İktidar bir günâh keçisi bulmuş ki vurmaya devâm ediyor. Sanki yolsuzlukları ortaya çıkaranlar onlar değil de Cemaatmış gibi Başbakan’ın hezayan, tehdit ve intikam çağrıştıran seçim konuşmaları daha bir süre ülke gündemini bu hususların işgal edeceğine benziyor. Başbakan Hocaefendi’yi ülkeye çağırıyor; lâkin yıllardan beri böyle olması gerektiğini savunanları hemen tersyüz etmişti. Demek ki toplum hafızası kısa sürede kendi kendini resetleyebiliyor. Hocaefendi’nin bir politikacı olmadığıbnı iyi biliyoruz. O elinde bulunan medya imkânları ile ancak sivil bir toplum kuruluşu olarak nitelendirilebilir. Bu sebeble Hocaefendi’yi meydanlara devet etmek tamamen gündemi sulandırmaktan başka anlama gelmiyor. Esasaında “Cemaat” bir tarikat da değildir. Nakşibendilik’den Nurculuğa, hattâ heteredoks İslâmiyet denilen müsamahakar İslâmi görüşlere kadar birçok fikri barındırıyor.Bu sebeble onlara başkaldırıya hazır bir tarikat gözü ile bakmamız kesinlikle mümkün olmadığı bu görüşlerin geçmişinde terör benzeri hareketler yoktur. Tamamen fikir sahasında ve insanları iknaa ederek bir araya getirme gibi bir yolu benimsemişlerdir. Bu sebeble Başbakan’ın “Terör Örgütü”gibi suçlamaları da gerçeklerle bağdaşmıyor.
Cemaat’ın ihânet ile itham edilmesi karşısında da söylenecek çok şey vardır! Esasında sorumlu mevkiide bulunan insanlar böyle iddalarla ortaya çıktıklarınıa göre şüphesiz ki ellerinde devlet istihbaratının ortaya koyduğu belge ve bilgiler mutlaka olmalıdır. Hocaefendi hareketinin dış bağlantıları var mıdır ? Bu bağlantılar ile ne dereceye kadar devleti ayakta tutan görüşlere karşı çıkılıyor; devlet bilgileri yabancılara satılıyor mu ? İhânet gibi bir suçlamanın altından mutlaka bunlar çıkar.Şimdiye kadar faaliyette bulunduğu hiçbir ülkeden böyle bir değerlendirme ve şikâyet gelmemiştir. Üstelik koca Başbakan’ın mitingler sonrasında ayaklar altında Türk Bayrağı çöplüklüleri oluşması ve bu hususun medyaya kadar intikal etmesi karşısında “Türk Okulları”nda bayrağımız en muteber köşededir. Adındandan anlaşılacağı gibi okullar “İslâm Okulları” gibi beynelmilel adlarla değil “Türk Okulları” diye anılmaktadır.
İktidar mensupları gibi Türk Okulları’nda “Tayyib mi,Atatürk mü ?”şeklinde sorular da sorulmamaktadır. Sanıyoruz bu işler yapılmıyor diye bunların üzerine gidilmeğe ve dünya çapında devlet eli ile yasaklanmağa çalışılmaktadır. Cemaat okullarında Cumhuriyet problemi de yoktur. Hiçbir şekilde bu değerlere tecavüzü bırakın tartışmalarına bile girildiği duyulmuş ve görülmüş değildir. Bu hali Hocaefendi hareketine eğer gizli bir gündemi yoksa kimsenin diyeceği yoktur. Adam Türkiye’ye gelir veya gelmez bu kendisinin bileceği iştir. Allah nasip eder de sayın Başbakan da birgün başka bir ülkeye göçerse elbette gelmeyi arzu etmez ve onu kanuni bir takip olmadığı müddetçe böyle bir şeye zorlayamayız. Gülen için de böyle bir yasal takip sözkonusu olmadığına göre canı isterse gelir istemezse gelmez. Bütün mesele ihaneti ispat edecek olan bu hareket mensuplarının varsa dış bağlantılarıdır. Başka türlü onları “Vatan Haini” olmakla itham edemeyiz.
Başbakan daha şimdiden seçim sonrasında başa gelecekleri tam bir yargısız infaz kafasıyle sıralıyor. Zaten daha geçen yıldan işin kulusine başlamış oladuğu ve ABD Başkanı’na böyle bir dosya verdiğini gazetelerden öğreniyoruz. Bu sebeble seçim sonrası olacakları tahmin etmek çok zor değildir. Türk Cumhuriyetlerinin çoğunda “Türk Okulları” yok. Olanları kapattırmaya çalıştığı gibi, dünya çapında bu işi tam bir devlet baskısı ile gerçekleştirecek. Ne suçlamalarda bulunacağı çok açık bir şekilde ondan sonra sanırız tutuklamalar ve”Kırmızı Bülten” devreye girecektir. Böylece başarabilirse yeni bir “Silivri” hukuk tarihimizde yerini almaya başlayacaktır. Nasıl olsa hapishaneler boşalıyor;yani bu kadar personel ve gösteriş mahkemeleri boş mu dursun! Fakat unutulmamalıdır ki karşı adamlar bu sefer kuzu kuzu “Vatan Sağolsun” diyerek kaderlerine razı olmayacaklardır.Belki dünya çapında müdafiiler seçilecektir. Ne de olsa Cumhuriyet tarihi boyunca “Saidi Nursi ve Risalei Nur”lar için karşıdakilerin yeteri kadar tecrübesi vardır. Öyle kolay lokma olmadıkları kısa sürede yutulamayacaklarından anlaşılacaktır.Yani 12 Eylül kararlarını cuntacıların emri ile imzalayıp bi-günah insanları astıran eski askeri hakimleri avukat olarak tutmayacaklardır. Bunlar mahkemelerde Tayyib’in ipliğini tamamen pazara çıkaracak ve Perinçek gibi kuru kuruya “Şov” yapmayacaklardır. Ne diyelim, şimdiden kolay gelsin Bay Tayyib!
Sağlıcakla kalın.