da, yarın bir film çevirir ve gelir.. Nitekim oylamadan sonra sesiz sedasız Kırım’ı terk etmesi şimdiden bu işin işareti değil midir? Bakarsınız yarın Çeçenlerin de başlarına geçer ve her zaman barıştan ve batıdan yana olan Kırım Tatarlarını Rusların kucağına atıverirler. Böyle din ve iman nutukları ile idare edilmeğe çalışılan bir dış siyaset, çok geçmeden burada kayaya oturacaktır. Adamlar her şeyi mezhep ve tarikat gibi at gözlüğü ile gördükleri müddetçe, başımıza benzer olayların gelmesi mukadderdir. Yarın veya bir gün, yakın ve uzak komşularımız ve akrabalarımızla da aynı duruma gelebiliriz. İran bu konuda birinci sırada, belki de batı Trakya-Kıbrıs-Bulgaristan’da da benzer oldubittiler kendini gösterir. Bir iktidar ki, akşam Alevilik ile yatıp sabah Sünnilikle kalkıp iç ve dış dinamikleri bu pencereden görürse, inanın ki halimiz haraptır. Bütün bu eskinin teferruatını önümüze gerçek gibi bunlar koydular. Ülke içinde adını yine kendilerinin koyduğu bir millet yaratmayı nasıl olsa başardılar. Bu kafa ile dış meselelerin çözüme kavuşturulması kesinlikle mümkün değildir.
Sağlıcakla kalın.